Bunun bankacılık kesiminin karını 1 milyar lira olumsuz etkileyeceğini, kredilerin maliyetini, dolayısıyla yatırımları etkileyeceğini belirten Çağlar, “enflasyonist kaygılar nedeniyle kredileri yavaşlatacak bu uygulamanın belki bir yıl sonra yapılmasının daha uygun olacağını” söyledi.
Ziraat Bankası'nın Manchester Üniversitesi ile geliştirdiği ortak yüksek lisans programının 2010-2011 eğitim döneminin başlaması nedeniyle düzenlenen törenden sonra basın mensuplarının, zorunlu karşılıkların artırılması ile ilgili sorularını yanıtlayan Çağlar, uygulamayı, “
Merkez Bankası'nın kendi üzerindeki 'faizleri indir' baskısını bankalara yıkma operasyonu” olarak nitelendirdi.
Merkez Bankası'nın TL zorunlu karşılık oranını yüzde 5'ten yüzde 5,5'e,
döviz karşılık oranını da yüzde 10'dan yüzde 11'e yükselttiğini ve faiz uygulamasına son verdiğini hatırlatan Çağlar; şöyle devam etti:
KARI OLUMSUZ ETKİLEYECEK“Bunun, bankaların geliri üzerine bir maliyeti var. Türk Lirası'ndaki bu operasyonun yıllık maliyeti 1 milyar lira. Türk bankacılık sisteminin 1 milyar liralık karını olumsuz etkileyecek. Bankalar 1 milyar lira karından taviz verdiklerinde, bu karlılığı tolere etmek için bu sefer kullandırılan krediler üzerine komisyon ya da faiz artışı şeklinde yansıtacaklar. Dolayısıyla piyasada 'faizler aşağı insin, düşsün' şeklindeki baskı, bir başka yöntemle, bir anlamda karlılık korunması saikiyle faizleri yukarı çekmiş oldu. Merkez Bankası kendi üzerindeki faizi indirimi baskısını azaltmak için munzam operasyonu yapmış oldu.”
Dünyadaki merkez bankalarının kendi bankacılık sistemini ayakta tutabilmek için ciddi kaynaklar aktardığını, bunların geri çekilmesi, 'sterilizasyonu' için bu tarz stratejileri uygulamak durumunda kaldığını anlatan Çağlar, “Ama bizim Merkez Bankamızın, bankalarımızın sağlam olması, bu krizde Merkez Bankasının finansal desteğine ihtiyaç duymaması sebebiyle, Batı'daki gibi böyle bir stratejisi takip etmesi, bana çok doğru gelmedi” dedi.
Merkez Bankası'nın kredilerdeki genişlemeyi dikkate alarak, enflasyonist baskı gerekçesi ile böyle bir karar almış olması ihtimalini de değerlendiren Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar, şöyle konuştu:
“Açıklamada, kredilerde beklentilerin üzerinde bir genişlemeden bahsediyor. Dünyadaki bütün ülkelerin büyüme, resesyon sorunu yaşadığı bir ortamda, Türkiye'nin biraz daha farklılaşması, hızlı büyümesi için
kredi genişlemesinin faiz yöntemleri ile engellenmesi çok doğru gelmiyor.
2001 KRİZİNDE DE AYNI ŞEY YAŞANDIToplam bankacılık sektörünün karı geçen yıl 21 milyar lira idi. Bunun 1 milyarı gitti. BDDK Başkanı da açıkladı, yılın ikinci çeyreğinde faizler çok daha hızlı daralacak. Dolayısıyla karlılıkla ilgili, herkes bir önceki yılın karını yakalama gayretinde iken bir de ekstradan böyle bir daralma, (1 milyar liralık daralma bir yıllık bir şeydi, ama onun 3'te biri son çeyreğe yansıyacak) dolayısıyla böyle bir geriye çekilme operasyonu ki henüz ivmelendiğimiz bir dönemde iyi olmadı.”
Çağlar, banka karlarındaki 1 milyar liralık azalmanın Ziraat Bankası'na yansımasının ise yüzde 15 düzeyinde, 150 milyon lira civarında olacağını söyledi.
Türkiye'nin 2001 krizinde de aynı şeyi yaşandığını, bankaların, bilançosuna bakarak kredi vereceği şirket sayısının azaldığını, bunun üzerine bankaların ertelenen tüketici taleplerini realize etme yönüne gittiğini ve bireysel kredilere ağırlık verdiğini anlatan Çağlar, Ziraat Bankası'nın bu işin öncülüğünü yaparak en fazla bireysel kredi veren banka haline geldiğini kaydetti.
Bireysel kredilere yüklenerek riskin tabana yayıldığını ve tüketici taleplerinin tv, otomobil, konut ve sanayi üretimini olumlu etkilediğini, artırdığını hatırlatan Genel Müdür Çağlar, bunun şirketlerin bilançolarının düzelmesini sağladığını, şirketlerin bilançosu düzelince de bankaların bilançolara bakarak kredi verme durumuna geldiğini ve böylece son 7 yılda Türkiye'nin yılda ortalama yüzde 6,9 büyüyebildiğini vurguladı.
Bu krizde de insanların yine taleplerini ertelediğine ve 2001'den farklı olarak Türkiye'nin dış talep kaybıyla da karşı karşıya bulunduğuna işaret eden Ziraat Bankası Genel Müdürü Çağlar, şöyle devam etti:
“Dolayısıyla biz yine bankalar olarak bireysel kredilere yüklendik. Kredilerdeki ivmelenme, şirketlerin 2008'de yavaşlamaya başlayan, 2009'de derinleşen bilançolarının düzelmesine vesile oldu. Şimdi kurumsal firmalarda, KOBİ'lerde dünyanın en büyük rekabetini yaşıyoruz. Bu rekabet, bizim onları krediye sevketmemiz, kredi ile buluşturmamız, Türkiye'ye iş ve aş olarak dönüyor. Bütün bunların sonucunda mutlaka ki Merkez Bankası, görevi gereği, enflasyonist baskılara karşı tedbir almak zorunda. Ama işe, aşa ihtiyacı olan ülke olarak, dünyadan sıyrılma eğiliminde olan bir ülke olarak bu çıkışın benzer yöntemlerle kullanmaması iyi olurdu. “
Çağlar, “İstihdama olumsuz mu etki edecek” sorusu üzerine, “Kredi vermemizi yavaşlatacak hiçbir şeyi, şu aşamada değil, belki daha sonra, bir sene sonra, belki böyle bir fren, buna motor fren demek lazım, bir sene sonra belki daha uygun mu olurdu bilmiyorum. Enflasyonist kaygılara bağlı olarak...” dedi.
Türkiye'de genellikle firmalardan kısa vadeli ticaret veya finansman kredisi talebi gelirken, bir bankacı olarak ilk defa bu dönemde inanılmaz bir şekilde yatırım kredisi talebi geldiğini gözlemlediğini anlatan Can Akın Çağlar, “İnsanlar 5-10 yıl vadeli yatırım finansmanı kredisi istiyor. Bankacılık rekabet şartları çerçevesinde bu işte ciddi pozisyon alınıyor. Bunların hepsi iş ve aş olarak sonuçlanıyor” diye konuştu.
Ziraat Bankası'nın yurtdışında banka satın alması girişimleri ile ilgili bir soru üzerine de Çağlar; IMF toplantıları nedeniyle gideceği Newyork'ta çok sayıda uluslararası yatırım ve danışmanlık şirketi ile görüşeceğini, bu şirketlerin ellerindeki banka portföyünü sunduklarını kaydetti.
Türkiye'nin 2015'te bölgesel güç olma stratejisine paralel olarak Ziraat Bankası'nın da önemli yapılanma sürecine girdiğini belirten Çağlar, “2015'te Ziraat'i bugünküne göre tanınamayacak bir noktaya getireceğiz” dedi.