Oluşturulma Tarihi: Şubat 11, 2004 23:08
Sadece kolesterol seviyesinin kalp krizlerinde tek ve ana belirleyici olmaması, insanlarda enfarktüs tehlikesinin önceden belirlenmesini zora sokuyordu. Ama şimdi, fazla olması halinde mutlaka riski getiren bir protenin ölçülmesi ile enfarktüs riski saptanacak.
Amerikalı kardiyologlar (kalp uzmanları), vücutta kolesterol düzeyi normal olsa da küçük bir proteinin kandaki oranının, kalp-damar hastalıkları riskini ortaya koyduğunu belirledi! Bu, enfarktüse yeni bir yaklaşım ve elde edilen önemli bir başarı...
Hemen hemen bütün dünyada kalp-damar hastalıkları, birinci derecede ölüm nedeni. Buna rağmen doktorların bu alanda yıllardır üzerinde çalıştıkları test sonuç vermedi: Kanda fazla olması halinde damarları tıkayan kolesterol oranı, risk altındaki hastaların tümünün saptanmasında etkili olamıyor.
Nedeni ise enfarktüs hastalarının yarısında kolesterol seviyesinin normal olması!
Bu nedenle araştırmacılar, çok geç olmadan daha fazla sayıda hastanın belirlenebilmesi için bir başka testin hayalini kurmaya başladılar. Bu düş, Amerikalı kardiyolog Paul Ridker ve ekibinin çalışmalarının ardından gerçeğe dönüştü:
Amerikalı doktorlar küçük bir molekül olan CRP’nin (‘C-Reactive Protein’) oranının kolesterol seviyeleri normal olmasına rağmen enfarktüs riski taşıyan insanları saptayabildiğini gösterdiler. Bu olağanüstü gelişme kalp-damar hastalıklarının tanısında yeni bir devrim vaat ediyor.
İltihap işareti
Peki CRP nedir? Bu madde yaklaşık yetmiş yıldır biliniyor. Karaciğerin ürettiği CRP, nezle, grip ya da herhangi bir yaralanma ya da doku iltihaplanması sırasında tetiklenen bağışıklık sistemi reaksiyonlarında rol oynuyor.
Bu nedenle araştırmacılar CRP’yi’ iltihap markörü’ olarak tanımlıyorlar: CRP miktarının kanda yüksek oranda bulunması verem ya da artrit gibi ciddi hastalıkların işareti olduğundan organizmada iltihaplı bir reaksiyonun varlığını ortaya koyabiliyor.
CRP oranı biyoloji laboratuvarlarında sıkça kullanılan bir test olsa da, şimdiye kadar hiç kimse enfarktüs tanısında bu molekülden yararlanmayı düşünmemişti.
Nedeni ise, iltihapla enfarktüs riski arasında olası bir ilişkinin varlığından kuşku duyulmasıydı.
Bakışı değiştirdi
Paul Ridker, birkaç yıl öncesine kadar kalp-damar hastalıklarının damarlarda kolesterol birikimi ve bunun sonucunda aterom plakasının oluşumundan kaynaklanan bir tür tıkanma sorunu olarak görüldüğüne dikkat çekiyor ve ancak 80’lerin başında bazı kardiyologların enfarktüs oluşumunda iltihaplanmanın rolünden kuşkulandıklarını belirtiyor.
Daha kesin bir ifadeyle, bu araştırmacılar iltihaplanma sırasında aktif hale gelen hücreler olan akyuvarların oluşum halindeki aterom plakasına saldırıp kopmasına neden olduğunu belirlediler; kana karışan plaka parçaları pıhtılar oluşturup enfarktüse yol açıyorlar.
Paul Ridker konuyla ilgili açıklamalarını şöyle sürdürüyor:
‘Kardiyoloji dünyasında iltihap tezi gerçek bir devrim yarattı. İlk defa, enfarktüsün kökeninde kolesterolden çok daha tehlikeli bir sürecin varlığından söz ediliyordu. Bu saptama, kalp-damar hastalıklarının tanısıyla ilgili anlayışımızı bütünüyle değiştirdi. Böylece yeni bir test ortaya konulması için CRP’yle ilgilenmemizi sağladı.’
Deney sonuçları
Ancak bu maddenin rolü hemen belirlenmedi. Çünkü organizma onlarca iltihap markörü üretiyor ve 90’lı yılların başında Paul Ridker’in ekibi ilk önce interlökin-6 gibi başka maddelerle ilgilendi.
CRP’nin öngörü etkisini saptamak için 1996 yılına kadar beklemek gerekecekti.
Paul Ridker’in inisiyatifinde gerçekleştirilen ve 1120 sağlıklı Amerikalı erkek deneği kapsayan bu çalışma, yüksek oranda CRP’nin risk altındaki kişileri işaret ettiğini ortaya koydu.
Bu aşamadan sonra da olaylar hızlandı. 2000 yılında kardiyologlar bu sonuçları kadınlar üzerinde doğrulamak için kolları sıvadılar.
Sonuçta da CRP’nin sadece kalp-damar hastalıklarının etkin bir göstergesi olmakla kalmayıp kolesterol kadar iyi bir risk göstergesi olduğu saptandı.
366 kadın
Gerçekten de CRP, kolesterol düzeyi normal olmasına rağmen tehlike altındaki insanların belirlenmesini sağlıyor.
Ancak deney sadece 366 kadını kapsadığı için bilim adamları hemen kesin açıklamalarda bulunmaktan kaçındılar.
Bu konudaki en son araştırma ise ‘The women’s health study’ (WHS) adı altında Amerikalı kandınların sağlıklarıyla ilgili bir çalışma kapsamında toplanan kan örneklerine dayanıyor.
1992 yılından beri yürürlükte olan bu araştırma, kalp-damar hastalıklarının önlenmesinde aspirin ve E vitamininin rolünü belirlemeye dayanıyor. Araştırmacılar böylece WHS çalışması sayesinde enfarktüs riski saptanan 28.000 kadında LDL kolesterol düzeyini belirleyebildiler.
İki ilaç
Amerikalı kardiyolog Paul Ridker’in meslektaşı Boston’dan Nader Rifai, bu çalışmanın daha önceki sonuçları doğruladığını, üstelik, potansiyel risk altında olan yani 25 yaşın üzerindeki herkesin CRP testine tabi tutulması gerektiğini kaydediyor.
Rifai, CRP testinin yanı sıra kolesterol düzeyinin de ölçülmesi gerektiğini, böylece iki farklı riskin, yani kolesterolden ve iltihaptan kaynaklanan risklerin ayrı ayrı saptanabileceğini belirtiyor.
CRP’nin rolünün saptanmasıyla iki yeni ilaç türünün kullanımının da yaygınlaşması bekleniyor.
Birinci ilaç türü aspirin gibi iltihabı azaltan anti-enflamatuvarları kapsıyor; ancak şimdiye kadar, bu moleküllerin yönetiminin enfarktüs riskini azalttığına dair herhangi bir çalışma yapılmadı.
Diğer ilaç türü ise, statin adıyla bilinen yüksek kolesterol düzeyini düşüren ürünlerden oluşuyor.
Paul Ridker’in daha önceki çalışmaları bu ilaçlardan bazılarının, CRP oranı yüksek, risk altındaki insanlarda enfarktüs olasılığını ciddi oranda azalttığını ortaya koydu. İlaçların bu etkisi, kolesterol düşürücü niteliklerinden değil anti-enflamatuvar özelliklerinden kaynaklanıyordu.
Science at Vie dergisinde yayımlanan habere göre, ancak bu sonuçlar sadece 500 kadını kapsadığından Paul Ridker daha emin olabilmek için yaklaşık 15.000 kadın ve erkeği kapsayacak bir çalışmanın sırada olduğunu belirtiyor.
ABD’de bu gelişmeler yaşanırken Avrupa’da bazı kardiyologlar hastalarına sistematik olarak CRP testi uygulamaya başladılar. Nitekim, Fransa’da söz konuus test henüz resmi olarak önerilmezse bile doktorlar bu yöntemden yararlanmak için çoktan kolları sıvadılar...
Didier Blanchard
Kardiyolog
Paris, Georges Pompidou Hastanesi
‘CRP testi çok dikkatle incelenmeli’
Kalp-damar hastalıklarının saptanmasında Paul Ridker ve meslektaşlarının çalışması son derece önemli. Bu çalışmanın sonuçları doğrultusunda 25 yaşın üzerindeki herkese CRP testini önermek mantıklı olur. Ancak dikkat; bu test halihazırda kullanılanların yerini almamalı, enfraktüs riski (sigara kullanımı, damar sorunları...), aç karnına glisemi (kandaki şeker oranı) ve kolesterolle alt bölümlerinin oranı (LDL kolesterolü ya da ‘kötü kolesterol’ gibi) gibi risk değerlendirme testlerinin tamamlayıcı bir unsuru olarak görülmeli. Ayrıca CRP testi çok dikkatli uygulanmalı; doktor, yüksek CRP oranının, enflamatuvar özellikleri olan basit bir nezleden kaynaklanmadığından emin olmalı. Zaten CRP testi şu anda hastanelerde gizli iltihapları ortaya çıkarmak için kullanılıyor.
1- Akyuvarlar harekete geçer
Enfarktüsün temel unsuru, damarın iç yüzeyinde biriken kötü kolesteroldür. Burada bir değişim yaratıp bağışıklık hücreleri olan ve makrofajlara dönüşüp sitokin salgılayan akyuvarları (ya da monositleri) çeker.
2- Kandaki CRP oranı artar
Sitokinler CRP üretmesi için karaciğeri uyarırlar ve CRP’nin kandaki oranı yükselir. Bu vücutta iltihaplanmanın işaretidir.
3- Nihayet, aterom plakası kopar
Yirmi ya da otuz yıl içinde damarlar düzeyindeki iltihaplanma oluşum halindeki aterom plakasını koparır. Plaka parçaları saçılır ve kan dolaşımını engelleyen bir pıhtı oluşturur. Bu da enfarktüse yol açar.