Ferai Tınç: Ortadoğu'da kritik dönemeç

Ferai TINÇ
Haberin Devamı

Barış ya da radikalizm

MASANIN etrafındaki meslekdaşlarımı dinlerken, halime şükrediyorum. İşaret parmağımı içe doğru kıvırıp, elimin tersini masanın üzerine yapıştırarak, tahtaya bile vuracağım. Benim özgürlüklerime nazar değmesin gibilerden...

Çatışma içindeki toplumlar arasında köprü rolü oynayacak kanallar açmak için çeşitli projeler üreten Amerikan sivil toplum kuruluşu Search for Common Ground'un, geçen hafta Umut Vakfı ile birlikte İstanbul'da düzenlediği toplantıda, İsrail, Türkiye ve Arap ülkelerinden gazeteciler, bölgemizdeki barışa nasıl katkıda bulunabileceğimizi tartıştık.

Bazı ülkelerden -meslektaşlarıma zarar gelmesin diye ülkelerinin adlarını bile telaffuz etmek istemiyorum- gazetecilerin, böyle bir toplantıda İsrailli meslektaşlarıyla bir araya geldiklerinin duyulması bile, başlarını derde sokabilirdi. Yine de barış için çalışmayı göze alıyorlar, düşmanlık ve nefretle yoğrulmuş kamuoylarını barışa hazırlama sorumluluğunu üstleniyorlardı.

Bu toplantıda, Ortadoğu barışının mimarlarından birisi de vardı. İsrail ile ilk Camp David Anlaşması'nı imzalayarak, idam fermanını teröristlere teslim eden Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat'ın sözcüsü Tahsin Beşir.

Sadece yaşı ile orantılı derin deneyimleri sayesinde değil, keskin zekasıyla, günceli de isabetle kavrayarak, Ortadoğu ve radikal İslamcı hareketler konusunda çok ilginç değerlendirmeler yapıyordu.

Başbaşa sohbet fırsatı bulduğum Beşir'e göre, Ortadoğu barış süreci bölgenin geleceği açısından çok kritik bir dönemeçteydi.

‘‘Barış gerçekleşmezse, bölgede radikal İslam yükselecek’’ diyordu Beşir.

Zaten son dönemde, Lübnan başta olmak üzere böyle bir yükseliş başlamıştı.

* * *

İSRAİL'in Lübnan'dan geri çekilirken izlediği tavır, Beşir'e göre çok yanlıştı. Hizbullah ile sürdürülen pazarlıklar sonucu gerçekleşen bir geri çekiliş olarak yorumlanmıştı bu. İsrail, yıllardır bölgede işbirliği yaptığı güçleri bile yüzüstü bırakmıştı çekilirken. Şu anda, için için kaynayan kazanda neler pişirildiğini anlamak zordu.

‘‘İsrail kötü örnek bıraktı. Bundan sonra şiddet kullanarak amaca ulaşmayı savunan radikal İslamcı hareketler, bu örnekten yararlanacaklar’’ diyordu Beşir ve ekliyordu: ‘‘Barak, Hizbullah'a hak ettiğinden daha büyük bir zafer hediye etti.’’

* * *

ORTADOĞU'daki baskı rejimlerinin karanlığı ve ekonomik sıkıntılar altındaki eğitimsiz kitleler, ‘‘Allah’’ adına konuşan hocalar ve şeyhlerin elinde radikalizme militan yetiştiren verimli bir kaynak haline geliyorlardı.

Bölgede siyasi İslamın yükselişe geçtiğinin en belirgin örneği ise son aylarda dini yayın yapan uydu kanallara gösterilen ilginin artmasıydı. Arkasında Suudi sermayesi olan bu kanallar, bölgedeki tüm ülkelerde izleniyordu. Cüppeli, sarıklı din adamları çıkıp, hiçbir bilimsel dayanağı olmayan hurafeler anlatıyorlardı.

Sadece Filistin'den izlenen 37 özel kanal vardı.

‘‘Kitleleri radikal İslamın etkisinden kurtaracak en önemli şey eğitim ve demokrasi’’ diyordu Tahsin Beşir. Türkiye'de de dinin siyasallaştırılmasını, radikal ve ılımlı İslamcı akımları izliyordu ve söyledikleri ilginçti. ‘‘Siyasi İslam ve radikalizm Türkiye için de bir tehdittir. Ancak bu sorunun çözümü tektir. Ortadoğu'da da Türkiye'de de tektir. Demokrasi. Herkes gibi bu kesimler de demokratik haklara sahip olmalıdır’’

Böyle diyordu Tahsin Beşir ama, ardından hemen ekliyordu: ‘‘Ama gözünüzü üzerlerinden ayırmayacaksınız. Demokrasi ve sıkı denetim elele gitmeli.’’

Ortadoğu'nun en deneyimli aktörlerinden birinden gelen bu tavsiye üzerinde düşünmekte yarar var.

Yazarın Tüm Yazıları