A.A.
Oluşturulma Tarihi: Nisan 14, 2009 17:54
Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, içinde bulunulan kritik dönemde kamu harcamalarının dengeleyici bir politika aracı olarak kullanılmasının doğal karşılanması gerektiğini belirterek, buna karşın harcamalarda dikkatli olunması gerektiğini belirtti.
Yılmaz, “Güven artırıcı önlemlere ağırlık veren, kuralları belirlenmiş ve orta vadede sürdürülebilir bir maliye politikasının uygulanması, geçmiş deneyimlerimiz göz önüne alındığında, bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor” dedi.
Merkez Bankası 77. Olağan Genel Kurulu toplantısının açılışında konuşan Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, alınan bu tedbirlere rağmen, küresel finans krizinin neden olduğu güven kaybının ekonomik aktiviteyi küresel ölçekte yavaşlatarak büyüme oranlarının belirgin bir şekilde azalmasına yol açtığını belirterek, ekonomik durgunluğun küresel ölçekte yaygınlık kazanmasının bir diğer sonucunun da küresel enflasyonun hızla gerilemesi olduğunu kaydetti.
“TÜRKİYE BANKACILIK İÇİN NAKİT ÖNLEM PAKETİNE İHTİYAÇ DUYMADI”2008 yılının Eylül ayında bazı önemli finans kuruluşlarının iflas etmesi ve basta gelişmiş ülkeler olmak üzere resesyon endişesinin küresel ölçekte yaygınlık kazanmasının, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu gelişmekte olan ülkelerde ve yükselen piyasa ekonomilerinde risk algılamasının belirgin bir şekilde bozulmasına ve risk primlerinin artmasına neden olduğunu ifade eden Yılmaz, ancak küresel mali krizin ortaya çıkmasından bu yana, dünyadaki diğer örneklerin aksine, Türkiye’de bankacılık sistemine yönelik bir nakit önlem paketine ihtiyaç duyulmadığını vurguladı.
Öte yandan, küresel finans krizinin dış finansman koşullarını sıkılaştırdığının altını çizen Yılmaz, “Daralan
kredi olanaklarının bir sonucu olarak firmaların yurt dışından yaptıkları borçlanmada düşüşler gözlendi. Firmaların, özellikle uzun vadeli borçlanma imkanlarının 2008 yılının ikinci yarısından itibaren daralmaya başladığı dikkat çekiyor. Bununla birlikte, firmaların kısa vadeli borçlanmalarının 2008 yılında geçen yıla göre arttığı görülüyor” dedi.
“DARALMA FİRMALARIN BİLANÇOLARINI ETKİLİYOR”Küresel ekonomik gelişmelerin bir sonucu olarak iç ve dış talepte gözlenen keskin daralmanın firmaların bilançolarını etkilediğine işaret eden Yılmaz, Türkiye’de küçük ve orta ölçekli firmaların borçlarının ağırlıklı olarak Türk Lirası cinsi olmasının kur riskini sınırladığını dile getirdi. Türkiye’nin geçirdiği demografik değişim sürecinin, toplam nüfus içinde çalışabilir nüfusun artmasına, bunun da işsizlik oranının belli bir düzeyde katılık göstermesine neden olduğunun altını çizen Yılmaz, “Bununla birlikte, son dönemde işsizlik oranındaki yükseliş yapısal unsurlardan ziyade büyük ölçüde konjonktürel faktörlerden kaynaklanıyor. 2008 yılında yaşanan ekonomik durgunluğun etkisiyle bir yandan istihdam artısı yavaşlarken, diğer yandan iş gücüne katılım oranı artmış ve böylece işsizlik oranı yükselmiştir” diye konuştu.
Bu dönemde yurt içine doğrudan yatırımların yıl içindeki en düşük seviyeye gerilediğini, portföy yatırımlarında ise net çıkış yaşandığını ifade eden Yılmaz, son dönemde alınan tedbirlerin kredi mekanizmasında göreli bir rahatlamaya yol açabileceği düşünülse de küresel ekonomideki sorunların giderilmeden kredi hacminde belirgin bir ivmelenme beklenmediğini vurguladı.
“ENFLASYONUN AŞAĞI YÖNLÜ EĞİLİMİNİN SÜRECEĞİ ÖNGÖRÜLÜYOR”İktisadi faaliyetteki toparlanmanın zaman alacağı, petrol ve diğer emtia fiyatlarındaki birikimli düşüşlerin enerji ve gıda fiyatları aracılığıyla enflasyonu olumlu etkileyeceği, dolayısıyla enflasyonun aşağı yönlü eğilimini sürdüreceğinin öngörüldüğünü dile getiren Yılmaz, şöyle devam etti:
“Bankalar, olağanüstü durumlarda, avans şeklinde birer aylık vadelerde en fazla bir yıl süreyle, Merkez Bankası’nın Bankalararası Para Piyasasında geçerli borç verme faiz oranından ve bu piyasada geçerli teminatlar karşılığında özkaynaklarının iki katına kadar kredi kullanabiliyorlar. Bankacılık sisteminin dışsal şoklara dayanıklı ve sağlıklı yapısı ile Merkez Bankası’nın esnek ve etkin likidite yönetimi sayesinde bugüne kadar bu aracın kullanılmasına ihtiyaç olmamıştır.Umarız bundan sonra da olmaz.”
“KAMU HARCAMALARININ DENGELEYİCİ OLARAK KULLANILMASI DOĞAL”Öte yandan, içinde bulunulan kritik dönemde kamu harcamalarının dengeleyici bir politika aracı olarak kullanılmasının doğal karşılanması gerektiğini kaydeden Yılmaz, “Ancak, kamu harcamalarının artırılması durumunda, kamu kesimi borçlanma gereğindeki artışın orta vadeli faiz oranlarındaki düşüşü sınırlayarak para politikasının olumlu etkilerini sınırlayabileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle, güven artırıcı önlemlere ağırlık veren, kuralları belirlenmiş ve orta vadede sürdürülebilir bir maliye politikasının uygulanması, geçmiş deneyimlerimiz göz önüne alındığında, bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor” diye konuştu.
HİSSEDARLARDAN SERMAYE DÜŞÜK ELEŞTİRİSİMerkez Bankası Başkanı Yılmaz’ın konuşmasının ardından hissedarlara söz verilirken, hissedarlar, Banka’nın sermayesinin düşük olmasını eleştirdi. Ayrıca, D
hisse sahipleri karınca gibi görülmekten şikayet etti. Eleştiriler üzerine söz alan Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, Merkez Bankası’nın kar maksimuzasyonu olan bir şirket olmadığını, Banka’nın bilançosunda kayıtlı olan sermayesinin Türkiye ekonomisini yönetmek için karar alınmasında yeterli olduğunu vurguladı. Yılmaz, sermaye ve kar payının artırılmasının kanun değişikliğine bağlı olduğunu kayderken, Merkez Bankası olarak D hissedarlarının temettünün iyileştirilmesi talebini ileteceklerini söyledi.
MECLİS ÜYESİ SEÇİMLERİGenel Kurulun ardından Banka Meclisi ve Denetleme Kurulu üyesi seçimi yapıldı. Meclis Üyesi İbrahim Turan’ın Başkan Yardımcılığına atanması sonrasında boşalan üyeliğe Prof. Dr. Turalay Genç, diğer meclis üyeliğine ise Prof. Dr. İlker Parasız, Prof. Dr. Necdet Şensoy, Denetleme Kurulu’na ise Mehmet Tüfekçi, Abdullah Yalçın, Ekrem Yıldız ve Mustafa Saim Uysal seçildi.