ANKA
Oluşturulma Tarihi: Eylül 12, 2006 16:40
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Türkiye’nin hayli yüksek olmasına rağmen yüzde 6.5’lik faiz dışı fazlayı hedeflemesinin ekonominin birçok alanında etkisinin görüldüğünü belirterek, “Sıkı maliye politikaları ve yüksek faiz dışı fazlanın sürdürülmesinin, fiyat istikrarı ve finansal istikrar için son derece önemli olduğunu vurgulamak isterim” dedi.
Türkiye Ekonomi Kurumu’nun düzenlediği Uluslararası Ekonomi Konferansı’nda konuşan Yılmaz, son beş yılda sıkı maliye politikalarının uygulamaya konulduğuna dikkat çekti.
Yüksek faiz dışı fazlanın olumlu etkisinin görüldüğünü ve sıkı maliye politikalarıyla birlikte sürdürülmesi gerektiğini kaydeden Yılmaz, son dönemde çok tartışılan
Merkez Bankası bağımsızlığına da vurgu yaparak, “Bağımsızlık, Merkez Bankasının, fiyat istikrarının garantisi olarak kamuoyuna vereceği güvencedir. Bana göre, bu alanda son 20 yıldaki en önemli gelişmesi Merkez Bankası bağımsızlığıdır” diye konuştu.
MB BAĞIMSIZLIĞI EN ÖNEMLİ REFORM
Türkiye’de Merkez Bankası’nın 2001 yılında yapılan değişiklikle bağımsız olduğunu anımsatan Yılmaz, şunları kaydetti:
“Ben bunun, Türkiye ekonomisinde gerçekleştirilen yapısal reformların en önemlilerinden biri olduğuna inanıyorum. Özellikle de enflasyon üzerindeki etkileri açısından. Bağımsızlık tabii ki yalnızca bir yasal değişiklikle sağlanabilecek bir konsept değildir. Bağımsızlık, uygulamanın üzerinde çok büyük etkisinin olduğu bir konseptir.”
Beş yılda Türk ekonomisinde yaşanın deneyimin, yapısal değişikliklerin ekonomi üzerindeki etkisinin güzel bir örneği olduğunu ifade eden Yılmaz, 30 yıllık yüksek ve kronik enflasyonun ardından, 2001’de yüzde 68.5 olan enflasyonun Ağustos 2006’da 10.26’ya çekildiğine işaret etti. Yılmaz, bu sayede para reformu ile altı sıfır atılabildiğini kaydetti.
ENFLASYON İNERKEN REKOR BÜYÜME YAŞADIK
Enflasyon düşerken yüksek büyüme oranlarına ulaşıldığının altını çizen Yılmaz, “Türk ekonomisi, 18 çeyrektir aralıksız büyüme ile rekor büyüme yaşadı. Buna ek olarak büyümenin kaynakları da değişti” dedi.
Kamu borçlarının Gayri Safi Milli Hasıla’ya oranının düştüğüne de dikkat çeken Yılmaz, “Türk ekonomisinin 2001’den beri yapısal bir dönüşüm yaşadığı açıktır. Derin bir yapısal dönüşümden sonra Türkiye ekonomisinin normalleştiği söylenebilir. Bizim çalışmalarımıza göre, kısa vadeli faiz oranlarının enflasyon ve ekonomi üzerindeki etkisi 18 ve 9 ayda gözlenmektedir” diye konuştu.
DOLARİZASYON HALA YÜKSEK
Türkiye’nin 2001’de yüzde 58.2 oranı ile gelişmekte olan piyasa ekonomileri arasında dolarizasyonun en fazla olduğu ülkelerden birisi durumunda bulunduğunu anımsatan Yılmaz, Ağustos 2006’da bu oranın yüzde 36.7’ye düştüğünü söyledi. Dalgalı kur rejimi ve enflasyon hedeflemesi sisteminin dolarizasyonun düşürülmesinde etkili olacağını belirten Yılmaz, “Dolarizasyon hala yüksek. Bazı eski alışkanlıklar hala sürüyor. Bu nedenle mevcut politikalar ve yapısal reformların sürdürülmesi çok önemlidir” dedi.
Son dönemde gerçekleştirilen en önemli değişikliklerden birinin Merkez Bankası’nın Hazine ya da kamu kuruluşlarına
kredi vermemesi olduğunu ifade eden Yılmaz, “Bu gelişmenin ardından, enflasyonun düşme trendinden olması bir tesadüf değil” diye konuştu.
Merkez Bankacılığında beklenti yönetiminin ve iletişim politikasının önemli olduğunu anlatan Yılmaz, “30 yıllık yüksek ve kronik enflasyon deneyimi bize, kamuoyu ve finans piyasalarını enflasyonu düşüreceğimize ve fiyat istikrarını sürdüreceğimize ikna etme zorunluluğu ile karşılaştırdı. Katıldığımız her platformda, yaptığımız her açıklamada, bunu vurguladık” dedi.