Et piyasasında et pardon at koşturanlar

SAĞDAN say yirmi beş, soldan say otuz firma. Et fiyatlarını yaklaşık otuz firma belirliyor. Et fiyatlarına gaz veriyor. Daha yüksek kârlar için.

Haberin Devamı

Bir süredir et fiyatları çılgın gibi. İşte, kısa bir döküm:

Halkın daha ucuz bulduğu, büyük alış veriş zincirlerinde kıyma 30, biftek 34, bonfile 39 lira. Özel kasaplar ve marketlerde ise, bu fiyatlar sırasıyla 32, 40 ve 42 liraya kadar çıkıyor. Geçen yıla göre, iki misli.

Burada iki sorun var.

1- Büyük firmalar tekel oluşturmuş durumda. Fiyatı onlar belirliyor.

2- Büyük firmalar yetmiyor, aracılar eliyle fiyatlar biraz daha artıyor. Toptan fiyatta örneğin kıyma 15, biftek 22 lira. Siz kaça alıyorsunuz, ona bakın ve aracıların attığı kazığı düşünün.

BAKANLIKTAN ŞİKÂYET


Büyük firmaların besi çiftlikleri var. Adana, Konya, Afyon, Kayseri, Balıkesir’de.

Türkiye’de 2 milyon 200 bin hayvan var. Bunun yüzde 10’u büyük firmaların elinde. O yüzde 10 et piyasasına hükmetmeye yetiyor.

Büyük firmalara karşı, çiftçiler örgütlü değil. Birlikleri yok. Çoğu tek başına. Asıl üreticinin fiyat belirlemede etkisi sıfır. Et Ürünleri Birliği var, onun de yaptırım gücü yok.

Besiciliğin sorunları arasında süt önde geliyor. Sütte üretim az, fiyat yüksek. İşe sütten başlamak gerek. Yoksa, et ithalatı sadece geçici çözüm.

Et piyasasından pek çok kişiyle konuşuyorum. Çoğu Tarım Bakanlığından şikayetçi. Bakanlığın politikası yok, diyor. Hayvanclığın, AB ülkelerine göre, çok daha az desteklendiğini söylüyorlar.

Ayrıca, çoğunun inancına göre, büyük firmalar AKP’ye yakın.

Eğer bu tez doğruysa, Tarım Bakanı Mehdi Eker’in işi kolay demektir. O zaman neden daha aktif müdahale etmiyor?

Tez yanlış ise, yine kolay, çeşitli sektörlerde örneklerini gördüğümüz gibi, büyük firmaların üstüne gitmek için, Eker’in elinde epey araç var.

Sonuç, Avrupa’nın en pahalı eti bizde.

Öksüz ve yetimler 4 C’de ya Anayasa Mahkemesi

BELKİ artık çadır kurmuyorlar, belki açlık grevine yatmıyorlar ama, Tekel işçilerinin direnişi sesiz sedasız devam ediyor. Tam dram.

Hepimizin dikkatini Çiğdem Toker çekiyor. Akşam’daki yazısında aktardığı bilgiler çok çarpıcı.

8 bin 350 Tekel işçisinden 4 C’ye geçen sadece 246 kişi. Onların da, 160’ı öksüz ya da yetim, anasız ya da babasız büyümüş.

Onlar çaresiz, 4 C’ye geçmek zorunda kalıyor. Kalan 8 bin 104 işçi ise, iş kaybı tazminatı ile geçinmeye çalışıyor. Eylüle kadar. O tazminat sonra kesiliyor.

Sonrasına Anayasa Mahkemesi bakacak.

Danıştay 4 C’nin iptali için Anayasa Mahkemesi’nde dava açıyor. Davayı mahkemenin eylüle kadar sonuçlandırması gerek. Yoksa, işçiler ortada kalacak.

Anayasa Mahkemesi’nin yavaş çalıştığı ortada. Umarım, 8 bin işçinin kaderini Eylül’e kadar, bir zahmet belirler. Daha beş ay var.

Tekel işçilerinin durumu toplumun kanayan yarası. Bu durumun Anayasa Mahkemesi’nde de, yara açtığını düşünüyorum.

Obama, Erdoğan’ı zorda bıraktı

BİR açıdan komşularla sıfır sorun politikası. İyi, güzel. Öte yandan, özellikle Amerika’yı ve diğer ülkeleri frenlemek düşüncesi.

Ermenistan’la protokol bu iki ana sütün üzerine oturuyor. Ermenistan, “protokolü askıya aldım” deyince ilk sütun çatlıyor. Başka ülkeler soykırımı kabul etmeye başlayınca, ikinci sütun da sallanıyor.

Geçen hafta Tayyip Erdoğan, Obama ile görüştükten sonra, “24 Nisan’da beklentilerimizi karşılayacak” diyor. Oysa, Obama Ermeniler’in beklentisi karşılıyor.

Soykırım demiyor ama, Ermeniler’e hoş gelen deyimi kullanıyor.

Obama’nın sözü, Başbakanla Dışişlerini karşı karşıya getiriyor. Başbakan ne diyeceğini şaşırıyor, “hassasiyetimize uygun” buluyor, Dışişleri ise, tam tersine ağır bir açıklama yaparak, Erdoğan ile çelişiyor. Uyum dediğiniz zaten böyle olur.

Ermeni protokolünü yapan bizim kadro yetersiz. Yetersizlik, her aşamada kendini gösteriyor.

Yazarın Tüm Yazıları