Ferai Tınç: Kapıdaki Türkiye

Ferai TINÇ
Haberin Devamı

POSTDAM-BERLİN

Karanlık ve yağmurlu hava, ‘‘Glienicker Köprüsü’’nü sıradanlaştırmıyor. O tarihi günün gerilimini daha fazla hissettiriyor.

Ruslar ve Amerikalılar, meşhur casus takası için az sonra karşı köşelerden çıkıvereceklermiş gibi geliyor insana.

Postdam yağmurda daha da tenhalaşıyor.

Sokaklarda dolaşmayı, Postdam Anlaşması'nın imzalandığı Cecilian Hof sarayında limonlu bir açık çay içmeyi ne kadar isterdim.

Ama olmaz.

Stalin'in ve Churchill'in Avrupa'yı böldükleri bu kentte, 55 yıl sonra Avrupa'nın bütünleşme ve genişlemesinin tartışıldığı toplantıya katılmalıyım.

Konumuz: ‘‘Kapıdaki Türkiye-AB'ye girişte sorunlar ve olanaklar.’’

Willy Brandt'ın kurucusu olduğu Gelişme ve Barış Vakfı ile Türkiye Araştırmalar Merkezi'nin düzenlediği toplantı, Türkiye'ye kapıyı aralayan Avrupa'nın kuruntularını yansıtıyor.

* * *

PİŞMANLIK gördüm, ama bu kadarını gördüğümü hatırlamıyorum.

Alman dış politikasının etkili isimleri, Türkiye, ABD ve diğer aday ülkelerden uzmanların katıldığı toplantıda, Avrupalı aydınların tartışmaları tek tek dile geliyor. Türkiye masaya yatırılıyor.

Avrupa Birliği Türkiye'yi kabule hazır mı? Türkiye, AB üyeliği ve onun getireceği değişikliklerin farkında mı?

Avrupa'nın sınırları nerede bitiyor? Türkiye Avrupa'nın uyum sağlayabilmesi için fazla mı farklı bir ülke? Tam üyelik AB için çok pahalı olabilir.

Türkiye demokratikleşebilir ve Avrupa ailesine katılabilir mi? Hükümranlık haklarını Avrupa ile paylaşmaya hazır mı?

Acaba Türkiye'yi içimize alırsak, Kafkasya sorunlarına, Ortadoğu sürtüşmelerine bulaşır, Rusya ile karşı karşıya gelir miyiz?

Daha neler neler... Ne korkular, ne endişeler, ne bahaneler.

‘‘Avrupa'yı Yeniden Düşünmek’’ adlı kitabın yazarı Büyükelçi Hans Arnold'un sözleri hepsini özetliyor:

‘‘Türkiye niye ille de Avrupa Birliği'ne girmek istiyor? Hem biz, hem Türkiye baskı altında. Hangi güçler bizi birbirimize zorluyor? Neden bu kadar patırtı gürültü ile bu yoğunlukta bir bağ kurulmaya çalışılıyor?’’

Helsinki kararının hazmı zor olacağa benziyor. Zaman geçtikçe ve süreci harekete geçirme zorunluluğu doğunca sorgulamalar da başlıyor.

Avrupa Hıristiyan Demokratları açık yüreklilikle söylüyorlar: ‘‘Türkiye'nin Avrupa üyesi olması mümkün değil. Olursa, Avrupa kimliği kalmaz’’ diyorlar.

Sosyal Demokratlar-Yeşiller de Helsinki öncesi gibi görünmüyorlar.

Gaz kesmişler.

* * *

GEÇEN yıl, Başbakan Ecevit'in tarihi mektubunun Köln Zirvesi'ne yetişmesi için çalışanlar arasında olan bir Alman yetkili, çok ilginç bir şey söylüyor: ‘‘Anlaşmalara göre her ülkenin tam üyeliğe başvurma hakkı var. Ama Avrupa'nın da bunu kabul edip etmeme hakkı var.’’

Avrupa ayak sürüyor. Ama sadece Türkiye ile ilgili değil.

Galiba genişleme heyecanını kaybediyor.

Mesela, ilk üyeleri kabul edeceğini açıkladığı 2002 tarihi 2005'e, hatta 2010'lara ertelenmiş. Polonya ve Macaristan homurdanıyor.

* * *

GENİŞLEME korkutuyor, ama bunun geri dönüşü yok.

Şimdi kulislerde yeni bir haber konuşuluyor. Haziran'daki Portekiz Zirvesi'nde Hırvatistan da aday olacak diye. Açıklama ciddi. AB Komisyonu Genişleme Sorumlusu Verhaugen'den geliyor.

Böylece, Helsinki öncesi Brüksel'de duyduğum ‘‘Türkiye, üçüncü dalganın ilk adayı olsun’’ önerilerinin destek bulmaya başladığı anlaşılıyor.

Postdam'da bir hafta sonu Avrupa'nın genişleme hayalleri altında kalmamak çabasını görürken, Türkiye'nin Helsinki'de kazandığı zemini daha fazla kararlılıkla savunma gereği ortaya çıkıyor.

Yazarın Tüm Yazıları