Ferai Tınç: Bakan'dan mektup

Ferai TINÇ

DIŞİŞLERİ Bakanı İsmail Cem'den bir mektup geldi. Daha doğrusu bana değil Genel Yayın Yönetmenimiz Ertuğrul Özkök'e. Mektup, Cem'in‘‘ahlak-dışı ithamlar ve yalana dayalı ağır suçlamalar bulunduğu’’nu söylediği 2 Temmuz 2000 tarihli ve ‘‘Karışık kafayla iş çıkmıyor’’ başlıklı yazımla ilgili.

Cem'in, bana değil de Genel Yayın Yönetmen'im Ertuğrul Özkök'e iletmeyi tercih ettiği düşünce ve eleştirilerine, gazetecilik ilkeleri gereği sütunumu açıyorum. Yanıt hakkımı da kullanıyorum.

* * *

‘‘SEVGİLİ Ertuğrul Bey,

Bir üzüntümü sizinle paylaşmak için yazıyorum. Dünkü Hürriyet Gazetesi'nde Ferai Tınç'a ait yazıdaki bir bölüm, şahsıma yönelik bir imada, hatta ithamda bulunması ve ahlak-dışı olması nedeniyle dikkat çekici.

Söz konusu yazının genelinde, son İslam Konferansı sırasında Bakanlığın izlediği siyaset eleştirilmektedir. Bu eleştirinin büyük bölümüyle yanlış bilgi ve gözleme dayalı olması benim meselem değildir. Örneğin, aylardır sadece benim değil, aynı zamanda Sayın Devlet Bakanı Keçeciler'in otuza yakın ilgili ülkenin dışişleri bakanıyla ikili görüşmeler yaparak Genel Sekreterlik için destek aramasını, '...üst düzeyde çalışılmadı, iş bürokratlara bırakıldı’’ şeklinde yorumlamak, bir yazarın kendi bileceği iştir. Ancak bilgi ve gözlem eksiği, yalana dayalı ağır bir suçlamada bulunmanın mazereti olamaz.''

Esas olarak, Kuala Lumpur'daki İslam Konferansı Örgütü Toplantısı'nda Dışişleri Bakanlığı'nın gazetecileri bilgilendirmediği konusunu işlediğim yazımdaki yorumlar, tamamen duyum ve değişik kaynaklardan edindiğim bilgilere dayanıyor. Örneğin, adını açıklamayacağım konuyla ilgili bir koalisyon ortağı politikacının şu sözleri daha başka nasıl yorumlanabilir? ‘‘ Eğer Dışişleri, zamanında bir program yapsaydı 10 Afrika ülkesini, 10 Asya ülkesini ziyaret edebilseydik daha iyi sonuç alınırdı.’’

* * *

MEKTUP şöyle devam ediyor:

‘‘Yazıda, 'Cumhurbaşkanı seçimleri dolayısıyla Türkiye'ye uğramamayı tercih eden Cem'in o sıralarda yaptığı Fas ziyaretinde Genel Sekreterlik için destek sözü verdiği söylentileri dolaşıyordu Konferans kulislerinde'deniliyor...

İthamın ağırlığını hissediyor musunuz? Türkiye Cumhuriyeti'nin Dışişleri Bakanı, rakip adayın ülkesi olan Fas'ı destekleyeceği sözünü veriyor... Çoktan açıklanmış bulunan, desteği aranan kendi adayını, Türkiye'nin adayını desteklemeyip, onun rakibini destekleyeceği sözünü...

Böyle bir 'söylenti' o kadar mantık, iz'an ve ahlak dışı ki, öyle kulislerde dolaşması bile mümkün değil.

Böyle bir ithamın okuyanlar tarafından ciddiye alınmayacağı çok açık. Ama bir yazıda yer alabilmesi hayli düşündürücü. Cumhurbaşkanlığı göndermesi ise ancak belirli bir yargının ürünü olabilir: Cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle neden 'Türkiye'ye uğramamayı' düşüneyim. kaldı ki benim bütün dış temaslarım, Fas dahil aylar önceden planlanıp gerçekleştirilir.’’

Bu konuyla ilgili duyduklarımı itham ve iddia olarak yansıtmaktan, aktarılanı inandırıcı bulmadığım için kaçındım ve ‘‘söylenti’’demeyi tercih ettim. Yazımda atıfta bulunmamın nedeni, orada herkesin, izlenen tutum konusunda aynı fikirde olmadığını göstermek içindi.

Cem'in Cumhurbaşkanlığı'nı aklından geçirdiği bir sır değildi. Bu konuya öncelik verdiği de. Seçimler öncesi Leeds maçı nedeniyle uğradığı saldırılarda Bakanlığı'na sahip çıkrmamasının arkasında bu gerçeğin payı yok muydu? O sıralarda eleştirilere verilen yanıt ise Cem'in Türkiye dışında olmasıydı.

* * *

VE Cem'in mektubu şöyle sona eriyor:

‘‘Kendimi yanlış anlatmayayım, beni üzen eleştiri değil, eleştiriyi haksız bulsam bile. Nitekim, bu Konferans nedeniyle böyle haksız eleştiriler de yapıldı; sanki biz her tür tercih imkanına sahipmişiz de yanlış tercihte bulunmuşuz gibi. Oysa elden gelen herşey, gerçekler ve tercihler çerçevesinde mümkün olan en doğru şekilde gerçekleştirildi. Neyse, eleştiriyi dikkate almak her siyasetçinin görevi ve menfaati. Yanlış eleştiri yapılıyorsa bu yanlışın oluşumunda kendi payımızı aramamız da gerekir. Kaldı ki, bizimki dahil hiçbir Bakanlık, her zaman eksiksiz olamaz...’’