Güncelleme Tarihi:
Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) Yönetim Kurulu Başkanı ve Ziraat Katılım Genel Müdürü Metin Özdemir, stratejik ürünlere yönelik kar-zarar ortaklığı projelerine yatırım yaptıklarını belirterek, "Bilgi teknolojileri alanında çok proje geliyor. Burada da Türkiye'de girilmemiş niş alan bulmamız durumunda kar-zarar ortaklığı yapabiliriz." dedi.
Özdemir, "Bankacılık Söyleşileri" kapsamında AA muhabirine Ziraat Katılım ve sektörün yeni tip koronavirüs (Kovid-19) dönemindeki çalışmaları hakkında bilgi verirken, geleceğe ilişkin öngörülerini paylaştı. Türkiye'de katılım finansın 35 yılı aşkın süredir yapıldığını belirten Özdemir, ancak hala istenilen seviyeye ulaşılamadığını söyledi.
Yıla başlarken çok umutlu olduklarını, ocak ve şubat aylarında ekonomik verilerin iyi gerçekleştiğini ifade eden Özdemir, tüm dünyayı etkisi altına alan salgının mart ayıyla birlikte Türkiye ekonomisine ve bankacılık sektörüne de yansıdığını dile getirdi.
Özdemir, olumsuzluklara rağmen ekonomi yönetiminin politikaları doğrultusunda kamu bankaları ve kamu katılım finans kurumlarının ekonomiye ciddi destek verdiğini hatırlattı. Bu destekler sayesinde bankacılık sektörünün büyümesinin de hız kazandığını aktaran Özdemir, şöyle devam etti:
"Ziraat Katılım olarak 9 aylık dönemde aktiflerimiz yüzde 50'nin üzerinde büyüdü. Aktif büyüklüğümüz 54 milyar lirayı aştı. Aynı dönemde katılım finans sektörü de yüzde 50 civarında büyüme kaydetti. Tüm bankacılık sektörüne bakıldığında aktif toplam yüzde 25 seviyelerinde artış gösterdi. Böylece katılım finans sektörü, tüm bankacılık sektörünün üzerinde büyüme sağladı. Bankacılık sektörü içindeki payımızı artırdık. Ziraat Katılım olarak kullandırdığımız fonlar da yüzde 40 civarı artışla 40 milyar liraya ulaştı. Bu dönemde fon toplama faaliyetlerimize daha fazla ağırlık verdik. Bu alanda da yüzde 67'lik artış yakaladık ve topladığımız fon 42 milyar lirayı aşmış oldu. Salgının tüm olumsuzluklarına rağmen 2020 yılını Ziraat Katılım olarak iyi geçirmiş olarak görüyorum. Yıl sonuna kadar da bu tempomuzu artırarak devam ettireceğiz. Salgın ortamından çıktıktan sonra tempomuzu daha artırarak 2021 yılında hem bankamızı büyütmeye devam edeceğiz hem de katılım finans sektörüne katkımızı sürdüreceğiz."
"YÜZDE 15'İK PAZAR PAYI HEDEFİNİ GEÇEBİLİRİZ"
Metin Özdemir, 2016 yılında katılım finans kurumlarının sektördeki payının yüzde 4,8 olduğunu, eylül sonu itibarıyla ise bu oranın yüzde 7,5'i aştığını söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılım finans sektörünün büyümesi için önemli destekler verdiğini ve gayret sarf ettiğini belirten Özdemir, birkaç yılda sektördeki paylarındaki yaşanan hızlı artışla bu desteğin karşılıksız olmadığını bu sayede ispat ettiklerini dile getirdi.
Katılım finans sektörünün bu tempo ile faaliyetlerini sürdürmesi durumunda TKBB'nin ortaya koyduğu stratejik hedef doğrultusunda 2025'te yüzde 15'lik payı yakalamayı arzu ettiklerini belirten Özdemir, "Bu tempoyla yüzde 15'lik payı yakalayacağımızı hatta geçeceğimizi düşünüyorum. 6 katılım finans kurumu olarak 46 konvansiyonel banka ile yarışıyoruz. İnancından dolayı bankalarla çalışmayan vatandaşlarımıza katılım finans sistemi prensipleri doğrultusunda bankacılık hizmeti sunmak istiyoruz, tasarruflarını değerlendirmek, ekonomiye kazandırmak istiyoruz. 2021 yılı bunun örneklerini göreceğimiz bir yıl olacak." diye konuştu.
Özdemir, salgına yönelik iyimser beklentilerin gerçekleşmesi durumunda 2021'de Türkiye ekonomisinin olumlu etkileneceğin ve katılım finans sektörünün bundan pozitif yönde istifade edeceğini söyledi.
"KATILIM FİNANS KURUMLARINI BORÇ FİNANSMANINDAN RİSK FİNANSMANINA YÖNLENDİRMELİYİZ"
Ziraat Katılım Genel Müdürü Özdemir, katılım finans sektörü olarak fon kullandırımını; borç finansmanı (murabaha, istisna, selem, iyne ve icare) ve risk finansmanı (mudaraba ve muşaraka) yöntemleriyle yaptıklarını anlattı.
Mudarabayı ağırlıklı fon toplamada kullandıklarını belirten Özdemir, "Aslında bunu fon kullandırımında da yapabiliyoruz. Örneğin, startup'lara, girişimci adaylarına katılım finans sektörü mudaraba yönetimiyle destek oluyor." dedi.
Muşaraka olarak bilinen kar-zarar ortaklığı işlemlerinin de yapıldığını ancak fazla kullanılmadığına dikkati çeken Özdemir, katılım finans sistemini borç finansmanından kurtarıp (murabaha/peşin alıp vadeli satma), risk finansmanına yönlendirmek gerektiğini söyledi.
Özdemir, katılım finans sistemini büyütecek en önemli enstrümanlardan birinin muşaraka olduğunu, dünyada da örneklerinin az bulunduğunu belirtti.
Ziraat Katılım olarak bunun güzel örneklerini vermeye çalıştıklarını anlatan Özdemir, Türkiye'de geçmiş yıllarda ağırlıklı olarak inşaat sektörü üzerine düşünülmüş projeler yapıldığına değindi. Ziraat Katılım olarak, inşaat sektörünün dışında imalat sanayi, tekstil sanayi ve biyoteknoloji alanında gerçekten örnek projelere imza attıklarını ve atmaya da devam ettiklerini söylen Özdemir, kar-zarar ortaklığı projelerine ilişkin şu bilgileri verdi:
"Lojistik alanında ilk defa kar-zarar ortaklığı projesi yapmıştık. Bilişim teknolojileri alanında da Gelir İdaresi Başkanlığımıza bir yazılım firmamızla yürüttüğümüz bir projemiz var. Metal sektöründe bir projemiz var. Bu projeler yapıldı ve bitti. Hepsinden de kar ettik. Şu anda devam eden üç projemiz var. İlk projemiz savunma, havacılık, otomotiv ve raylı sistemler sanayilerine yönelik FZK Mühendislik ve Sınai Yatırımlar AŞ. Ciddi modarnizasyon işlerine imza atıyoruz. Raylı sistemler bölümünde ise İstanbul Havalimanı metro projesinde vagonların alüminyum işlerinin büyük kısmını yapacağız. İkinci olarak ülkemizin önemli bir markası olan Yünsa'da kar-zarar ortaklığı yaptık. Yünsa'da yüzde 58’lik kısmı, Yünsa'nın en büyük bayilerinden bir firma ile birlikte satın aldık. Yünsa, Avrupa'nın en büyük entegre yünlü kumaş tesisi. Dünya'da da ilk 5 içinde yer alıyor. Üretiminin yüzde 75'inin de ihraç ediyor. Son olarak da LIVZYM adlı bir firmamız var. Bu biyoteknoloji alanında faaliyet gösteren bir firmamız. Biyoteknoloji alanında enzim üretimi yapıyor. Enzimler; gıda, deterjan, kağıt, tekstil, deri ve yem sektörlerinde teknolojik ara ürün olarak kullanılıyor. Türkiye olarak 150 milyon dolarlık ithalat yapıyoruz. Bu konuda tamamen yurt dışına bağımlıyız. Dolayısıyla burada da yüzde 6 civarında bir sermaye koyarak LIVZYM'e ortak olduk. Haziran ayında üretime başlandı. Ülkemizin yurt dışına bağımlılığını azaltacağız. Tarım ve Orman Bakanlığının Türkiye'de verdiği ilk biyoteknolojik üretim iznine sahip firma oldu."
"KAR-ZARAR ORTAKLIĞI PROJELERİNİN SAYISINI ARTIRMALIYIZ"
Metin Özdemir, stratejik ürünlere yönelik kar-zarar ortaklığı projelerine yatırım yaptıklarını belirterek, "Ülkemizde üretimi az olan ya da hiç olmayan ürünlere yönelik projelere yatırım yapıyoruz. İhracatını artırmak, ithalatı azaltmak noktasında da amacımız var. İstihdamı korumak ve artırmak amacımız da var. En önemlisi de firmalarımızın finansal ve kurumsal yönetim desteğine ihtiyaçları var. Bu konularda firmalarımıza destekte bulunuyoruz." ifadelerini kullandı.
Bilgi teknolojileri alanında çok projenin geldiğini söyleyen Özdemir, burada da Türkiye'de girilmemiş niş alan bulmaları durumunda kar-zarar ortaklığı yapabileceklerini dile getirdi.
Özdemir, katılım finans sektöründen kar-zarar ortaklığı projelerin beklendiğini ancak şu ana kadar cesur adımların pek atılamadığını belirtti. Kamunun kendilerine verdiği bir görevle bu alanda biraz daha cesaret göstererek böyle projelere destek verdiklerini kaydeden Özdemir, "Önümüzdeki dönemlerde de bu tür projelerin sayısını artırmamız gerekiyor. Çünkü her projede karşılaştığımız sorunları ekonomi yönetimine ve düzenleyici kurumlarımıza iletiyoruz. Konularla ilgili mevzuat düzenlemelerine de katkı sunuyoruz. Tecrübelerin artmasıyla sektör olarak daha fazla kar-zarar ortaklığı projeleri göreceğiz."
Salgının dijitalleşmenin önemini öğrettiğini belirten Özdemir, bu dönemde dijital kanalların kullanımının arttığını, mümkün olduğunca müşterilerin temassız ödemeye yönlendirildiğini sözlerine ekledi.