Sadi ÖZDEMİR
Oluşturulma Tarihi: Şubat 24, 2004 02:00
Babaları Altan Özbudun'un Yüksek Kaldırım'daki küçük atöylesinde yetişen Hasip ve Sertan, özel tasarım tüketici ürünlerinde dünya markası oluyor.
Budun Design Company'nin çok özel saat, kül tablası, sandalye, aydınlatma gibi birçok ürünü New York, Paris ve Tokyo'ya kendi markasıyla girdi.
KARAKÖY Yüksek Kaldırım'daki tabela, plaket dükkanlarını herkes bilir. Ama Türkiye'de iç mimarlıktan ilk mezun olanların büyük bölümünün uzun yıllar sadece bu işlerden ekmek yiyebildiğini pek kimse bilmez. İşte Altan Özbudun ve oğullarının başarı öyküsü böyle bir iş coğrafyasından çıktı.
Altan Özbudun 1966'da 25 metrekarelik bir ‘‘Yüksek Kaldırım’’ dükkanında tabela, plaket, fleksiglas üzerine tasarımlar yazılar ve sonraları da lüks otellere, iş merkezlerine yönlendirme yazıları yazarak hayatını kazandı uzun yıllar. Oğulları Hasip ve Sertan'ı da üniversiteye tasarımla ilgili alanlara yönlendirdi. Hasip ve Sertan ise Yüksek Kaldırım'daki küçük dükkanda babalarına yardım ederek geçirdikleri öğrencilik yıllarından sonra işe daha sıkı sarıldılar. Şirkette yönetimi üstlenen iki delikanlının geliştirdiği ‘‘özel tasarım ürünler’’ sayesinde 1998'de asıl sıçrama başladı. Hasip Özbudun şöyle anlatıyor tüketiciye geçiş projesini:
‘‘Babamız Yüksek Kaldırım'daki belki de tek iç mimar tabelacıydı. Hilton'dan Swiss'e, Çırağan'a, büyük alışveriş merkezlerine kadar hepsinde çok güzel işler yaptık. Ancak, kardeşimle arzuladığımız son tüketiciye dönük ürün yaratmak ve satmaktı. Özel tasarım ürünler piyasada vardı ama çok pahalıydı.Bunu da aşmak istiyorduk. Modern bir bakış açısıyla, popüler tarzda, işlevsel ve neşeli şeyler üretmeye karar verdik. 1998'e kadar yıllık ciromuz 300-500 bin
dolar arasında değişirdi. Bu yıl 500 bin doları ihracattan 1.5 milyon dolar bekliyoruz.’’
AK MERKEZ'E NAZIR
İki kardeş düşündükleri ürünleri satmak için mağazalar açmak zorunda olduklarını biliyorlardı. 1998'de ilk mağazayı Akmerkez'in karşısında küçük bir mekanda açtılar. Özbudun Design Company'nin ürünleri önce yurt içinde hızla yayılmaya başlar. Sertan Özbudun, şöyle devam ediyor:
‘‘Talep yüksek olunca ve bizim üretmediğimiz tarzda farklı ürünler de istenince önce mağazalar zinciri kurmaya karar verdik. Tahminimizin çok üzerinde ilgi görmeye başladık ve üretim artı ithalat yoluyla ürünlerimizi geliştirdik. Bizden mal isteyen diğer mağazalara da girdik ve bir anda onlarca mağazaya mal vermeye başladık. Halen ülke genelinde 200 satış noktasına ürün veriyoruz. Aralarında YKM, Çarşı, Mudo ve D&R gibi büyük zincirler de var. ’’
ABD, Avrupa ve Japonya Budun ürünleri satıyor
HASİP ve Sertan Özbudun, 25 kişilik personelle yılda 300-500 bin dolar olan ciroyu kısa sürede 1 milyon doların üzerine taşıdı. Bu yıl 500 bin doları ihracattan olmak üzere hedef, 1.5 milyon dolar ciro yapmak. İki kardeş, yurtdışında Budun markasıyla özel tasarım ürünler satmak için neler yaptıklarını şöyle özetliyor:
‘‘Önce yurt dışında konumuzla ilgili fuarlara katılmaya başladık ve bunu sürekli hale getirdik. Şu anda Avrupa ve Japonya'da 50 noktada Budun ürünleri satılıyor. ABD'de 80 mağazalı bir zincire sadece aydınlatma ürünleri gönderiyoruz. Avrup[a’da da depo açacağız.’
Sanayiden tasarım talepleri geliyor
ÖZBUDUN kardeşler, hem şirket içindeki hem de dışardaki tasarımcılarla güçlü bir tasarım kültürü oluşturduklarını belirterek, şöyle konuşuyorlar: ‘‘Tasarım bize göre Türkiye'nin kurtuluş yolu. Şimdi bize çok büyük ölçekte üretimler yapan çeşitli sektörlerdeki sanayicilerden talepler geliyor, karşılıyoruz. Yakın zamanda bir duşakabin üreticisine menteşe tasarımı yaptık. Tıp aletleriyle ilgili bir tasarım talebi geldi yapıyoruz. İsviçre'den de bir polyester firmasından iskemle tasarımı talebi geldi. Tasarımını yaptık 300 tane sandalye ürettik yakında gönderiyoruz.’’
İsviçreli Bodum, Türkiyeli Budun'a taklit davası açtı
BUDUN Design Company'nin yurt dışında Budun markasıyla yayılması mutfak gereçleri üreticisi İsviçreli Bodum'u kızdırdı. Bodum, Budun aleyhine marka takliti konusunda dava açtı. Özbudun kardeşler, ‘‘Budun bizim soyadımızın bir kelimesi ve hem Öztürkçe hem de uluslararası bir marka olmak için son derece uygun. Üstelik babamız kendi adıyla 1966'dan beri piyasada ve Bodum'un yaptığı üretimden haberimiz bile yoktu. Dava nasıl sonuçlar bilemeyiz ama biz marka olmanın önemine inanmış iki genç girişimci olarak bir başka markayı taklit ederek ekmek yemeyi hiç düşünmedik’’ diyor.