Güncelleme Tarihi:
Bu yıl Kırmızı Bölge / En İyi Eğitim, Kültür, Sanat ve Eğlence Reklamı kategorisinde Kırmızı kazandığınız Özel Saysen Anaokulları – Bisiklet çalışması ile ilgili biraz bilgi verebilir misiniz?
Fikir için yola çıkarken aklımızda olan en önemli şey okul öncesi eğitimin halkımız tarafından yeterince benimsenmemiş olması ve -nasıl olsa çocuk ne anlar, o daha küçük- tavrıyla yaklaşıyor olmasıyla başladı. Halbuki 3- 6 yaş arası dönemde kazanılan davranış becerileri, öğrenmeye açıklık seviyesi, dünyayı keşfetme ve sayamayacağımız daha onlarcası gerçekleşiyor ve hafızamızda depolanıyor. Gerçekten çok önemli bir yaş aralığı. Özel Saysen Anaokulları da bu bilinçle hareket eden bir anaokulu. Markamız için hedef kitlemizin dikkatini çekecek bir mesaj vermek istedik. Okul öncesi eğitimin bireyler üzerinde ne kadar önemli bir rol oynadığını ve markamızın felsefesini yansıttık. Bisikleti kullanma fikri de bu içgörüden sonra şekillendi. Genelde hepimiz bisiklete binmeyi küçük yaşlarda öğreniriz ve o günlere dair bir anımız mutlaka vardır. Yıllar boyu binmesek de tekrar bindiğimizde 1-2 sendeler, kaldığımız yerden devam ederiz. Biz de 3-6 yaş aralığının önemini bisikleti metaforlaştırarak kullanmayı tercih ettik ve mesajımızı da net bir şekilde verdik. Kısacası okul öncesi eğitim önemlidir, 3-6 yaş arasında kazanılan davranış becerileri hayat boyu devam eder ediyoruz.
Türk reklamcılığındaki değişimler nelerdir? Sektörün geleceğine ilişkin görüş ve beklentilerinizi paylaşabilir misiniz?
Türk reklamcılığını uluslar arası bir paydada buluşturmak için her geçen gün çabalıyoruz. Gelişimin ve değişimin peşinden koşuyoruz. Geçmişe oranla şu an hem reklamverenler hem de ajanslar her anlamda daha seçici çalışıyor ve reklamın önemini daha iyi kavramış durumda. Markalar her türlü iletişim kanalını kullanmaya daha hevesli ve daha açık. Teknoloji gelişiyor, yaşam tarzımız değişiyor, hızlı tüketim giderek artıyor ve dolayısıyla yaptığınız işin beğenilme oranı da giderek azalıyor fakat bu, yaratıcılığınızı tetikleyen ve sizi sınırlarınızı zorlamaya iten bir durum. Bu da aslında olumlu birşey. Gerçekten iyi olan işleri anlamak, hatta bakmanın ötesinde görmek bizi ileriye götürecek bir hareket. Beklentiye gelirsek; keşke en çok mesaiyi her zaman yaratıcı işler yapmak için harcasak ve bu işler ülkemizde daha çok takdir görebilse.