Fırsat kaçırmanın bedeli yok mu?

ÇOK kritik bir dönemeçte, Türkiye'nin önemli meselelerinin kamuoyu tarafından şeffaf bir netlikte bilinmesi gerekiyor.

KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş, dün basın toplantısında Kopenhag'a neden gitmediğini açıklarken net değildi.

Denktaş, ‘‘Klerides, Kopenhag'a Kıbrıs Cumhuriyeti'nin devlet başkanı olarak davet edilmiştir. AB'nin daveti Klerides'e yapılmıştır. Kıbrıs Türklerinin varlığı bile kaale alınmamıştır’’ dedi.

KKTC Cumhurbaşkanı, Kopenhag'a gitmemiş olmasını bu gerekçeye bağlıyordu.

Doğru. AB Dönem Başkanı Danimarka, Klerides'i Kıbrıs Cumhurbaşkanı statüsü ile Kopenhag'a davet etmiştir.

Çünkü, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin temsilcisi Rum yönetimidir.

Maalesef ne Denktaş'ın yıllarca verdiği mücadele, ne danışmanlarının tavsiyeleri, ne de Türk diplomatlarının uğraşı bu durumu değiştirememiştir.

Bu başarısızlığın nedenini tabii ki sorgulamak gerekir.

* * *

AMA şimdi başka bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Denktaş'ın reddettiği davet AB'nin daveti değildir. Çünkü AB başkanlığı zaten Denktaş'ı davet etmiyor.

Kopenhag'a Kıbrıs Türk ve Rum liderlerini eşit muhataplar olarak davet eden Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'dır.

Denktaş'ın reddettiği davet budur. BM çerçevesinde yapılan davet olumlu sonuç verseydi, Annan planı çerçeve olarak kabul edilseydi eğer, Denktaş da Kopenhag'daki aile resminde azınlık lideri olarak değil, Kıbrıs cumhurbaşkanlığını Rumlarla rotasyon temelinde paylaşacak olan parça devletin Türk Cumhurbaşkanı olarak yer alacaktı.

Çünkü Brüksel, anlaşma sağlanması halinde Avrupa Birliği kurallarını-müktesebatını- BM planında varılan anlaşmaya tábi kılacağını açıkladı.

Bu fırsat kaçırıldı.

* * *

DENKTAŞ ve Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Kopenhag'da anlaşmaya yanaşmayan tarafın Klerides olduğunu açıkladılar.

Türk tarafı, önerileri müzakereye hazır olduğunu bildirmişti ama Alvaro De Soto, Klerides'in hazır olduğunu Türk tarafına ‘‘teyit edememiş’’ti.

‘‘ Dolayısıyla Kopenhag'da bu öneriler üzerinden bir çözüme varılamamış olmasının sorumluluğu Türk tarafına ait değildi.’’

Ne kadar geç kalan bir açıklama!

Kopenhag'da yüzlerce yabancı gazeteci Kıbrıs ile ilgilenirken neden kimse çıkıp bu gerçeği açıklamadı?

Neden, Helsinki belgesindeki ‘‘Kıbrıs'ın üyelik kararı verilirken, ilgili tarafların çözüm konusundaki yaklaşımları dikkate alınacak’’ ifadesi hatırlatılıp ‘‘Bakın, Kıbrıslı Türkler çözümü kabul etti, Rumlar direniyor’’ gürültüsü kopartılmadı?

Beş gün sonra yapılan açıklama, Kopenhag tutumunu haklı çıkartmaktan çok orada kaçırılan fırsatları gösteriyor.

Siyasi iradesini devlete yansıtması engellenen hükümetin zaafı ile elini taşın altına koymak istemeyen bürokrasinin çekingenliğini ortaya koyuyor.
Yazarın Tüm Yazıları