A.A
Oluşturulma Tarihi: Kasım 05, 2008 22:21
Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar, “Kredilerin geri çağrılması diye bir uygulama, dönüp kendimizi arkadan vurmak anlamına gelecek bir uygulamadır” dedi.
Ankara Sanayi Odası'nın (ASO) gündem toplantısına konuk olan Can Akın Çağlar, burada yaptığı konuşmada, dünyada yaşanmakta olan küresel kriz, bunun Türkiye'ye yansımaları ile Ziraat Bankası'nın çalışmaları ve durumu hakkında bilgiler verdi, sanayicilerden gelen soruları yanıtladı.
Bir soru üzerine, yaşanmakta olan süreçte yerli ve yabancı banka ayrımına gidilmemesi gerektiğine dikkati çeken Çağlar, özellikle bankalar hakkında spekülasyona varacak şeyler söylememek gerektiğini bildirdi.
“Bir banka hakkında çıkan dedikodu dönüyor sizin maliyetinizi artırıyor” diyen Çağlar, şunları kaydetti:
“Nasıl artırıyor. Bir banka hakkında çıkan dedikodu. O bankadan likiditenin çekilmesi, mevduatların çekilmesine, diyelim ki daha büyük bankalara gelmesine vesile oluyor. Bu sefer o küçük banka ayakta kalabilmek için mevduat sahibine daha yüksek faizler öneriyor.
Büyük bankalardaki mevduat sahipleri de diyorlar ki (O bankalarda mevudat faizleri yüzde 20-22'lerde, bize de yüzde 20-22 verin) Bu sefer bankacılıktaki pasif maliyet artıyor. Pasif maliyet artınca da dönüp kredilerde sizlere diyoruz ki (Önceden kredileri yüzde 18 faizle veriyorduk. Şimdi yüzde 22-25'le vereceğiz. Olumsuzluk dönüp bir müddet sonra hepimizi etkileyebiliyor.
Onun için bu süreç içinde bütün bankalarımız eşittir. BDDK'mız son derece yakından olayı takip ediyor. Bankaların likiditesi bu süreç içinde
Merkez Bankası tarafından destekleniyor. BDDK tarafından yakından gözleniyor. Mümkün olduğu kadar bu süre içinde o bankalarımız hakkında (O banka iyidir, bu banka iyidir söyleminde olmamak lazım.”
“KREDİLERİN VADELERİNDE, MALİYETLERİNDE GERİ ÇAĞIRMA, DARALMA SÖZ
KONUSU OLACAKTIR”Sanayicilere, bilançoları bozulmadan, daha önce çalışmadıkları bankalarla ilişkiye geçmelerini ve yeni
kredi hatları oluşturarak ön önlemler almalarını da öneren Çağlar, daha sonraki süreçte şirketleri hakkındaki gelişmeleri çalıştıkları bankayla paylaşmalarının bankalarla yaşanan sorunların çözümünde en doğru yöntem olacağını kaydetti. Türk bankacılığının bilançosunun, özel sektörün bilançolarından oluştuğuna dikkati çeken Çağlar, “Bu sebeple sizlerin bilançosu ne kadar iyiyse Türk bankacılığı o kadar iyi olacaktır” dedi.
Geçen 5-6 yıl içinde dünyada bir likidite bolluğu bulunduğunu, bu bolluğun Avrupa'ya, Avrupa'dan Türkiye'ye ve tüm dünyaya yansıyan olumlu etkilerinin hep birlikte yaşandığını anlatan Çağlar, bu olumlu etkiler sonucunda vadelerin uzadığını, yatırım iştahının arttığını ve ardından da bugünlere gelindiğini kaydetti. Çağlar, “Bir likidite daralması yaşıyoruz. Bu likitide daralmasının olduğu bir ortamda mutlak suretle kredilerin vadelerinde maliyetlerinde bir geri çağırma daralma söz konusu olacaktır” diye konuştu.
Bir sanayicinin, “İşveren olarak vadelerin yeniden yapılandırılması, krediye ulaşımın kolaylaştırılması, kredi maliyetlerinin düşürülmesi temenni midir? Yoksa 2009'u kayıp yıl olarak mı görüyorsunuz. Bütün bunlar için iyimser birşey söyleyebilir misiniz?” biçimindeki sorusunu da Çağlar şöyle yanıtladı:
“2009'U BİR HASARLA ATLATIRIZ”“Temenni olarak veya ön tedbir olarak her ikisi de söylenebilir. Vadelerin uzaması, bu süre içinde eskiden olduğu kadar likitidenin bol olmadığı bir ortamda vadeleri uzatamayacağız. Bankaların da vadeleri kısaldı. Genelde bize uzun vadeli kredi için gelen müşterilerimizle şöyle birşey konuşuyoruz. Diyoruz ki (Sizin bankada paranız varsa, kaç ay vedeli mevduatta) diye soruyoruz.
Türk bankacılığında mevduatın vadesi 1 ay ile 3 ayda. Şimdi biz bankacılar olarak aslında çok büyük risk altında çalışıyoruz. 1 ve 3 ay ile topladığımız kaynaklarla 5-10-20 yıl vadeli konut kredileri vermeye kalkıştık. İşadamımımız bize geliyor diyor ki (Bana 10 yıl vadeli kredi, 5 yıl vadeli kredi). Parası olunca da getirip bana 1 ay vadeyle yatırıyor. Dolayısıyle böyle bir çelişki yaşıyoruz.(2009 kayıp yıl mı?) İnşallah olmaması için hep birlikte elele verip birlikte çalışacağız. Bunun 3 tane ayağı var. Bir taraf reel sektör, bir taraf hükümet ayağı, biz bankacılar da ortada duruyoruz. Her üç taraf karşılıklı elbirliği içinde doğru çözümler üretebilirsek 2009'u bir hasarla atlatırız, ama hani 2001'deki kadar kötü sonuçlara inşallah ulaşmayız. Onun için temennimiz 2009'un 2010'un iyi olması.”
Bilançoların bozulmaması konusuna da vurgu yapan Çağlar, bilançoların bozulmasının reel sektör için bir tehlike oluşturacağını söyledi. Bu tehlikenin ne olduğuna ilişkin görüşlerini de açıklayan Çağlar, “2009 yılında bilonçolarımızı eğer biz bozarsak, 2010 yılına geldiğimizde de bankacılar olarak biz kredi verirken baktığımızda, 2009 yılı bozulmuş bilançolarınızı gördüğümüzde kredi verme konusunda cesaretli olamayabiliriz.
O sebeple mümkün olduğu ölçüde bu süre içinde bilançoları bozmamaya dikkat etmek lazım. Diyeceksiniz ki (bu bizim elimizde olsa bozmayız) ama işte buna yönelik tedbirleri sizler çok daha iyi biliyorsunuz. Birleşme yöntemiyle olabilir, birtakım varlıkların satılıp şirketin içine konması şeklinde olabilir. Risk iştahının azaltılması şeklinde olabilir. Ama 2009'da eğer biz reel sektör olarak bilançolarımızı bozarsak 2010 yılında da kredi verirken bankacılar olarak hakikaten tedirginlik yaşayacağız” diye konuştu.
“KENDİMİZİ ARKADAN VURMAK”Bankaların kredileri geri çağırmasının kendi ayağına kurşun sıkma anlamına gelip gelmeyeceğine ilişkin bir soru üzerine de Çağlar, 355 milyar YTL'lik kullandırılan toplam kredi bulunduğunu, bunun 115 milyar YTL'sinin bireysel kredilerden oluştuğunu kaydetti. Bireysel kredilerin alt dağılımına bakıldığında ise kredi kartları, taşıt kredileri ve konut kredileri biçiminde sıralandığını belirten Çağlar,
KOBİ'lere verilen kredi miktarının da 100 milyar YTL cıvarında olduğunu anlattı.
Çağlar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Öbür 240 milyar YTL de ticari kredi dediğimiz büyük krediler. Dolayısıyla kredilerin geri çağrılması diye bir uygulama dönüp kendimizi arkadan vurmak anlamına gelecek bir uygulamadır. Ki bu 115 milyar YTL'nin dağılımında bütün bankalar benzer riskleri taşıyorlar. Bir taraftan krediyi geri çağırıp öbür taraftan vermiş olduğu bireysel kredilerden zarar yazacak bir anlayışı hepimizin görmesi gerekiyor. O yüzden şu ortamda kredilerin geri çağrılmasını gerektirecek bir likitide problemimiz yok. Hiçbir bankanın da likiditesi bu düzeyde sıkıntı içinde değil. Münferiden firmalarla ilgili olumsuz istihbarat ortaya çıkması, firmanın gidişatında bir kötülük sezilmesi gibi birtakım olaylar mutlaka olabilmiştir. O firmaların üzerine gidilmiş olabilir.”
Çağlar, bankaların kredileri geri çağırmasına karşı sanayiciler olarak ne yapabileceklerine ilişkin bir soruya verdiği yanıtta ise oda olarak biraraya gelip bankacıları çağırıp hepsiyle konuşmalarını tavsiye etti. Çağlar, verdikleri kredilerle ilgili sanayicilere haksız muammelede bulunan bankacılara, yarın işler düzeldiğinde onlarla çalışmayacaklarını söylemeleri durumunda bunun ne sonuç vereceğini de sordu.