Ferai Tınç: Türkiye'nin iki seçeneği var






Ferai TINÇ
Haberin Devamı

ASKERİ kanat organizasyonu olduğu artık iyice açığa çıkan beyaz enerji operasyonu, hükümetin 'demokrasi' adına engelleme çabalarına rağmen sürerken, Mavi Akım operasyonu için parmaklar, 'düğmeye bas' emrini bekliyor.

İyi olan taraf, yolsuzlukların üzerine gitme iradesinin devam ediyor olması, kötü olanı ise dedikodu kazanında, gerçek ile yalanın, iftira ile doğrunun birbirine feci halde karışması.

Oğul Bush'un iktidara gelmesiyle birlikte 'Sovyetler Sonrası' dönem kapanırken, Türkiye bu dönemi kapatamamış olmanın sıkıntısını yaşıyor.

Bugünkü sancıların altında yatanı araştırırsak, karşımıza soğuk savaş ilişkilerinden, onun kültüründen, çıkar dengelerinden kurtulma mücadelesi ile, eski güzel günlerin dinamizmi ile beslenen sistemin direnişi çıkıyor.

Geçtiğimiz on yıl içinde dünyanın büyük bir bölümünün gerçekleştirdiği değişim sürecini, Türkiye şimdi yaşıyor.

* * *

DOĞU Avrupa, AB şemsiyesi altında güvenlik garantisini sağlamlaştırırken, Miloşeviç dönemini aşan Balkanlar, yolsuzluk ve mafya sarmalından kurtulmak için zorlanıyor.

Avrupa Birliği'nin birinci sınıf ülkeleri içinde yer alma yolunda önemli mesafe kaydeden Yunanistan, bu bölgenin hamiliğini üstleniyor.

Önümüzdeki dönemde en fazla istikrarsızlık riski taşıyan Rusya, Kafkasya, Doğu Akdeniz bölgesinde ise Türkiye'ye rol düşüyor.

Bunu AGİT Zirvesi'nde ABD Başkanı Clinton Meclis'teki konuşmasında dile getirmişti anımsayacaksınız.

Türkiye ya, soğuk savaş zihniyetini, yolsuzluk, devlet-politikacı-çete sarmalını kırıp hukuk devleti olmayı başaracak, insan hakları, demokrasi, şeffaflık kriterlerini benimseyerek birinci lig ülkeleri arasına girecek ve bölgeye örnek olacak ya da...

Ya da, bölgenin sisteme entegrasyonu önündeki engel haline gelecek.

Türkiye NATO üyesi olmasa, AB adayları arasında sayılmasa, sisteme uymaması bu kadar önem taşımayacak.

Ama Batı sistemi içinde yer alıp, karar mekanizmalarında söz sahibi olup sistemi aksatmak farklı.

O zaman, ABD'nin yeni Başkanı Bush'un, Başbakan Ecevit'e yazdığı mektupta belirttiği gibi, 'Önümüzdeki dönemde aramızda bazı engeller çıkacak...' Ve yine Bush'un kibarca söylediği gibi bu engeller, 'aşılacak.'

* * *

ABD'nin yeni yönetiminin ilk dış politika girişimi, Savunma Bakanı Rumsfeld'in Almanya çıkarması oldu. Rumsfeld, NATO üyesi ülkelerden temsilcilerinin bulunduğu toplantıda yeni füze sistemini savundu.

ABD, bölgesel çatışmalar ve sistemi tıkayan ülkelere karşı, daha az insan daha etkili bir savunma için bir füze kalkanı sistemine Avrupalı ortaklarının olurunu almak istiyor.

Rusya, böyle bir girişimin silahsızlanma anlaşmalarına, özellikle de anti-balistik füzelerin sınırlandırması anlaşmasına aykırı olduğunu söylüyor ve kesinlikle karşı çıkıyor.

Avrupa'nın kafası karışık.

Almanya'daki toplantıya katılan Amerikalı Senatör Lieberman, ise 'Bizim için sorun, ulusal bir savunma sistemine sahip olmak ya da olmamak değil. O noktayı çoktan aştık. Şimdi ne zaman ve nasıl böyle bir sistemi hayata geçireceğimizi tartışıyoruz' diyor.

Bush Yönetimi'nin, ilk olarak Avrupa'ya yaptığı çıkartma önceliklerini de gösteriyor. Avrupa ile ilişkiler öncelikli. Bu da, bazı konuların çözümünün Avrupa'nın sorumluluğuna bırakılması anlamına gelebilir. Kıbrıs gibi, Rusya ile ilişkiler gibi.

* * *

POST Sovyet sonrası döneme henüz bir ad bulunmadı ama şimdilik görünen o ki bu bir 'istikrar öncesi karmaşa' dönemi olacak. Hazırlıklar bu karmaşayı denetim altında tutabilmek için.

Bu dönemde, Türkiye'nin, ABD ile Avrupa arasında tercih şansı yok. Çünkü onların çıkarları özellikle bu bölgede istikrar noktasında birleşecek.

Türkiye'nin iki seçeneği var.

Ulusal çıkarların pazarlığını, gelişmiş ülkelerin ortak kavramlarıyla, ortak diliyle yaparak, istikrarı sağlayan ülkeler arasında yer almak, ya da istikrarsızlık dilini konuşmak.

Tercih bizim.

Yazarın Tüm Yazıları