Ferai Tınç: Ya kasıt yoksa

Ferai TINÇ
Haberin Devamı

DÜNYANIN herhangi bir yerinde İçişleri Bakanı, bir eşcinsel turist grubunu telefonla arayıp ‘‘Bizim çocuklar sizi oradan kovdular, ama siz öteki kente gidin oradakiler size çok iyi davranacak’’ güvencesi vermiş midir bilmiyorum, ama Türkiye'de böyle şeyler oluyor.

İçişleri Bakanı Saadettin Tantan, Kuşadası'ndan ‘‘sınırdışı’’ edilen eşcinsel turist grubunu taşıyan şirketin yetkililerini şahsen arıyor, İstanbul'a davet ediyor.

Birgün önce bir Türk kentinden kovulan turistler, bir gün sonra kendi istedikleri değil ama onlara uygun görülen limana demirliyorlar.

Üstelik bir gün önce onları püskürten polisler, İstanbul'da karakter değiştiriyor.

İstanbul'da bir ihtimam, bir ağırlama, bir koruma.

İnsan hakları ve özgürlükler konusunda uluslararası ilkeleri sindirmeye yanaşmayan Türkiye, bir uçtan ötekine savrulup duruyor.

* * *

SAVRULMA hızı, son günlerde inanılmaz boyutlarda.

Bir yandan ülkenin en tepesinden gelen demokrasi, insan hakları telkinleri, öte yandan cadı avı çağrıları, toplantı yasakları.

Helsinki Yurttaşlar Derneği'nin Çanakkale'deki yaz okulunun ikinci gününde ‘‘İçişleri Bakanlığı uygun görmedi’’ gerekçesiyle yasaklanması bu savrulmanın bir örneği.

Avrupa'nın önde gelen sivil toplum örgütlerinden temsilcilerin bulunduğu, Avrupa Komisyon'u gözlemcisinin izlediği bu toplantının polis tarafından basıldığı sıralarda Cumhurbaşkanı Sezer,‘‘insan hakları devletin temeli sayılmalıdır’’ mesajını iletiyor.

Yargıtay Başkanı Selçuk, ‘‘Bizim yolumuz Avrupa Birliği'dir’’ diyor,

Başbakan Ecevit, çıkartılacak tüm yasaların Avrupa Birliği ile uyumlu olması talimatını veriyor.

Başbakan Yardımcısı Yılmaz, Avrupa Birliği'ne zihinsel hazırlığın sağlanması için medya ve işadamlarının yardımını istiyor.

* * *

BU toplantının neden yasaklandığını sorduğumuzda ise hiçbir yasal neden gösterilemiyor.

Üstü kapalı olarak Karabağ'dan temsilcilerin toplantıya katılmaları gerekçe gösteriliyor.

İçişleri Bakanlığı, Dışişleri'nin adresini veriyor.

Dün Dışişleri Bakanlığı ile konuşuyorum: ‘‘Bize görüş soruldu, biz de böyle bir toplantıda Karabağ'dan temsilcilerin bulunması, Azerbaycan ile ilişkiler açısından sıkıntı yaratır dedik. yasaklama kararı bizim yetkimizde değil ki’’ diyorlar.

Türkiye'yı Avrupa sürecindeki bu kritik günlerde sıkıntıya sokacak olan bu olaya kimse sahip çıkmıyor. O zaman insanın aklına bir soru geliyor.

Ya Türkiye'yi geri çeken, önünü tıkayan bu olaylarda kasıt yoksa?

Ya demokrasi düşmanlığı, ‘öteki’ne tahammülsüzlük, insan haklarına saygısızlık bir davranış biçimi haline gelmişse bu toplumda?

Demek ki bu acaip savrulma, kasıttan değil de devletin sallapatiliğinden, sorumluların yasalara uyma zorunluluğunu hissetmemelerinden kaynaklanıyor.

Daha fena.

Yazarın Tüm Yazıları