Ferai Tınç: Atlar otomobile nasıl alıştıysa

Ferai TINÇ
Haberin Devamı

AZERBAYCAN'da duymuştum. Bir muhalefet lideri, demokrasi için erken olduğu iddialarını yanıtlarken anlatmıştı.

Kiev'e ilk otomobil geldiğinde ortalık karışmış. Otomobil at arabalarının arasından geçerken atlar ürküyor, sağa sola saldırıyorlarmış. Kentte sokağa çıkmak azap olmuş. Birkaç gün geçtikten sonra emniyet müdürü, valiyi görmeye gitmiş ve durumu iletmiş, ‘‘Atlar otomobilden ürküyor, düzeni sağlayamıyoruz. Yardım edin.’’

Vali düşünmüş taşınmış ve kararını açıklamış:

‘‘Atlar ürkmemeyi öğrenene kadar otomobili garajda tutun, trafiğe çıkartmayın.’’

Hayat, fıkradaki valiyi haklı çıkartmıyor.

Atlar, otomobille birlikte yaşayarak ürkmemeyi öğreniyorlar, aynı toplumların demokratikleşme süreci içinde olgunlaşıp geliştikleri gibi.

Mesut Yılmaz, ‘‘Kopenhag kriterleri, Türkiye'nin toprak bütünlüğünü ve cumhuriyet ilkelerini tehlikeye atar mı?’’ sorusunun tartışılması gerektiğini söylediğinde aklıma bu fıkra geldi.

Bazıları, evrensel demokrasi ve insan hakları değerlerinin Türkiye için henüz erken olduğunu savunuyor, ‘‘Atların korkusu geçsin, otomobili o zaman garajdan çıkartırız’’ diyorlar.

Avrupa Birliği'ni istiyor gibi yapıp aslında istemiyorlar.

* * *

TÜRKİYE demokratikleşme zorunda. Bu, sadece Avrupa Birliği üyeliği'ne adaylıktan kaynaklanmıyor.

Dünyaya açılmak da demokratik değerler sisteminin paylaşımından geçiyor. Entegrasyonun ortak paydası bu.

Birleşmiş Milletler millenyum zirvesi bu yaklaşımı, 21'inci yüzyıl gündeminin başına oturttu.

Liderler New York'tan, demokrasinin sınırlarını genişletme ve insan haklarını güçlendirme taahhüdünde bulunarak ayrıldılar.

Artık demokrasi ve insan hakları, globalizmin temel güvenlik konseptleri arasına giriyor.

* * *

BUGÜNLERDE Fransa da özgürlükler ve bölünme tartışmasını yapıyor. Korsika'ya kendi yasalarını çıkartma hakkı tanıyan karar, Cumhuriyet'i zayıflatacağı ve bölünmeye yol açacağı gerekçesiyle bazı çevrelerde tepkiyle karşılandı. İçişleri Bakanı Chevenement istifa etti.

Karara karşı çıkanlar, Korsika'ya tanınacak hakların, bir süre sonra bağımsızlık taleplerine yol açacağını ileri sürüyor, cumhuriyetin merkez; yapısı içinde daha fazla ekonomik destekle sorunun çözüleceğini savunuyorlar.

Hükümeti destekleyenler ise daha fazla demokrasinin birliği güçlendireceği görüşündeler. ‘‘Değişmeyen cumhuriyet boğulmaya mahkumdur’’ diyorlar.

İkinciler arasında yer alan eski Başbakan Michel Rocard ise Le Monde Gazetesi'nde yayınlanan makalesinde bölünmeye karşı sihirli formülü veriyor:

‘‘Kabul gören farklılık, baskıyla sağlanan birlikten çok daha değerlidir.’’

Yazarın Tüm Yazıları