Ferai Tınç: Yılmaz, demokrasi krizine hazırlanıyor

Ferai TINÇ
Haberin Devamı

BAŞBAKAN Ecevit, ‘‘Artık hükümette hiçbir şey eskisi gibi olmaz’’ derken Mesut Yılmaz, hükümetteki çatlağın parametrelerini değiştirmek için kolları sıvadı.

Yılmaz, koalisyonun kırılma noktasını yolsuzluk suçlamaları boyutundan, Avrupa Birliği ve özgürlükler alanına çekiyor.

Önümüzdeki günlerde ANAP'ın idam, insan haklarının genişletilmesi, düşünce ve ifade özgürlükleri, sivilleşme gibi konularda hükümet krizi çıkarttığını görürsek şaşmamak gerekiyor.

Yüce Divan oylamasından bir gün önce ANAP grubunda yaptığı konuşma Yılmaz'ın kurtuluş umudu olarak sarıldığı bir taktiği, bir strataeji haline getirme girişiminin habercisi.

Bütün bunlar, güvenilirlik notu dibe vuran Yılmaz'ın sözlerinin arkasında durmasına bağlı tabii.

* * *

YILMAZ, Özal'ın Avrupa Birliği'ne tam üyelik başvurusuna sahip çıkarak Türkiye'nin AB ile entegrasyonunu en fazla isteyen parti kimliğini canlandırmak istiyor.

Avrupa Birliği hedefinin, ANAP ile diğer partiler arasında ayırım çizgisi haline geleceği anlaşılıyor.

Yılmaz bayrak açıyor. Konuşmasında hem ordu içinde AB karşıtı eğilimlere hem de ‘‘derin devlet’’e bayrak açıyor.

‘‘Türkiye'de herkes bilmektedir ki, birilerinin Kopenhag ve Maastricht kriterlerinin adını bile duydukları zaman uykuları kaçıyor’’ diyor, AB ile bütünleşmede devleti isteksizlikle suçluyor, ‘‘Kimi kurumların engelleyici çabalarını saklama gereği bile duymadıklarını’’ söylüyordu.

* * *

‘‘TÜRKİYE'nin bütün komşularıyla iyi ilişkiler kurmasının en önemli yararı, bugün hálá astronomik ölçülerde olan savunma harcamalarımızın, asker; harcamalarımızın kısılarak, bunların ülke kalkınması için, insanımızın mutluluğu için harcanmasına imkan sağlanmasıdır’’ sözleriyle hükümet ortağı bir partinin lideri olarak askeri harcamaların kısıtlanmasını isteyen ilk siyasi oluyordu.

Ya Kürt meselesiyle ilgili sözleri?

‘‘Devlet olarak hálá bir kısım insanımızı tehlike olarak görmekte devam ediyoruz. Onların, özgürlükleri dahil sahip oldukları herşeylerini ellerinden almak istiyoruz’’ diyordu.

‘‘O insanların haklarını, üstelik milli bir görev yapma duygusuyla gasp ediyoruz. Ve hepimiz yalnızca kendimiz için hak ve özgürlük istemeye devam ediyoruz. Bu noktada yaptığımız her şey, devleti ve rejimi ayakta tutmak için diyoruz.’’

Yılmaz, çok kuvvetli ifadelerle bayrak açıyor. ‘‘Ya herro ya merro’’ diyor.

Bu sözler, Yılmaz'ın önümüzdeki dönemde, hükümet içinde Avrupa konusunda daha fazla sorumluluk almaya hazırlandığını da gösteriyor.

Savaşın sonunda, ne yapması gerektiğini kavrayan yara bere içinde bir komutan o şimdi.

Bu, son barut. Kurtuluşu, nefesinin mücadeleye yetip yetmeyeceğine bağlı.

Yazarın Tüm Yazıları