Ferai Tınç: Dış politika ve baba figürü

Ferai TINÇ
Haberin Devamı

‘DEMİREL, Orta Asya politikalarımızı hayata geçirirken bize yardımcı oluyor’’ diyen Amerikalı yetkiliden, ‘‘beş artı beş’’in gerekliliğini dinlerken isyan etmiştim.

Daha sonra birçok yetkili-yetkisiz yabancı ‘‘Türk dostu’’ndan benzer sözleri duydum.

Bunu o kadar doğal söylüyorlardı ki bazılarımızın hoşuna gitti. Ardındaki aşağılamayı fark etmedik.

Türkiye'yi Irak, Libya ya da Suriye ile bir tutan ve geri kalmış toplumların değişmez liderlerle güdülmesi görüşünü yansıtan bu yaklaşımı yadırgamadık.

Oysa, Türkiye'nin dış politikalarında ve ilişkilerinde belirleyici olan kurumlar ve kurallar.

Kişiler değil.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kararı, bu gerçeğin artık herkes tarafından anlaşılmasını sağlayacak.

Türkiye'nin yeni Cumhurbaşkanı da eskileri kadar sevilip sayılacak. Kendi özelliklerinden çok Türkiye'nin Cumhurbaşkanı olacakları için.

* * *

KİŞİLERİN hiç mi etkisi yok? Tabii var. Ama bazen kişilerin ve en derin dostlukların bile yeterli olmadığını gördük.

Kaddafi'nin Libya'da Erbakan'a yaptıkları hafızalarda.

Demirel'in son Türkmenistan gezisi de kişisel ilişkilerin her şeye yetmeyeceğini ortaya koydu.

Aslında biz daha önce ‘‘Turgut-George’’ ahbaplığına da tanık olmuştuk.

Bir koyup üç alacağına inanan eski Cumhurbaşkanımızın daha sonraki hayalkırıklığına da.

* * *

TÜRKİYE, Cumhurbaşkanlığı görevini başarıyla tamamlayan Süleyman Demirel'e bir teşekkür borçlu.

Cumhurbaşkanlığı döneminde Türkiye'nin dış ilişkilerine çok olumlu etkilerde bulundu.

İç politika hesaplarına dalan Çiller ve Yılmaz hükümetlerinin Kafkasya, Orta Asya ve Balkanlar'da yol açtıkları boşluğu özel ilgi ve dikkatiyle doldurdu.

Bu bölgelerde iyi ilişkiler kurdu.

Ama Demirel, Türkiye'nin bölgedeki rolü açısından vaz geçilmez değildi.

Nitekim, seçim stresini üzerinden atmış görünen Cumhurbaşkanı dün, Alman Cumhurbaşkanı Johannes Rau ile düzenlediği basın toplantısında çok önemli bir şey söyledi.

‘‘İstikrar, kuralların işlemesi olayıdır’’ dedi.

‘‘İstikrar’’ ve ‘‘dışarıdaki işleri düzenleyen vazgeçilmez baba’’ tartışmalarına da noktayı koydu.

Demirel, Meclis'in kararını, Türkiye'de demokrasinin göstergesi olarak değerlendirdi.

Onu dinlerken ‘‘Keşke, beş artı beş zorlaması olmasaydı’’ dedim.

Demirel, denge endişelerine kapılmasaydı da, Helsinki sonrası başladığı demokrasi jestlerine devam etseydi. Görevinin son sayfasını demokratikleşme çıkışlarıyla taçlandırsaydı, herkes kazansaydı.

Yazarın Tüm Yazıları