Güncelleme Tarihi:
TÜSİAD başkanlığını Erol Bilecik’e devreden Cansen Başaran-Symes yaptığı veda konuşmasında, “Görevi devralırken ‘Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada iş dünyasının işi zor’ demiştim. Pek kolay değildi doğrusu” dedi. Türkiye’nin Ortadoğu’nun geleceğine katkıda bulunacaksa bunu, Ortadoğu’nun hastalıklarını ithal ederek yapamayacağını dile getiren Başaran-Symes, “Türkiye, Avrupa Birliği ile ortak gelecek hedefini, evrenselleşmiş değerleri reddederek ve müttefikleriyle çatışarak gerçekleştiremez. Türkiye, bölgesel dengelerde rol oynayacaksa bunu, kendi esneklik alanını daraltarak sağlayamaz” yorumunu yaptı. Türkiye’nin bir dönem tüm dünyanın gıpta ederek baktığı, bölge toplumları için bir örnek diye el üstünde tuttuğu bir ülke olduğunu belirten Başaran-Symes, “Türkiye’nin böyle bir konuma dönmemesi için hiçbir neden yok. Dış politikada yanlışlarımızı itiraf etmeyi bilebildik. Sırada ekonomiyi rayına oturtacak kararların olması gerekir” dedi.
GİDEREK KUTUPLAŞIYORUZ
Başaran-Symes görevde olduğu iki yılı değerlendirdiği konuşmasında şunları söyledi:. Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi boyunca en önemli olaylar Meclis’te yaşandı. Bu mirasın önemi ve anlamı üzerinde Anayasa değişikliklerinin tartışıldığı ve maddelerin oylandığı şu dönemde başta milletvekillerimiz olmak üzere etraflıca düşünmeliyiz kanısındayım. Anayasa değişikliğinin ötesinde çoğumuzun zihnini meşgul eden ve acilen üstesinden gelmemiz gereken sorunlara da değinmek istiyorum. Toplumumuzun son yıllarda giderek daha fazla kutuplaşmasından, ortak değerlerimizin erozyona uğramasını uzun zamandır haklı olarak her ortamda gündeme getiriyoruz. Medyadaki çok sesliliği giderek kaybetmemizin tartışma ortamımızı ve kamuoyunun haber edinme hakkını kısıtladığını, ülkemizin imajını olumsuz etkilediğini gözlemliyorum. İfade özgürlüğü üzerindeki kısıtların milli birlik arayışımıza ve menfaatlerimize zarar verdiğini düşünüyorum. Siyasi söyleme hakim olan sertliğin, demokrasileri derinleştiren yazılı olmayan kurallara hiç dikkat edilmemesinin toplumsal dirliğimize olumsuz etki yaptığına inanıyorum. Ortak hedeflerimizin azalmasını, değerlerimiz veya hayat tarzlarımız üzerinden ayrışmanın hızlanmasını, özgür ve gelişmiş dünya ile iletişim kurmada giderek zorlanmamızı üzülerek izliyoruz.”
LAİKLİK OLMADAN ŞİDDETİ ÇEKERİZ
TÜRKİYE’nin ciddi bir güvenlik sorunu olduğu konusunda herkesin mutabık olduğunu da kaydeden Cansen Başaran-Symes, “Teröristlerin ard arda gelen insanlık dışı saldırılarından kaygı duymamamız mümkün değil. Ancak, sürekli bir olağanüstü hal (OHAL) ortamının tek başına, güvenlik sorunlarının aşılabilmesini sağlayabileceği kanısında değiliz” diye konuştu. Başaran-Symes, şunları söyledi: “Yılbaşı trajedisini gerçekleştirenlerin siciliyle, bu terör eyleminden önce bazı çevrelerce yaratılan sevimsiz atmosferin etkisi bir araya gelince çok boyutlu bir tepki patlaması yaşandı. Bu olay çoğumuza toplumsal yaşamı ve demokratik siyaseti düzenlemek açısından elimizdeki en değerli kavramın, ilkenin ne olduğunu da sertçe hatırlattı: Laiklik. Laiklik olmadan Ortadoğu’da tanık olduğumuz acıların, trajedilerin, şiddet dalgalarının ülkemizi de içine çekmesini engellememiz mümkün değil. Derneğimizin bu ilkeyi kendisi için, Türkiye’nin bekası için en temel ilke saymasındaki isabeti de bu vesileyle kayda geçirmek isterim.”
VATANDAŞIN AŞ DERDİNE DÜŞMESİ TERÖRE YARAR
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) başkanlığı devam eden Tuncay Özilhan, terör örgütlerinin Türkiye’nin canının yakabildiğine ve bunun toplumsal bünyedeki zafiyetlerden dolayı kaynaklandığını belirtti. Özilhan, Türkiye’nin toplumsal bünyesini düşmanların saldırmaya cesaret edemeyeceği kadar güçlendirmesi gerektiğini ifade ederek, “Şu hep duyduğumuz birlik ve beraberliği, lafta bırakmamalı, hayata geçirmeliyiz ve birbirimize güvenmeliyiz” dedi. Bunun için bir liste hazırladığını ifade eden Özilhan, şu maddeleri paylaştı:
Hukuk devleti: Yapmamız gereken ilk şey, herkesin tüm hak ve özgürlüklerinin tam olarak devlet ve demokrasi güvencesinde olduğu bir hukuk devletinin hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde tesis edilmesidir.
Liyakat: İşleri yapmaya en ehil olana, en becerikli olana sorumluluk verilmesi. Yakın zamanda devletimiz için büyük bir tehdit olduğu ortaya çıkan kadrolaşmayı önlemenin tek yolu bu.
Çoğulculuk: Hiçbir kimliğin ezilmediği, mağduriyetlerin ortaya çıkmadığı bir toplum, güçlü bir toplumdur.
Adalet: Her vatandaşın fırsat eşitliğine sahip olduğu, sadece külfetin değil, nimetin de adil paylaşıldığı bir düzen kuralım ki, küskünler toplumu yerine mutlu vatandaşların ülkesi olalım.
Bürokratik kurumların sağlamlığı: Kurumsal yapılar zayıflarsa, hele ki bu zayıflama adalet sistemine, emniyet sistemine sirayet ederse, devlet mekanizması çalışmaz.
Laiklik: Devletin tüm inanç ve inançsızlık türlerine aynı mesafede, aynı hakkaniyet ve adalet ölçüsünde yaklaştığı bir sistem, birlik ve beraberliğimizin en büyük garantisidir.
İfade özgürlüğü: Vatandaşların fikrini söylemekten çekindiği bir topluma dönüştürmeyelim memleketimizi.
Ekonomik istikrar ve büyüme: Vatandaş aş ve iş derdine düşerse, bu terör örgütlerinin çok işine gelen bir ortam yaratır. Enflasyon artıyor, üretim geriliyor. İşsizlik yüksek, özellikle gençler arasında ve güneydoğu Anadolu bölgemizde çok daha yüksek. Bu tehlikeli bir kokteyl. Kısa vadeli teşvik tedbirleri ile uzun vadeli, bütüncül, sistematik yaklaşımları bir arada düşünmek gerekiyor.
Eğitim: Ülkemizin geleceği, gençlerimizin eğitim kalitesine, düşünce özgürlüğüne, yenilikçiliğine bağlı.