Güncelleme Tarihi:
Gelin yorumlarınızı bizimle paylaşın Harvard Business Review Türkiye Mayıs sayısında yerinizi alın!
Hürriyet ve Harvard Business Review Türkiye işbirliğinde başlatılan bu çalışmaya yorumlarınızla katılmak için yorum@hbrturkiye.com adresine e-mail göndermeniz yeterli.
Yorumlar HBR Türkiye editörleri tarafından seçilecektir.
İŞTE O ÇALIŞMA:
"Bir yönetici, diğer bir yöneticinin psikolojik sorunlarıyla uğraşıyor.
John A. Quelch, Carin-Isabel Knoop ve Amy Gallo
Carlos Guerrero, uygulama geliştirme ekibinin her sabah önünde toplanıp değerlendirme yaptığı tahtanın bulunduğu köşeye yaklaştığında Larry Berman’ın yine orada olmadığını gördü. Ancak bu sefer nerede olduğunu sormadı, işine bakmayı tercih etti.
“Günaydın” dedi tahtada yan yana duran birçok post-it’e gözünü gezdirerek.
“Evet güncellemeleri alalım.”
Hızla büyüyen ve abonelik usulü çalışan bir yemek dağıtımı hizmeti olan Meals Now’ın dijital direktörü olan Carlos, yedi kişi ve birkaç da harici danışmandan oluşan bir ekibin yürüttüğü, çok önemli bir uygulama yeniden tasarım projesinin yöneticilerinden biriydi. Bu projedeki diğer yönetici, teknoloji bölümünün başında olan Larry idi ancak son günlerde ortalarda göründüğü söylenemezdi. Aslında Carlos bu haftalık buluşmaları ancak ihtiyaç olduğunda yönetirdi, bu işi yönetme sorumluluğu Larry’deydi.
Carlos, Larry’nin ekibindeki geliştiricilerden biri olan Irina’nın mevcut durumla ilgili anlattıklarına odaklanmaya çalıştı. Yeniden tasarım süreci altı aydır devam ediyordu ve yarısına gelinmişti. Ekibin git gide yaklaşan teslim zamanını tutturabilmesi için bu tür toplantılar çok önemliydi.
Irina, “Larry’nin sosyal medya hesaplarıyla sisteme girebilme konusunda hizmet verecek şirketle anlaşmayı imzalayıp imzalamadığını bilmiyorum” dedi. “Tamam o zaman ona bir soralım” dedi Carlos. Aynı cümleyi dün de kurduğunu hatırladı. “Ne zaman ofise gelecek?” Irina, Larry’nin yardımcısı Mike ile göz göze geldi ve her ikisi de omuz silkti. “Tamam ben onu ararım” dedi Carlos içini çekerek...
Larry’nin zor bir yıl geçirmekte olduğunu biliyordu. Uygulama geliştirme ekibinin baş mimarı, yeniden tasarlama projesi başlamadan birkaç gün önce işten ayrılmıştı ve Larry, yerine birini bulamadığı için onun birçok görevini kendi üzerine almak durumunda kalmıştı. Özel hayatında da işler yolunda gitmiyordu. Birkaç ay önce eşinden ayrıldığı ve ofise yakın bir yerde daire tutarak orada yaşamaya başladığı konuşuluyordu. Aslında genelde evden çalışmayı severdi ancak son birkaç haftadır düzeni altüst olmuştu. Bazı günler hiç ofise gelmiyordu, bazı günlerse herkesten erken gelip masasına oturuyor ve yemek için bile kalkmıyor, gecenin geç saatlerine kadar ofiste çalışıyordu.
Toplantı sona erdiğinde Carlos Irina’yı yakaladı ve “Bir dakikan var mı?” diye sordu.
Irina kafasını salladı ve hemen yandaki küçük toplantı odasına geçtiler.
Carlos, “Neler oluyor?” diye sordu.
Irina tedirgin görünüyordu. “Merak etme” dedi Carlos onu rahatlatmak amacıyla. “Sadece projede her şeyin yolunda gittiğinden emin olmak istiyorum.”
“Senin de bildiğin gibi bu hafta hiç uğramadı” dedi Irina itiraf eder bir ses tonuyla. “Fakat bugün daha Çarşamba ve işler öyle ya da böyle kontrolümüz altında. Aslında biraz başıboş kalmamız iyi bile oldu. Mike çok iyi bir iş çıkarıyor. Larry de ofise geldiğinde hepimizin iki katı kadar çalışıyor. Ayrıca kısa sürede normale döneceğine inanıyorum.”
Carlos, odasına geçerken Larry’nin cep telefonunu aradı. Cevap yoktu. Göğsünün sıkıştığını hissedebiliyordu. Meals Now bu projeden çok şey bekliyordu. Şirketin akıllı ve karşısındakini zorlamayı seven CEO’su Cynthia Walker, bu yeniden tasarım projesinin, sürekli yeni şirketin girmesiyle kalabalıklaşan bu sektörde kendilerini farklılaştıracağına dair yönetim kuruluna söz vermişti ve şirket bu projeye 500 bin dolardan fazla yatırım yapmıştı. İşlerin “öyle ya da böyle” kontrol altında olması yeterli değildi. Larry nerelerdeydi?
Artan Kaygılar
O günün ilerleyen saatlerinde Mike, Carlos’un odasına geldi ve kapıyı kapatmak istediğini söyledi. “Zamanlamayla ilgili konuşmak istiyorum” dedi.
Carlos, “İşler devam ediyor değil mi?” diye sordu.
“Evet. Fakat lansman tarihini biraz daha ötelememiz gerekecek.”
Carlos, “Bunu yapmamalıyız. Biliyorsun ki daha fazla öteleme şansımız yok. Cynthia boğazıma çöktü, yönetim kurulu da onun boğazına çökmüş durumda.”
Mike, “Biliyorum, biz de aynı baskıyı hissediyoruz” dedi. “Hazır konu açılmışken Larry hakkında da konuşmak istiyorum. Onun hakkında endişeliyim. Daha önce pek de aldırış etmediğimiz konular can sıkıcı hale geliyor. Geçen haftanın en az iki gününde toplantı odasında uyuduğunu biliyorum ve bu hafta ofise hiç uğramadı. Onunla dün konuştum ama bugün yine ortalarda yok.”
“Ona neler olduğunu sordun mu?”
“Denedim ama kaçamak cevap verdi, ben de üstüne gitmek istemedim. Bir yargıya varmak istemiyorum ve tabii ki psikolog da değilim, ancak biraz dağıldığını düşünüyorum.”
Strese yönelik kendi deneyimini hatırlayan Carlos başıyla onayladı. Birkaç yıl önce o da bir terapiste gitmiş ve ilaç almayı düşünmeye başlamıştı.
Mike sözlerine devam etti: “Her ikinizin de Cynthia’ya rapor verdiğinizi biliyorum ancak son istediğim şey bu konuyu ona taşımak. CEO ile Larry’nin psikolojik durumunu konuşmak istemiyorum, eğer sadece işe yönelik durumları anlatırsam da CEO’nun onu işten çıkarmasından korkuyorum ki bu hem Larry hem de bizim için felaket olur. İçimizde tedarikçiler ve iş ortaklarıyla nasıl çalışılacağını en iyi bilen kişi Larry ve organizasyonun geri kalanını bizden uzak tutuyor, böylece biz de işimizi yapabiliyoruz. O olmadan proje hedeflerinin tamamını yakalayacağımızdan emin değilim.”
Carlos, “Ama görülen o ki ortalarda yok” dedi.
“Az gelmesi hiç gelmemesinden iyidir.”
“Peki ekibi kim idare ediyor?”
“Sanırım ben” dedi Mike, sesinde biraz bezginlik vardı.
“Kara veya Anaya ile konuştun mu?” diye sordu Carlos, küçük İK ekibini kastederek...
“İkisi de şirkette çok yeni ve aşırı tepki göstererek durumu Cynthia’ya taşıyacaklarından korkuyorum. Ve Larry’nin kendisini İK’ya ispiyonlayıp arkasından iş çevirdiğimi düşünmesini istemem. Sanırım ne yapacağımı bilemiyorum.”
Carlos da ne yapacağını bilemiyordu.
Yapılacak Bir Ton İş Var
Otoparkta bir tek Carlos’un otomobili kalmıştı. Bu saate kadar ofiste kalmasının nedeni akşam yemeği için geç saatte arkadaşlarıyla buluşacak olmasıydı. Bilgisayar çantasını arka koltuğa bıraktığı sırada Larry’nin Volkswagen’ının binaya yakın bir noktaya park ettiğini fark etti. “Larry” diye bağırdı arkadaşının aracına yaklaşırken...
Biraz şaşıran Larry, “Hey adamım, naber” diye karşılık verdi. Saçları dağılmış, gözleri kan çanağına dönmüş ve tişörtü kırışıklıklar ve lekelerle dolmuştu. “Biraz acelem var da.” Bilgisayar çantasını aldı, aracının kapısını kapattı ve girişe doğru yürümeye başladı. Carlos, onu izlemek için harekete geçtiğinde elini sallayarak, “Benim için geri gelme. Yarın görüşürüz” dedi.
Carlos, otomobiline döndü ama binmedi. Larry’yi tamamen boş bir binada yalnız bırakmak içine sinmemişti. Arkadaşlarına mesaj attı: “Gecikeceğim. Siz siparişleri verin, beni beklemeyin.”
İçeri girdiğinde Larry’nin yüksek sesle konuştuğunu duyabiliyordu. Telefonda mıydı yoksa kendi kendine mi konuşuyordu? Carlos, ofisin açık kapısını tıklattı ve içeri girdi. Larry öfkeli görünüyordu. “Burada ne arıyorsun?”
“Senin hakkında endişeleniyorum Larry. Saat neredeyse sekiz ve sen işe yeni geliyorsun.”
“Biliyorum, farkında olmadığımı mı sanıyorsun?” Larry’nin ses tonu yükseliyordu. “Tüm gün boyunca evde çalışıyorum. Yapılacak milyonlarca iş var. Milyonlarca. Milyonlarca. Neden bu gece vakti buradayım sanıyorsun? Neden?”
Carlos sakin kalmak için kendini zorladı.
“Fakat bu hafta üç gündür ofise uğramadın, geçen hafta da birkaç gün gelmiştin ve ekibin sana ulaşamamıştı. Bazı şeyleri netleştirmek için seni bekliyoruz.”
Larry biraz sakinlemişti ama hâlâ sağlıklı görünmüyordu “Elbette. Elbette. Tabii ki. Ne isterseniz yaparım. Bir e-posta at ve bu gece icabına bakayım.”
“İyi olduğundan emin misin? Bu projeyle ilgili değil seni merak ediyoruz. Eğer konuşmak istediğin bir şey varsa ben buradayım.”
Larry sinirli görünüyordu. “Bana bir iyilik yap ve evine git Carlos. Her şey yolunda. Bırak da işimi yapayım.”
Carlos, Mike’ın haklı olduğunu düşündü. Bu davranış normal değildi. Larry stres altında tükenmiş miydi? Psikolojik bir hastalığı mı vardı? İlaç almalı mıydı?
Bir Sorun Varsa Söyle
Bir sonraki sabah Carlos’un gelen kutusu Larry’den gelen e-postalarla dolmuştu. Giriş hizmeti verecek iş ortağıyla anlaşma imzalanmıştı. Beta uygulamayı kullanıcı deneyimi bölümüne göndermişti. Sosyal medya entegrasyon planını birkaç defa gözden geçirmiş ve uygun bulmuştu. Uygulama mimarı pozisyonuyla ilgili İK’dan onay alamamıştı ama Cuma’ya kadar onayın gelmesini umuyordu. Diğer mesajlar daha sıkıntılıydı: Daha güçlü bir arama özelliği eklemeli miydiler? Kullanıcı testlerini iki katına çıkarabilirler miydi? Renk paletini değiştirmeli miydiler? Larry; Cynthia’nın, yönetim kurulunun ve ekibin bu konularda mutabakata vardığını biliyordu ama yine de soruyordu işte.
Carlos, bu konuları konuşmak için Larry’nin odasına gittiğinde orada olmadığını gördü. Tam odasına geri dönerken Cynthia yolunu kesti.
“Senden bir güncelleme almak için geliyordum. Bu hafta üç kurul üyesi bana e-posta atarak her şeyin planlandığı gibi gidip gitmediğini sordular. Her şey yolunda değil mi? Larry nerede?”
Carlos, “Emin değilim” derken yüzü kızarmıştı. “Dün gece geç saate kadar çalıştığını biliyorum.” Cynthia’ya karşı açık olmak için kendini zorladı. “Mike dün bana lansmanı biraz ötelememizin gerekebileceğini söyledi. Teknoloji ekibi elinden geleni yapıyor ama beklemediğimiz bazı sorunlar oldu ve zaman çok daraldı.”
“Bir öteleme daha yapamayız Carlos. Kurul kellemi alır. Larry bunu düzeltemez mi?”
Carlos sessiz kaldı.
“Bana söylemek istediğin başka bir şey var mı? Sık sık seyahat ettiğim ve ofiste olamadığım için Larry’yi haftalardır görmedim ama asistanım bana tuhaf davrandığını ve ekibinin stresli olduğunu söyledi. Bu doğru mu?”
Carlos bir anlığına duraksadı ve “Hepimiz büyük baskı altındayız” dedi.
“Dinle Carlos. Eğer bir sorun olursa bana söyleyeceğine inanıyorum ve eğer bu iş için bir başkası gerekirse bu değişikliği yapalım. Sen de en az benim kadar bu işin üstesinden gelmemiz gerektiğini biliyorsun.”
“İlgileniyorum Cynthia” dedi Carlos.
Cynthia odadan çıktıktan sonra Carlos kapıyı kapattı, cep telefonunu aldı ve bir süredir aramadığı bir numarayı çevirdi. “Dr. Thales’e bir mesaj bırakabilir miyim lütfen?” Ona ilk aramada ulaşamayacağını biliyordu ama mutlaka 30 dakika içinde kendisine döneceğinden de emindi.
Eski terapistinin sesini duyduğunda mutlu olmuştu: “Beni aradığın için sağ ol. Konu benimle ilgili değil. Bir dostumla ilgili fikrine ihtiyacım var.” Ardından Larry’ye olanları anlattı.
Dr. Thales, “Elbette ki bu bilgilerle bir teşhis koyamam ama anlattığın kadarıyla bunun manik bir davranış biçimi olduğunu söyleyebilirim” dedi.
“Bipolar gibi mi yani?”
“Büyük olasılıkla evet. Bu, insanların düşündüğünden çok daha yaygın. Depresyon veya kaygı kadar olmasa da ABD’deki yetişkinlerin yüzde 4’üne yakını bu durumdan mustarip. Yardım alıyor mu?”
“Bilmiyorum.”
“Eğer sorun buysa bir terapistin yardımı ve ilaçla yönetilebilir. Kendisi bir sıkıntısı olduğunu kabul ediyor mu? Diğer insanlar durumun farkında mı?”
“Bu konu hakkında onunla konuşmaya çalıştım ama bizi görmezden geliyor. Konuyu patrona veya İK’ya taşıyabilirim ama kovulmasını istemiyorum.”
“Eğer bir psikolojik hastalığı varsa özel ilgi görmesi gerekecektir.”
“Onu kaybetmekten de korkuyorum. Normalde bunu herkese itiraf etmem ama Larry proje için kritik. Eğer yardım alırsa ve bunun sonucunda rapor alıp dinlenmesi gerekirse yanarız. Biliyorum, kulağa çok bencilce geliyor ama durum bu.”
“Böyle hissetmeni anlayabiliyorum. Yaşadıkları, onu bir süreliğine verimli kılmış. Fakat durum artık farklı. Farklı ki beni arama ihtiyacı duydun. Dağılmaya başlıyor olabilir.”
“Evet, dağılmak tam da doğru tabir” diye düşündü Carlos, telefonu kapatırken...
Sizce Carlos ne yapmalı?"
Yorumlar için: