Güncelleme Tarihi:
Yunanistan'da kamu teÅŸkilatlarının durumunun kötü olmasına raÄŸmen özel sektörün elinde önemli bir sermaye birikimi bulunduÄŸuna dikkat çeken Egeli, Yunanlı iÅŸ adamlarının ÅŸirketlerini Türkiye'ye taşımaya çalıştıklarını da belirtti. Egeli'nin diÄŸer önemli tespiti de Yunanistan'da, Türk iÅŸ adamları için önemli fırsatların bulunduÄŸu oldu.Â
Yunanistan'daki asıl sorunun iktidar ile muhalefet arasında bir konsensüs sağlanamaması olduğunu belirten Egeli, bunun başarılması için Türkiye'de 2000’li yılların başında uygulanan Kemal Derviş modelinin de düşünülebileceğini belirtti.
İşte, hem Yunanistan’da, hem de Türkiye’de yatırım danışmanlığı faaliyetleri de yürüten Egeli ile yaptığım söyleşi:
- Yunanistan'ın yaşadığı borç sorunu hepimizin malumu ülkenin ayakta kalması yeni nakit desteğe ihtiyacı var. Bunun karşılığında vergileri toplayacak uluslararası bir kurum oluşturulması ve büyük çaplı varlık satışları talep ediliyor. Sizce Yunanistan bu koşulları yerine getirebilir mi?
Getirebilir ancak zorlanmasının en büyük nedeni bu yeniden yapılandırma sürecinin yönetiminin eksik yapılmasıdır. Eksikliğin birinci nedeni, ülkede bu konuda muhalefet ve hükümet arasında bir konsensüsün bulunmaması. Halka acı reçeteyi kabul ettirmek için bu konsensüs gerekiyor. Muhalefet bunu kendi iç siyasi amaçları için kullanınca halkta bu programın itibarı ve programa olan inanç kayboluyor ve protestolar başlıyor.
Bunu gören dış finansal güçler, istikrarın kalmadığını düşünerek, programın uygulanabileceğine olan inançlarını yitiriyor, böylece ödenmesi düşünülen kredi yardım dilimleri aksamaya başlıyor.
Benzer bir krizi biz de yaşadık. Biz de aynı şeyler olmadı çünkü bir koalisyon hükümeti vardı ve toplumun üç, dört kesimi temsil eden bir hükümet iş başındaydı. İkincisi de çok şeffaf bir program uygulandı ve bu halka çok iyi anlatıldı. Programın başına Kemal Derviş Bey geçirildi ve kendisine koalisyonun hiç bir ortağı karışmadı. Hükümet ortakları o programın işlemesi için destek oldu ve Türkiye'nin krizden çıkmasını sağlayabilecek ana hedefler ortaya kondu.
-Peki Türkiye bunu nasıl başardı, Yunanistan'dan bu anlamda farkı nedir?
Türkiye'nin bunu başarma sürecinde Yunanistan'dan en büyük farkı sanayi alt yapısı oldu. Maalesef Yunanistan'da bu yok. Orası, daha çok hizmetler ekonomisine dayanan bir yapıya sahip. Büyük ticari filoları var. Ancak, bundan elde edilen gelirin ne kadarı doğrudan Yunan ekonomisine giriyor. Bu tartışmalı.
YUNANİSTAN’DA BALIK YEMENİN TAM ZAMANI
İkinci önemli sektör ise turizm ancak bu sektörde ülke yenilikler getirmiyor. Tesislerinizi yenileyip yeni fırsatlar sunamayınca, rakipleriniz olan İspanya, İtalya ve Türkiye ile baş edemez hale geliyorsunuz. O nedenle de turizmden beklentileri ne kadar gerçekleşebilir, bilemiyorum. Belki Yunanistan fiyat düşürmeyle rekabet avantajı yaratma yoluna gidebilir. Buna da gidiyorlar. Örneğin, şu anda Yunanistan'ın en lüks lokantasında Türkiye'deki benzerinin yarı fiyatına balık yiyebiliyorsunuz.
- Balık yemeye Yunanistan'a mı gidelim diyorsunuz?
İmkanınız varsa tavsiye ediyorum. Bu söylediğim gerçekten doğru. Yunanistan'da balık yemenin tam zamanı.
- Programın ana unsurlarından biri de özelleştirmeler? Hangi alanlarda özelleştirmeler Yunanistan'a gelir sağlar?
Bence, baÅŸta elektrik enerjisi üretim ve dağıtım kuruluÅŸları geliyor. Ä°kinci olarak ticari ve sivil limanlar. Üçüncüsü, emlak geliÅŸtirme konusu. Yani, devlete ait bir araziyi alıp ya da kiralayıp, otel, alışveriÅŸ merkezi ya da konutÂinÅŸa ederek emlak geliÅŸtirme giriÅŸimlerine baÅŸvurmak. Hükümet, bu arazileri 49 yıllığında kiralayabilir. Aynı zamanda Ege'deki adaların ve hava limanlarının kullanım haklarının satılması da bir seçenek olarak deÄŸerlendirilebilir.
KİMSE ADAYA KANCA TAKIP OKYANUSA ÇEKMEZ
- Yunanlılar adaların satılması ya da kullanım haklarının verilmesi konusunda çok hassas. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?
Bu, Turgut Özal'ın yıllar önce köprünün gelirini satmaya çalıştığı dönemdeki duruma benziyor. O dönemde insanlar, "Ya köprüyü gelip de Ermeniler ya da Rumlar alırsa" diye karşı çıkmıştı. Ancak, Özal onlara, "Kimsenin bu köprüyü söküp de buradan taşıyacak hali yok" demişti.
Åžimdi de hiç bir Türk veya Afrikalı, Arap iÅŸ adamının, Yunan adası alsa da bu adaya kanca takıp Pasifik Okyanusu'na taşıyacak hali yok. Ya üzerine güzel bir otel ya da konut inÅŸa edecek. Ama ne yapılırsa yapılsın, bu Yunan ekonomisine katkı saÄŸlayacak.Â
- Peki Yunanistan'da sanayi adına hiç mi faaliyet yok?
Yunanlı işadamlarının başka ülkelerde, özellikle balkanlarda sanayi yatırımları bulunuyor. Türkiye'de de Yunanlıların sahip olduğu 400'den fazla kuruluş var. En büyüğü de Finansbank.
- Türk yatırımcıların Yunanistan'daki özelleştirmelere girmesini tavsiye ediyor musunuz? Avantaj ve dezavantajları ne olur?
Çok tavsiye ediyorum. Bugün Türk yatırımcısı dünyanın neresinde özelleştirme yoluyla yatırım yaptıysa karlı çıkmıştır. Örneğin, Rusya, Bulgaristan, Romanya, eski Sovyet bloğu ülkelerinde bunların örneklerini görmek mümkün. Dolayısıyla, bu özelleştirmeler çok cazip fırsatlar sunuyor.
- Yunanlılar, Türklerin varlıklarını satın almasına sessizce izin verir mi? Bunu sağlamak için ne yapmak gerekir?
Yunanistan'ın önce kendine bir çeki düzen vermesi lazım. Zira, Schengen vizesiyle gelmeyen yatırımcılar için çok uzun prosedürler uyguluyorlar. Örneğin, Ziraat Bankası'nın bu ülkedeki ilk şubesini açma sürecinde yaşadığı zorlukları, çok yakından biliyorum.
Ayrıca, bizde de olduğu gibi milliyetçi yönü olan bir medya Yunanistan'da da var ve her fırsatta "Türkler gelip Yunanistan'ı zapt edecek' diye bağırıyor. Bu da kamuoyu tepkisinin boyutlarını artırıyor. Bunun önüne geçilmesi için ülkedeki hükümet, muhalefet ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliği halinde devreye girmesi gerekiyor.
Yani, bir Türk gidip orada elektrik santrali kursa bunun o ülkeye faydadan başka nasıl etkisi olacak ki? İşgücü yaratacak, vergi verecek, refahı artıracak, kendi de işadamı olarak para kazanacak. Bu devirde artık sermayenin milliyeti diye bir kavram kalmadı.
Hatta Yunanistan, müziği, kültürü, mutfağı ve doğasıyla kendine benzeyen komşusunun gelmesini tercih etmeli.
Türk yatırımcı içinde aynı avantajlar söz konusu. Kaldı ki hiç bir Türk yatırımcı da genellikle o ülkeden birileriyle ortaklık kurmadan iş yapmaz. Bu işin doğasında bu var. O bürokrasiyle ve yerel yönetimlerle başa çıkması için Yunanlı bir ortaklık şart. Tek başınıza da başa çıkabilirsiniz ancak uzun çaba ve süre gerektirir.
Â
TÄ°CARET HACMÄ° 2.5 MÄ°LYAR DOLARA GERÄ°LEDÄ°
- Yunanistan ile iş hacmimiz ne boyutta ithalat ve ihracattaki başlıca kalemlerimiz nelerdir. Olası bir Yunanistan iflasında bu ticaret nasıl etkilenir?
Aramızdaki siyasi çekişme 1999 senesinde yön değiştirmeye başladı. Sonraki dönemde 2001-2002 yıllarında iki ülke arasında iyi ilişkilerin gelişmesiyle 4 milyar dolara çıkan ticaret hacmi gerçekleşti. Bunun yüzde 70'ini bizi ihracatımız oluşturuyordu. Ancak, daha sonra küresel krizin başlaması ve Yunanistan'da yaşanan son gelişmelerle ticaret hacmi şimdi 2.5 milyar dolar seviyesine geriledi. Türkiye'nin karşılıklı ticaretten aldığı pay hala daha yüksek.
İŞLETMELERİNİ TÜRKİYE’YE TAŞIMAK İSTİYORLAR
- Peki Yunanistan'da özel sektörün durumu nasıl?
Yunanistan, AB'ye girdiği dönemde yaptığı reformlarla özel sektörü için önemli bir devinim başlattı. Getirilen reformlarla Yunanlı özel şirketler, yönetim, mali bünyeleri, hizmet anlayışı ve teknoloji açısından çok sağlam bir alt yapıya kavuştu. Kurumsallaşmayı çabuk öğrendiler. Bu sayede Balkan ülkelerindeki en büyük doğrudan yabancı sermaye yatırımcısı ülke haline geldiler.
Yunanistan bugün Türkiye'ye de en fazla doğrudan yabancı sermaye getiren yedinci ülke durumunda. Başka bir deyimle biz Yunanistan'a sanayi ürünleri ihraç ediyoruz, onlar da bize sermaye. Birçok Yunan şirketini bu sağlam bünyesi devam ediyor. Ancak, devletten alacaklarını, vergi iadelerini ve teşvikleri alamadıkları için her geçen gün işler kötü gidiyor. Bu nedenle kafalarındaki şey, işletmelerini Türkiye'ye taşımak.
Bölgede en satın almaya hazır pazar ve en iyi üretim gerçekleştirilecek ekonomi olarak Türkiye'yi görüyorlar.
- Bu söylediğiniz tespit çok önemli?
Elbette çok önemli. Geçen sene Mayıs ayında iki ülke arasında gerçekleşen görüşmeler önemli oldu. Ama şimdi herkes kendi havasında. Biz kendi seçim gündemimizle uğraşıyoruz, Yunanistan da iflas korkusuyla yaşıyor.
Bu yatırımların Türkiye'ye çekilmesi için ekonomik olduğu kadar siyasi destek de gerekiyor... İyi ilişkilerin iki ayağı bulunuyor. Birisi ekonomik diğeri ise siyasi. Bu ayaklardan biri eksik olduğunda o ülkeyle ticaretinizi geliştiremediğiniz gibi siyaseten de mesafe kaydedemiyorsunuz.
Şu anda da iki siyasi otoritenin daha sıkı işbirliği yapması gerekiyor. Bu özelleştirmelerde olabilir, Yunanlı yatırımcıların Türkiye'de yapacağı yatırımlarda olabilir. İki taraf da bundan karlı çıkar. Hem Yunan ekonomisi krizden daha çabuk çıkar hem de Türk ekonomisi daha çabuk büyür. Bu, Türkiye'nin AB üyeliği için de bence şart olan bir ortaklık başlar.
Yunanlının parası, yönetim bilgisi, borçlanma imkanı var ama sanayisi yok. E, o zaman Türkiye'de üretsin. Onlar da bunu istiyorlar.
YUNANİSTAN’IN İFLAS LÜKSÜ YOK
- Yunanistan'da işler iyi giderse bu buhrandan ne zaman çıkar?
Türkiye'de bunu söyleyebiliyordunuz ama Yunanistan için zor. Çünkü Türkiye'de alınan tedbirlerin, uygulanabilirliği olduğunda bir matematiksel hesap yapıp bunu hesaplayabiliyordunuz. İhracat, ithalat, üretim kapasitesini, bütçeyi görüp buna göre öngörüde bulunabiliyordunuz. Yunanistan'da bunlar belirsiz.
Ama buna karşın Yunanistan, euro bölgesine üye. Yanılmıyorsam, AB'nin kuruluşunun ana noktalarından birisi, herhangi bir üyesinin iflasına engel olmaktır. Bu nedenle, AB'nin Yunanistan'ı iflas ettirtme lüksüne sahip olduğunu düşünmüyorum.
Ama diğer taraftan IMF de, AB'nin kefaletini artırarak kendini sağlama almayı düşünüyor. Ancak, krizden çıkışın yapılamamasının asıl nedeni söyleşinin başında söylediğim gibi bir konsensüsün var olmamasında yatıyor.
Â