Güncelleme Tarihi:
ALMANYA, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra oluşan iş gücü açığını kapatmak amacıyla 1955’te İtalya, 1960’da Yunanistan ve İspanya ile anlaşmalar yaparak buralardan kendi sanayisine işçi çekti. Tarihler 30 Ekim 1961’i gösterdiğinde ise işçi göçü için sıra Türkiye’ye gelmişti. Karşılıklı imzalar atıldı ve yıllar boyu sürecek bir yolculuk başladı. O gün misafir olarak Almanya’ya gidenler şimdi ülkenin bir parçası haline geldi. Türkiye ile Almanya arasındaki İş Gücü Anlaşması’nın 60. yılı kutlanırken artık ilk gelenlerin torunları burada ev sahibi konumunda.
20 YILLIK KAHVEHANE
Her hafta farklı bir mesleğin mesaisine konuk olduğumuz İşin Peşinde köşesi için biz de bu hafta Almanya’dayız. Ren nehrinin iki yakasına yayılan Bonn kentinin Bad Godesberg bölgesinde 20 yıldır kahvehane işleten Mithat Demir’in yanındayız. Demir, 1979’da Almanya’ya ilk adımını atmış. 1983’te memleketi Konya’ya geri dönse de iki yıl sonra Almanya yolları tekrar açılmış onun için. Yıllarca bir otomotiv fabrikasında işçi olarak çalışmış. Burada çalışırken 2001 yılında Bad Godesberg’teki bu kahvehaneyi de açmış. Fabrika 2007’de el değiştirince işçilerin çıkışları verilmiş. Mithat Demir ise o tarihten sonra tüm enerjisini bu kahvehaneye vermiş.
ESKİ TADI KALMAMIŞ
Kahvehane kültürünün Almanya’da hala devam ettiğini ancak eski hareketli günlerin olmadığını söyleyen Demir, “O zaman günde 100-200 Euro kazanıyorsam şimdi bu yarıya düştü. 2000’li yılların başında Almanya’da para kazanmak daha kolaydı. Mark’tan Euro’ya dönünce işçiler için paranın değeri biraz da olsa azaldı. Bir de o dönemlerde iki iş yapacak enerjimiz vardı. Buradaki işçilerin çoğu fabrikadan sonra 2-3 saatlik ek işler de yapardı. Tabi şimdi belli bir saatten fazla çalışmak yasak. Herkes kendi işinde. Ama bir standart var. Kazanç da gider de belli” diyor.
HER MİLLETTEN MÜŞTERİ
Biraz sohbetten sonra Demir’in mesaisi hareketlenmeye başlıyor. Akşam hava kararmaya başlarken kahvehanenin kapısından girenlerin sayısı artıyor. Önce Türkler sonra Faslılar, Tunuslular, Iraklılar gelmeye başlıyor. Oyun masaları kuruluyor, çay servisi başlıyor. İçerde 4-5 milletten insan olsa da Türkçe konuşuyorlar. Kimi fabrikadaki arkadaşlarından kimi Türk patronundan kimi de kahvehanede az da olsa öğrenmiş Türkçe konuşmayı...
KAPANMA ZAMMI GELDİ
Demir ile beraber çay ocağının başına geçip bardakları dolduruyoruz. Ben o sırada çayın fiyatına takılıyorum. Çay 1 Euro; diğer tüm içecekler 1.5 Euro... Pandemiden önce çay gibi diğer içecekler de 1 Euro’dan satılıyormuş. Ancak 15 ay kapanmadan sonra maliyetleri karşılamak amacıyla işletmeler bazı kalemlerde zam yapmış.
EKONOMİ VE FUTBOL
Burada herkes bu fiyat artışından şikayetçi hatta bazıları yüzde 4-5’lik enflasyondan yakınıyor, Türkiye’de fiyat artışının daha az olduğunu iddia ediyor. Ben de o sırada Türkiye’de enflasyonun yüzde 20 olduğunu hatta zamların bunun çok üstünde gerçekleştiğini, ayrıca alım gücünün de kur yüzünden hızla düştüğünü hatırlatıyorum. Kimisi ikna olsa da bazıları ile pahalılık konusunda anlaşamıyoruz. Burada da gündem ekonomide sıkışıyor. Ama tam o sırada içerden gelen gol sesi konuyu dağıtıyor. İkinci konu başlığımız Fenerbahçe ve peş peşe gelen mağlubiyetler oluyor.
TANSİYON YÜKSELİYOR
Çay servisine devam ederken Demir’e işin zor kısımlarını da soruyorum. Hiç düşünmeden “bu yüksek ses” diyor. Bazen oyun esnasında sesler çok yükseliyor.Demir’e göre işin en güzel tarafı ise aynı masada değişik milletlerden insanlarla buluşmak.
NE KADAR KAZANIYORLAR?
MİTHAT Demir, Almanya’da yaptığı bu iş için net bir kazanç söyleminin zor olduğunu ifade ediyor. Kazançlar günlük olarak değişiyor. Aylık 1400 Euro kira ve elektrik gideri, 800 Euro da malzeme ve diğer giderler var. Ona göre 1000 Euro da kalabiliyor daha fazlası da.
HESAPLAR YİNE YANCILARA ÇALIŞIYOR
BİR kahvehane klasiği olan yancılık burada da devam ediyor. Bir Türk masasının yansıcı bir Tunuslu olabiliyor. Eğer bir masanın 3-4 yancısı olursa Mithat Demir müdahale ediyor ve onlara yeni masa açıyor. Zira bir masanın hesabının katlanması kimse için iyi değil. Demir, bir masadan ortalama 10-15 Euro hesap çıktığını kalabalık günlerde bunun 40-50 Euro’yu gördüğünü aktarıyor. Tatil günlerinde normalde gece yarısı kapanan kahvehane sabaha karşı kapanıyor. Hesap o yüzden yüksek gelebiliyor.
BİR FINDIKLI KOLA KLASİĞİ
BEN çocukken bir büyüğümün yanına kahvehaneye gitsem hatta kapının önünden geçsem bile ya oralet ya da fındıklı kola ikram edilirdi. Burda da en özel içecek hala fındıklı kola. Masalarda oyun sırasında keyiflenenler hemen fındıklı kola sipariş ediyor.
AŞISIZLAR GİREMEZ!
BU arada Almanya’da çoğu yere aşı olmayanlar giremiyor. Kahvehaneler de bu kurala dahil. Kapının girişinde bir uyarı var. Ayrıca Mithat Demir de yeni gelenlere aşı olup olmadığını soruyor.