Ferai Tınç: Ulusal Program haftası

Ferai TINÇ
Haberin Devamı

BU hafta ulusal program haftası.

Türkiye'nin, Avrupa Birliği'nin hazırladığı Katılım Ortaklığı Belgesi'ne uyum için izleyeceği yolu gösteren Ulusal Program, bu hafta liderler zirvesinde ele alınacak.

Ulusal Program'ın, cumhuriyetin ilanından bu yana Türkiye'nin en köklü toplumsal değişim projesi niteliğini kazanabilmesi, bunun gerçekten değişim niyetini ortaya koymasına ve hayata geçirilmesine bağlı.

Göstermelik bir program, Türkiye'ye hem zaman, hem itibar kaybettirir.

Bu yüzden, programı tartışmalı ve üzerinde en geniş uzlaşmayı sağlamalıyız.

Geçen hafta askeri çevrelerin görüşlerini öğrendik.

Harp Akademileri Komutanlığı'nın düzenlediği 'AGSK, AB ve NATO İlişkilerinin Geleceği' konulu sempozyumda, askerlerin Avrupa Birliği üyeliği ile ilgili ne düşündüğü netleşti.

- Kopenhag kriterleri, askerde şüphe uyandırıyordu. Bu kriterlere Türkiye'nin uyum göstermesi 'bölünme' sonucunu doğurabilirdi.

- Kıbrıs ve Ege konusunda Avrupa taraflı davranıyordu.

- Avrupa Birliği 'Hıristiyan Kulübü'ydü.' Türkiye ne yaparsa yapsın hiçbir zaman AB üyesi olamayacaktı.

* * *

KOPENHAG kriterlerinin Türkiye'yi böleceği kaygısını yadırgıyorum.

Bu şu anlama geliyor.

'Türkiye'de yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımıza ana dillerinde yayın ve eğitim olanağı tanınırsa, onlarda ayrılık isteği doğabilir.'

Bu bence, 'ayıp' bir güvensizlik duygusunun imasıdır.

Sanki, haklar verilmezse insanlara kökenleri unutturabilirmiş gibi.

Türkiye'nin meselesi, ana dili Kürtçe olan vatandaşlarıyla mı yoksa bölücülük ve terörizmle mi?

Bölücülüğün dili olabilir mi? Olamaz. O zaman Türkçe ya da Kürtçe, yasalara aykırı bir durum ortaya çıktığında hukuk çerçevesinde müdahale eder devlet.

Türkçesiyle başa çıktık, Kürtçesiyle başa çıkamayız diye bir gerekçeyi kabul etmek mümkün değil.

* * *

KIBRIS ve Ege konularında, Avrupa'nın, adil ve titiz davranmadığı açık. Ancak, Avrupa Birliği perspektifi olsa da olmasa da, her iki konuda da Türkiye'yi uzun ve zorlu bir mücadele süreci bekliyor. Avrupa ile ilişkilerin gelişmesi bu süreçte Türkiye'ye, tezlerini daha geniş çevrede savunma olanağı sağlar.

Harp Akademilerinde öne sürülen üçüncü gerekçe ise Avrupa, Hıristiyan kültürünün kalbidir. Evet. Ama Müslümanlık bugün Avrupa'nın ikinci dinidir.

Yeni bir Avrupa gerçeği bu. İkinci din ile ilgili yeni politikalar geliştirme durumunda artık Avrupa üyesi ülkeler.

* * *

HARP Akademisi'nde yapılan sempozyum, tartışmaya yeni boyut kattı. Ben askerlerin görüş belirtmesine karşı değilim. Türkiye'nin değişim projesi tabii ki tartışılacak ve geniş bir uzlaşma üzerine oturacak.

Önemli olan, tartışmanın kurallarına saygılı olmak, tartışma ile dayatmacılığı karıştırmamak.

Bu da değişmesi gereken 'ulusal' bir tavır aslında.

Yazarın Tüm Yazıları