Güncelleme Tarihi:
Okay Esen adıyla mail gönderen bir okur, 30 Mayıs’ta çıkan bu haberin eski olduğunu yazdı. “2007 yılına ait bu haber, allanmış pullanmış yeniden verilmiş. Üstelik haberde fetvayı veren İzzet Atiya adlı öğretim görevlisinin bu açıklamadan sonra görevden alındığı neden yazmıyor?” diye de sordu.
Gerçekten Esen’in belirttiği gibi Cihan Haber Ajansı bu haberi 22 Mayıs 2007’de geçmiş ve haber internet sitelerinde çıkmış. Atiya hakkında soruşturma açıldığı da doğru ama görevden alındığı yolunda bir bilgiye rastlayamadım. Okur eleştirisini, Ekonomi sayfaları editörü Hayri Çetinkaya’ya sordum. Aldığım yanıt şöyle:
“Dış Haberler Servisi’nden gelen İngilizce metni haberleştirirken, kaynak unutulmuş. Bu bir eksiklik, kaynağını belirtmeliydik. Evet, bu konu birkaç yıl önce gündeme gelmiş ve haber olmuş. Ancak Mısırlı profesörün daha önce habere konu olan sözlerini savunan yeni açıklamaları haberleştirildi.”
Dış Haberler’den Seyhan Tekelioğlu da haberin kaynağının gulfnews.com’da 22 Mayıs 2010’da çıkan bir yazı olduğunu, BBC’nin 2007’deki bir haberinin de bilgi için gönderildiğini söyledi. Tekelioğlu, “Günün hayhuyu içinde birkaç gün önce verilen bir haber bile zor hatırlanıyor. Üç yıl önce gündeme gelmiş bir haberi hatırlamak da imkansız. Sonuç olarak haber doğru” görüşünü dile getirdi.Okur Temsilcisi olarak haberde birkaç sorun olduğu görüşündeyim. Birincisi, haberin kaynağı belirtilmeliydi. Tabii mahreç de konulmalıydı. İkincisi fetvanın üç yıl önce verildiği bilgisinin haberde verilmemesi yanlış. Çünkü bu bilgi haber açısından hayati önemde. Kaldı ki, kaynak olarak kullanılan Gulfnews ve BBC’nin haberlerinde de fetvanın 2007’de verildiği bilgisi mevcut. Üçüncüsü fetvanın güncel hale gelmesini sağlayan yeni bir unsur haberde yok. Özetlersem, haber bu haliyle üç yıl önceki haberden bile geride...
Ayrıca kullanılan fotoğrafın haberle uyumu konusunda da sorun var. Başarısız bir kolaj yapılmış, üstelik kolaj olduğu yazılmamış. Bu da ciddi bir eksiklik.
Menderes’in düşen uçağında erkek kabin memuru vardı
30 Mayıs’taki İnsan Kaynakları ekinde “Üç yılda altı bin kabin memuru alınacak” başlıklı bir araştırma çıktı. Haberde İzzet Levi’nin Türkiye’nin ilk yedi erkek kabin memurundan biri olduğu” belirtiliyordu. Türkay Erkay adlı okurumuz haberdeki “ilk” sözcüğünün doğru olmadığı uyarısında bulundu:
“THY’ye 1958 yılında kabin memuru olarak girdim. Haziran 1958’de dönem arkadaşım ve bizden eskiler de olmak üzere yaklaşık 10-15 erkek kabin memuru mevcuttu. 1959 Şubat’ında vuku bulan ve rahmetli Adnan Menderes’in de bulunduğu, Londra’daki uçak kazasında da görevli idim ve o kazadan yaralı olarak kurtuldum. Yanılmıyorsam, 1980’li yıllarda, erkek kabin personeli alınmasından vazgeçildi ve 1992’den sonra tekrar erkek personel alındı.”
Türkay Erkay’ın sözlerinin en önemli kanıtı Hürriyet arşivi. 18 Şubat 1959 tarihli gazetede Menderes’in uçağının düşmesiyle ilgili haberde kazadan kurtulan “mürettebat” arasında Erkay’ın da adı geçiyor.
İK Editörü Serdar Devrim de Erkay’ı arayarak uyarısından dolayı teşekkür etti. Devrim, hatanın nedenini de şöyle açıkladı:
“Mümkün olduğu kadar ‘ilk’ sıfatını kullanmamaya çalışırım. Çünkü doğrulatmak mümkün değildir. Tabii bu haberdeki gibi, bilgiyi veren Hava Yolları Kabin Memurları Derneği’nin Başkanı yani meslek örgütünün en yetkili temsilcisiyse, başka...”
“İlk” sözcüğü bir gazeteci için son derece tehlikelidir. Emin olunmadığı sürece kullanılmaması gerekir. Aksi halde 28 Mayıs’ta çıkan haberde “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Brezilya seyahatinden Türkiye’nin ilk uçağını üretme girişimi çıktı” demek gibi bir yanlışa da düşebiliriz. Gazeteci olarak hiç unutmamalıyız, tarih bizimle başlamadı.
Spor servisinden araştırmaya yanıt
Hürriyet’in yanı sıra Milliyet, Sabah ve Habertürk’ün spor sayfalarında futbol takımlarına ayrılan alanın dengesiz olduğunu gösteren araştırmayı geçen hafta yayınlamıştık. Bu araştırmaya, Hürriyet Spor Servisi’nin yeni Müdürü Mehmet Arslan’dan gelen yanıtı aktarıyorum: “Araştırmayı hem bir sporsever, hem de spor servisi sorumlusu olarak ilgiyle okudum. Bizler açısından yol gösterici olan bu içerik için teşekkür etmeliyim. Evet, rakamlar açık, spor sayfalarında büyük kulüplere çok daha fazla yer ayrılıyor. Araştırmaya katkıda bulunmak amacıyla bazı noktalara dikkat çekmek istiyorum.
1- Araştırmayı okurken, ülkemize özel bazı gerçekleri göz ardı etmemek gerekir. Türkiye’de taraftarların dağılımı -örneğin İngiltere gibi- homojen değildir. İlgi tamamen büyüklere yönelmektedir.
2- Trabzonspor, Bursaspor gibi kulüplerin sayfalarda çok fazla yer bulamadığının altı çizilmiş. Doğru ama araştırmaya Bursa’da ve Trabzon’da yayınlanan Hürriyet’in son derece çağdaş ve bu kulüplere kimi zaman iki sayfa yer ayıran gazeteleri ilave edilmemiş.
3- Büyükler adına verilen haberlerin diğer takımlar üzerinde psikolojik baskı oluşturduğu yönündeki eleştiriye katılmam mümkün değil. Tam aksine büyükler için verilen haberlerin içeriği çoğu zaman diğer takımları değil, büyük takımları psikolojik baskı altına alacak içerikte olmaktadır.
4- Araştırmanın gösterdiği en çarpıcı gerçek, “Futbol dışındaki spor dallarının çok az haber olması.” Hürriyet Spor Servisi olarak bunun sıkıntısını bizim de yaşadığımızı belirtmeliyim. En kısa sürede, polemik ve demeç gazeteciliğinden uzak, bilgiye, habere ve araştırmaya dayalı spor sayfaları için çaba harcayacağımızın sözünü veriyoruz.”
Zaten Doç. Dr. Abdülrezak Altun’dan spor sayfalarını araştırması talebinde bulunurken amacım spor haberciliğine katkıda bulunmaktı. Yanlışın düzeltilmesi konusunda Mehmet Arslan ile görüş birliği içinde olmamız bu açıdan sevindirici. Bir yanlışa işaret etmek ne kadar önemliyse, karşı tarafın eleştiriyi hoşgörüyle karşılaması da o kadar önemli. Umarım diğer üç gazetenin spor servisleri de bu araştırmadan kendilerine pay çıkarır...
Okurdan kısa kısa
Uğur Kalyon: Özellikle kültür sanat haberlerinde rüzgar, salladı, fırtına gibi klişeler çok sık kullanılıyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun oğlu Kerem Kılıçdaroğlu haberinde de başlık “Kerem Ankara’yı salladı”, girişte de “Fırtına gibi esti”. Bir amatör rock grubu bir şehri nasıl bu kadar etkileyebilir ki?
Engin Nur: 25 Mayıs’ta Kelebek ekinde yemek bölümünde lüfer ızgaranın tarifini veriyor ve resmini koyuyorsunuz. Fakat o resim lüfer balığının değil uskumru balığınındır. Daha dikkatli olunması gerekir.
Muharrem Dilburcu: 24 Mayıs’taki gazetenizde, Sarah Ferguson için kullanılan, “O da gizli kamera kurbanı oldu” ve “York düşesi Sarah ektiğini biçti” başlıkları “Oh olsun işte!” veznindeydi. Bu Hürriyet’e yakışmadı. Ferguson’un Türkiye’de gösterdiği gerçekler ne durumda? Araştıran var mı ki şimdi keh keh gülüyoruz?
Adil Vahapoğlu: Hürriyet’in 27 Mayıs’taki “Kupa ona gidiyor” manşeti takdiri hak ediyordu. Şampiyonluk kupasını, felç olan ve futbol yaşamı sona eren Norveçli Poljac’a götürmeye karar veren Konyasporluların bu erdemli davranışını da kutluyorum.