Ferai Tınç: Avrupa'da iki yıl telaşı

Ferai TINÇ
Haberin Devamı

BERLİN

KATILIM Ortaklığı Belgesi'nin açıklanmasının hemen ardından, Berlin'de çok ilginç bir toplantıdayım. Konu Türk-Yunan ilişkileri ve tabii ki Kıbrıs meselesi.

Yunan Dışişleri Bakanlığı'ndan katılımcıların sayısı yüksek. Toplantıyı izleyen Berlin'deki yabancı misyon temsilcileri de bir hayli.

Südosteuropa Gesellschaft adlı araştırma kuruluşunun düzenlediği bu uluslararası sempozyumun en ilginç ismi ise Alman Dışişleri Bakanı Joschka Fischer'in danışmanı ve dünyanın önde gelen uluslararası hukukçularından olan Prof. Dr. Christian Tomuschat.

Alman profesörün anlattıkları, Avrupa'nın iç avlularında tartışılan yeni yaklaşımları ve güçlenmekte olan eğilimleri aksettirmesi bakımından ilginç.

* * *

‘‘TÜRKİYE, AB'ye üye olmadan Yunanistan ile sorunlarını çözmeli. Bu sorunlarla AB'ye giremezsiniz’’ diyor Tomuschat.

Helsinki sonrası, fazla gündeme getirilmeyen Türk-Yunan sorunları yavaş yavaş ön plana çıkıyor.

Önümüzdeki süreç, Almanya ile Yunanistan'ı ister istemez bu noktada birleştirecek ve sadece Kıbrıs değil, Türk-Yunan sorunları da Türkiye'nin AB yolunda karşısına sık sık çıkartılacak.

Çünkü, her ikisi de genişlemenin ilk üyelerinin kazasız belasız AB'ye girmesini istiyorlar. Almanya, Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan'ın bir an önce trene atlamaları için çalışıyor. Doğu, Batı birleşmesinden sonraki strateji, böylece tam olarak hayata geçecek. Yunanistan da Kıbrıs'ın tam üyeliği için uğraşıyor. Kıbrıs'ta pürüz çıkarsa, Yunanistan da diğerleri için pürüz çıkartır.

* * *

TÜRK-Yunan ilişkileri, artık bir AB sorunu. Bunu görmek gerekiyor.

Profesör Tomuschat, konuşmasında ‘‘Lahey Adalet Divanı’’ tezini inceledi. Yunanistan'ın istediği gibi Uluslararası Adalet Divanı'na gidilirse, kalıcı bir çözüm sağlanabilir mi?

Helsinki'de kabul edilen Konsey kararında yer alan bu konu, 2004 yılı sonunda karşımıza gelecek. O yüzden Tomuschat'ı dikkatle izledim.

Ona göre, Adalet Divanı uluslararası sorunlarda bir arabulucu gibi kullanılamazdı. Ancak, iki tarafın da çözüm konusunda kararlı oldukları, fakat bir türlü anlaşamadıkları somut bir sorunla ilgili haklar doğrultusunda hukuki karar verirdi.

Tomuschat'a, ‘‘Siz Türkiye'nin avukatı olsanız Lahey'e gider misiniz?’’ diye sorduk.

‘‘Hayır’’ dedi, ‘‘Ben Türkiye olsam, Lahey Adalet Divanı'na gitmem. Çünkü orada Yunanistan daha avantajlı. Ben olsam sorunları siyasi yöntemlerle çözmeye çalışırım.’’

Alman Dışişleri Bakanı'nın danışmanları arasında yer alan profesör, hukuki kararların ülkeler arasındaki sorunların çözümünde etkili olmadıklarının da altını çizdi.

Türkiye ve Yunanistan'ın yapması gerekenler konusunda belirginleşmeye başlayan görüş ise şöyle: ‘‘Yunanistan, bazı tavizlere yanaşmalı. Türkiye de taleplerini daha mütevazı hale getirmeli ve Ege sorunları diplomatik yollardan siyasi diyalogla çözmeli.’’

* * *

AVRUPA'da Avrupalı gibi yolculuk, vize kuyruklarında terleyen bizim gibiler için çok hoş. Brüksel'den Berlin'e gelişte kimse bir şey sormadı. Ne pasaportumu merak eden, ne de vizemi dakikalarca inceleyen oldu. İşte Avrupa Birliği, sınırları anlamsızlaştıran koskoca bir şemsiye. İnsanlık tarihinin heyecan verici deneyimi. Türkiye de bu şemsiye altına girdiğinde sınır sorunlarının önemi kalmayacak. Ya da şöyle diyelim; çözümleri kolaylaşacak.

O yüzden ısrarlıyım. 2002'de Kıbrıs'ın tam üyeliği gündeme geldiğinde, Türkiye de AB ile tam üyelik görüşmelerine başlamış olmalı.

2002 telaşına düşen Avrupa ile Katılım Ortaklığı Belgesi'ndeki kısa vadeli hedeflerle ilgili ilk değerlendirmelerin yapılacağı önümüzdeki yıl sonu için, bu da bizim hedefimiz olamaz mı?

Yazarın Tüm Yazıları