Güncelleme Tarihi:
Yıl sonunda yapılan AK Parti MKYK toplantısında sunulan rapora göre kriz faturası hesabı şöyle; faizlerin artması ile iç borçlanma senetleri stokunun cari değerinin 4.5 milyar TL düştüğü, kısa vadeli dış borç stokunun 15.1 milyar TL arttığı, Borsa İstanbul’da işlem gören hisse senetlerinin piyasa değerinin ise 76.7 milyar TL azaldığı hesaplanmış. Döviz kuru artışı ile de 165 milyar dolar döviz açığı bulunan finans dışı şirketlerin zararının ise 8.5 milyar TL olduğu, böylece “toplam zararın 104.86 milyar TL olduğu anlaşılmaktadır” denilmiş.
En başta büyük sayılarla ‘büyük zarar’ fotoğrafı ortaya koyma çabası, bizatihi ekonominin kendisine zarar çabası demek. Nasıl ki terörün asıl hedefi toplumda infial yaratarak etkili olmaksa iktidarın her tökezlediğinde ‘devasa ekonomik zarar’ tablosu çıkaramaya kalkması da beklentileri kendisinin bozması demek.
Hükümetin bu krizde üzüldüğü şeye bakın. Hani milli gelir kaybı hesabı yapsaydı tamam. Türkiye’de halk tasarruflarını ya da emeklilik parasını ABD’deki gibi yaygın biçimde şirket hisselerine yatırıyor olsaydı, o zaman anlaşılırdı borsa değeri hesabı yapmak. Kimse meraklanmasın; sadece şirketlerin borsa değeri düşüyor, şirketler işinden gücünden olmuyor. Borsa şirketlerinin değer kaybı ile nihai olarak şirket ana hissedarının servet değeri düşüyor. Parası olanların, o şirketlere para yatırmış olanların da.
Borsada şirket değerleri iner-çıkar, dışsal bir neden ya da yapay bir düşüş varsa muhakkak şirket değeri orta vadede o değere geri döner. Örneğin BİST endeks değeri ağustos sonunda da aralık sonundaki değer seviyesindeydi. Görülmedik bir değer düşüşü değilmiş demek ki. O zaman böyle alt alta toplayıp zarardan bahseden var mıydı?
Faizlerin yükselmesi ile ellerinde devlet tahvili bulunanlar zarar etti. Doğru; ama hükümetin aynı üzüntüyü düşük faizden tahvil alıp da hedeflenenin üzerinde kalan ve tutturulamayan enflasyona karşı kaybeden ülke yurttaşı yatırımcı için de duyduğunu işitmedik. Ayrıca tahvillerin hatırı sayılır bölümü bankaların, kurumsal yatırımcıların ve yabancı yatırımcıların elinde. Hani ‘dış mihrak’, ‘faiz lobisi’ yapıyor bunları mı deniyordu? Nereden nereye; bize söylenen açıdan bakarsak ‘faiz lobisinin’ zararı müthiş bir üzüntü yaratmış Ankara’da demektir!
Kur artışı döviz açığı olan şirketleri vurdu. 165 milyar dolarlık bir açıktan bahsediyoruz. Yılsonu itibariyle kabaca 15 günde 15 milyar TL kur zararı var şirketlerin. Yani hesaplanandan daha yüksek. Peki, sineklerden mi bataklıktan mı şikâyet edeceğiz? 12 yıldır yürütülen ekonomi politikası ile dünyanın en yüksek cari açık veren ülkesi haline gelmişseniz en küçük rüzgârda kurun zıplamamış olması sürpriz olurdu. Faizleri düşük tutma şehveti, kurların zıplama kapasitesine güç verdi. Nasıl yönettiyseniz, nasıl bir ekonomik altyapı oluşturmuşsanız öyle sonuç alıyorsunuz. Bu iç siyasal kriz olmaz da başka bir kriz olur.
Yılsonundaki kur artışını, yaşanan kriz yanında Merkez Bankası Başkanına da sormak gerekir. Öyle ya; Ağustos ayında 1.92’lik kur tahminini işaret edip “Döviz pozisyonu olan şirketler acele etmesinler, sonra Başkan haklıymış diyecekler” sözünü ciddiye alıp sabırla bekleyen açık döviz pozisyonu olan şirketlerin asabı bozulmuş olmaz mı?
Şu zarar hesabına yazılabilecek bir sayı yok; yatırım yaptığınız ülkede hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, kanun hâkimiyeti yoksa zarara paha biçilemez.