Yılmaz: IMF programına harfiyen uyduk, çöktük

Güncelleme Tarihi:

Yılmaz: IMF programına harfiyen uyduk, çöktük
Oluşturulma Tarihi: Mart 09, 2001 00:00


Muharrem SARIKAYA
Haberin Devamı

Yaşanan son ekonomik krizin nedeni olarak, Türkiye'nin IMF programına harfiyen uymasını gösteren Başbakan yardımcısı Mesut Yılmaz, ‘‘Bu program Türkiye'nin mali sistemin yapısını doğru biçimde ele alan bir program değildi. Program çökmüştür’’ dedi. Yılmaz, yaşanan sorunlardan son 10 yıldaki iktidarların da sorumlu olduğunu belirtti.

ANAP Lideri, Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, son ekonomik kriz ve bundan sonra alınacak önlemlerden, dışardan Hazine'den sorumlu Devlet Bakanlığı'na getirelen Kemal Derviş'e bakışına kadar pekçok konuda önemli açıklamalarda bulundu. Yılmaz, son krizin nedeninin IMF programına tam uyum olduğunu belirterek, ‘‘program çökmüştür’’ dedi.

Yılmaz, Hürriyet'in sorularını yanıtlarken şunları söyledi:

Kemal Derviş ismi nasıl tesbit edildi.

Biz evvela Sayın Derviş'in ismi gündeme gelmeden önce yeni dönemdeki ihtiyaçlarımızı ve bunları en iyi karşılayacak olan şablonu belirledik. Sayın Derviş o şablona en uygun kişi olduğu için kendiliğinden gündeme geldi. Bunun basında, kamuoyunda bir takım bu yönde değerlendirmelere konu olabileceğini de zaten o zaman gördük. Ama bunlara rağmen herhangi bir komplekse kapılmadan o arkadaşımızı bu göreve getirmeyi kararlaştırdık.

Meclis dışından birinin gelmesi sizde bir burukluk yarattı mı?

Şimdi evvela karşılaştığımız sorunların bir koalisyon gerçeğine uygun olarak çözmek zorunda olduğumuzu unutmamamız lazım. Koalisyon protokolünde, ekonomi yönetiminde partilerarasında bir işbölümü yapıldı. Yani ekonominin tümüyle bir partinin sorumluluğuna verilmesi yerine, her üç ortağın da ekonomide elini taşın altına sokmasını öngören bir düzenleme yaptık. Şimdi para politikasıyla ilgili böyle bir kriz ortaya çıkınca ve Merkez Bankası Başkanıyla, Hazine Müsteşarı görevden ayrılınca yine protokol ruhuna uygun olarak kendi sorumluluk alanındaki düzenlemeyi DSP'nin yapması gerekirdi. Biz bu konudaki görüşlerimizi söyledik, ama esas itibariyle takdirin Sayın Başbakan'a ve onun partisine ait olduğunu da ifade ettik.

DERVİŞ GÜVEN ARTIRACAK

Neden efendim?

Geçmişte bir koordinasyon noksanlığı vardı, bunu gidereceğiz. İkincisi; bakan olarak görev alan arkadaşımız, özellikle uluslararası kurumlar nezninde daha iyi bir itibar sahibidir.

Kemal Derviş'i nasıl buldunuz

Ben daha önce kendisini çok fazla tanımıyordum, Ben kendisini daha çok başkalarının onun hakkındaki referanslarıyla tanıyordum. Ama şu 4-5 gün süre içindeki temasları benim kanaatimi fevkalade olumlu yönde oluşturdu. Yani ayakları yere basan, gerçekçi bir insan. Neyi bilip, bilmediğini bilen, bilmediği konularda bilen insanlarla işbirliğine açık. Bizimle uyumunda sorun olmayacak.

Bakanlarınıza kendisine yardımcı olunması yönünde talimatınız oldu mu?

Bizim sorumluluğumuzdaki kurumlarla hiçbir sorun olmayacağını ben taahhüt ederim.

ÇÖKEN IMF'İN PROGRAMIDIR

Bürokratların uyguladığı IMF'in hazırladığı program tamamen çöktü mü?

Programın para ve kur politikası ayağı çöktü. Bu çöküşün nedeni de bizim programa aykırı davranmamız değil, programı katı bir şekilde uygulamamızdan çöktü. O zaman programı tartışmaya açmak lazım. Bunda da gördüğümüz şudur ki, bu program Türkiye'nin mali sistemin yapısını doğru biçimde ele alan bir program değildi. Yani Türkiye mevcut mali sistemiyle böyle programı ne yaparsa yapsın başarıya götürümezdi.

Çöken program Bakanlar Kurulunda kabul edilmişti. Bunda siyasi bir sorumluluk yok mu?

Burada sorumluluk ortaktı. Yani IMF'nın de bizim kadar sorumluluğu söz konusuydu. Para ve kur politikasının çökmesi diğer alanlarda da değişiklikler yapılmasını gerektirir. Dolayısıyla programın bir genel revizyonu sözkonusu olacak. Ama bu programı genel olarak revize ederken, şimdi ikinci bir işimiz daha var, mutlaka mali sistemi, bankacılık sistemini güçlendirmemiz lazım. Aslında sorunun en önemli kaynağı kamu bankalarının açıkları. Kamu bankalarının açıkları da bizim dönemimizde olan açıklar değil, 10 seneden beri gelen açıklar. Dolayısıyla şu anda yaşadığımız kriz, bir anlamda 10 seneden beri, hepsi koalisyon olan hükümetlerin uyguladığı politikaların kamu bankalarına getirdiği yükün ağırlığından, taşınamazlığından kaynaklanıyor. Şimdi ikincisi fondaki bankalar; bu konuda radikal düzenlemelere ihtiyaç var. Kamu bankalarıyla ilgili kısa bir süre önce yasa çıkardık ve bunları 3,5 yıllık bir geçiş dönemi sonunda özelleştirmeyi hükme bağladık. Ama şimdi görüyoruz ki, bu işin bu kadar zamana tahammülü yok. İkinci olarak fondaki bankalar; fona geçtikten sonra sorunları azalmadı, tersine arttı. Dolayısıyla fondaki bankalarla ilgili olarak da birtakım radikal kararlara ihtiyaç var. Bu programı uygulamada belki en önemli sorumluluklardan birisi de BDDK'ya düşüyor.

Sıkıntıdan hepimiz sorumluyuz

Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, Türkiye'nin bugün yaşadığı ekonomik sıkıntılardan son 10 yılın hükümetlerinin de sorumlu olduğu mesajını verdi. Yılmaz, ‘‘Şu anda yaşadığımız kriz, 10 seneden beri, hepsi koalisyon olan hükümetlerin uyguladığı politikaların kamu bankalarına getirdiği yükün ağırlığından, taşınamazlığından kaynaklanıyor’’ dedi.

Türkiye’de son 10 yılın hükümetleri

49. HÜKÜMET 23 Haziran 1991-20 Kasım 1991: Mesut Yılmaz Hükümeti (ANAP)

50. HÜKÜMET 20 Kasım 1991-25 Haziran 1993: 7. Demirel Hükümeti (DYP-SHP)

51. HÜKÜMET 25 Haziran 1993-20 Eylül 1995: Çiller Hükümeti (DYP-SHP)

52. HÜKÜMET 31 Ekim 1995-25 Aralık 1995: Tansu Çiller Hükümeti (DYP-CHP)

53. HÜKÜMET 7 Mart 1996-6 Haziran 1996 : Mesut Yılmaz Hükümeti (ANA-YOL)

54. HÜKÜMET 28 Haziran 1996-18 Haziran 1997: Necmettin Erbakan Hükümeti (Refah-Yol)

55. HÜKÜMET 30 Haziran 1997-25 Kasım 1998: Mesut Yılmaz Hükümeti (ANASOL-D)

56.HÜKÜMET 17 Ocak 1999-18 Nisan 1999: Bülent Ecevit Hükümeti (DSP Azınlık-Seçim Hükümeti)

57. HÜKÜMET 28 Mayıs 1999-Bülent Ecevit Hükümeti (ANASOL-M)

Yolsuzlukla mücadele şova dönüşmemeli

Ekonomik krizin ortaya çıkması sırasında Sayın Tantan'ın yolsuzlukla ilgili uygulamalarının belirli oranda da olsa bir payı var mıydı?

Türkiye yolsuzluklarla mücadeleden hiçbir zaman vazgeçemez. Yolsuzlukla mücadeleyi bir kenara itemez, gözardı edemez, bunu önemsiz bir konu olarak göremez. Benim bu konuda iki rezervim var. İki hususa dikkat edilmeli. Birincisi yolsuzluklarla mücadeleyi işin adalet boyutunu bir tarafa bırakıp bir siyasi hesaplaşmaya dönüştürmemek lazımdır. Bu yolsuzluklardan daha büyük sakıncalar doğurur. Siyasi hesaplaşma uğruna yolsuzlukla mücadelede hukuku çiğnerseniz, ortaya çıkan sakınca yolsuzluklardan daha da büyük olabilir. İkincisi neticeye ulaşılabilmesi gerçeğin ortaya çıkarılması için belirli bir disiplin, gizlilik içinde yürütülmesi gereken bu mücadele yarım yamalak bir takım bilgilerle dışarı yansıtılır, şova dönüştürülürse o zaman bunun en büyük sakıncası bürokrasinin sorumluluk almaması ve yetki kullanmaktan kaçınması şeklinde ortaya çıkar. Maalesef Türkiye'de şu anda bu iki sakıncayı da birlikte yaşıyoruz.

Önce yabancılara güven vermeliyiz

Telekomun yüzde 51'inin satışı gerçekleşebilecek mi?

Yani şuanda dış piyasalardaki şartların elverişsiz olduğu herkesin malumu. Telekom'un satılabilmesinden daha önemli bir husus, hükümetin bu konudaki iradesidir. Konjonktürel şartlar elvermediği takdirde bu sene satılamayabilir, seneye kalabilir. Şimdi hükümet olarak bizim şöyle bir güçlüğümüz var; Türkiye kaynak ihtiyacı içinde olan bir ülke, yani kaynak açığı olan bir ülke. Bizim hedeflerimize ulaşabilmemiz için mutlaka iç ve dış, yerli ve yabancı yatırımlara güven vermemiz lazım. Onları ürkütmememiz lazım. Ama bir tarafta da sosyal dengeleri sağlamamız, serbest piyasa koşullarının yaratacağı olumsuzlukları dengelememiz lazım.

Yeni program için yeni bir kadro

Ekonomideki kadro değişikliği boş olan yerlere atamalarla mı olacak, yoksa genel bir değişimden mi söz ediyorsunuz?

Bu krize yolaçan en önemli yönü para ve kur politikasına ilişkin, şimdi orada hükümet içinde yeni bir düzenleme yaptık, boş olan devlet bakanlığına uluslararası kurumların da güvendiği arkadaşımızı getirdik. Şu aşamada Hazine'de Merkez Bankası'nda ve BDDK'da yeni düzenlemeler yapıyoruz, Merkez Bankası tamamlandı, sanıyorum diğerleri de çok kısa zamanda tamamlanacak. Dolayısıyla programın yeni versiyonunu yeni bir kadroyla belirleyeceğiz. Ama bu düzenlemeleri de aynı zamanda ekonomi yönetiminde daha iyi bir koordinasyon sağlamayı da amaçlıyoruz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!