Güncelleme Tarihi:
Turizmin yanında son yıllarda organik gıda iÅŸine yönelen ve Antalya'da 20 milyon dolara Rani çiftliÄŸini kuran Sezer, burada Türkiye'ye yurtdışından gelen dünyaca ünlü Gouda, Edam, Maasdam, Emmantel, Manda, Mozarella ve Mimolette gibi ithal peynir çeÅŸitlerini Rani markası ile üretmeye baÅŸladı. Yapımı son derece zahmetli olan bu peynirlerle Türkiye'ye ithalatı bitirmek istediklerini söyleyen Sezer, aynı zamanda ihracata da baÅŸlayacaklarını ifade etti. Â
Çiftlikteki Anguslarla yakında kırmızı et üretimine de girecek olan Sezer ile Türkiye'deki hayvancılığı, yaptıkları üretimi ve bundan sonraki yol haritalarını konuÅŸtuk. Â
- Esas iş alanınız nedir?
Bizim esas işimiz turizm. Üçü Antalya biri Eskişehir'de olmak üzere dört otelimiz ve İstanbul Akaretler'de de bir rezidansımız var. Toplam yatak kapsitemiz 2 bin 300.
Ama farklı bir turizm yapıyoruz. Mesela otelde kullanılan yiyecekleri kendi çiftliğimizden getiriyoruz. Müşteriler çiftliğimiz olduğunu ve oradan etin sütün geldiğini biliyor. Bu nedenle talep her zaman iyi oluyor. İç piyasada da herhangi bir reklamımız yoktur, acentalara vermeyiz. Yurtdışından satışlar erken geldiği için zaten mart sonu gibi otellerin yüzde 85-90'ı dolar.
- Çiftliğin büyüklüğü ne kadar?
Â
Toros dağlarının eteğinde Evrenseki bölgesinde 180 bin metrekare çiftliğimiz var. İçinde bine yakın büyükbaş hayvan, bir o kadar da keçi ve manda var. Ama en önemli özelliği doğal beslememiz. Yem için 17 çeşit materyal alıyoruz, beslenme uzmanları bundan rasyon yapıyor ve bu rasyon ile yemi günlük olarak veriyoruz. Zaten en önemli özelliği de günlük olması. Ben hazır yemleri fast-food tipi beslenmeye benzetiyorum. Doğal günlük yemle beslediğinizde sütlerinin kalitesi çok iyi oluyor. Bunun kalitesi de peynirlere geçiyor.
- Peynir işi nereden çıktı?
Biz Türkiye'de üretilmeyeni, yurtdışından ithal edileni üretmek için yola çıktık. Ayrıca yeni tatlarla insanların gözünü açalım dedik. Türkiye'ye ithal edilen peynirleri iç piyasada üretiyoruz ve harcadığımız döviz burada kalıyor.
- Ne kadarlık bir pazardan bahsediyorsunuz?
700 tona yakın. Bunun yaklaşık 250 tonunu biz veriyoruz.
Ama insanlar yurtdışına gide gele bu tatlara alışmaya başladı ve tüketim artacak. Üretim artsa biraz daha tabana yayacağız ama şu anda maalesef Türkiye'nin yüzde 5-7'lik kısmına hitap edebiliyoruz.
- Üretiminde farklılık var mı?
Bu peynirlerin üretimi zordur. O yüzden isteseniz de kolay kolay üretemezsiniz. En basitinden kaliteli süt ve yoğun emek istiyor. Avrupa’da sütlerde kabul edilebilir mikrop (Koli) oranı 100 bin iken bizim sütlerimizde sadece binde kalıyor. Normal peynirlere göre 2-3 kilo daha fazla süt kullanılıyor ve minimum 2 ay bekliyor. 1 tekerlik peynir 20 defa gıda boyası ile kaplanıyor, hepsi ayrı ayrı ahşaplar üzerinde muhafaza ediliyor. Çocuk gibi bakıyorusunuz, nemi ayrı, rafı ayrı, ahşabı ayrı...
Biz Hollanda'dan Fransa'dan İtalya'dan ustalar getirdik ve kendi ustalarımıza öğrettik. Şu anda 30 çeşit üretim yapıyoruz ve ithal peynirle büyük rekabet halindeyiz.
- İhraç edebiliyor musunuz?
İhracat kısa zamanda olacak. Kuveyt ve Hırvatistan ile temas halindeyiz ama maalesef AB'ye satamıyoruz. Gümrük Birliği'ndeki anlaşmalar nedeniyle onlar bize satıyor, biz satamıyoruz ve ithal ederek Avrupalı çiftçiyi kalkındırıyoruz. Çok acı bir durum. AB ile anlaşmanın bir an önce gözden geçirilmesi lazım.
- Sizde Angus cinsi danalar da var. Ne zaman getirdiniz?
Biz ilk angusları 2005'te getirdik, Türkiye'deki ikinci ithalatçıyız. 20-25 tane Angus ile başladık, şu anda 300'e yakın Angusumuz var.
- Türkiye'de kaç tane olmuştur?
Son dönemde çok gelmeye başladı. Benim bidiğim Manisa'da bin tane var, Konya Şeker büyük miktarda getiriyor, Aksaray'da var, toplamda tahmin ediyorum 5 bin civarı angus vardır. Gelenlerin hepsi dişi ve hamile olduğu için bu sayı giderek artacak.
- Bu Angusların en önemli özelliği nedir?
Ayrıca et ağırlığı bizdeki danalarda 300-350 kg iken Angusta bu rakam 500-550 kg'ye çıkıyor.
- Hayvancılıkta yatırım artacak mı?
Çok üzgünüm. İthalat nedeniyle hayvancılığın ne olacağını kestirmek çok güç.
- Siz ithalata karşı mısınız?
Ben karşıyım. Bakın burada en önemli sorun nedir biliyor musunuz, Türkiye üretmiyor. Halbuki bizi üretim kurtarır. İthalatla hem şahıslar hem ülke geleceğinden yiyor. Sadece hayvancılık değil tüm ekonomiden bahsediyorum. 60 yıllık tecrübem bana bunu söylüyor.
Siz sütü 60-70 kuruşa alırsanız üretici bu işin içinden çıkamaz. Süte çok iyi sübvansiyon vermek lazım. Bütün iş burada. O zaman ette de peynirde de tüm ürünlerde fiyat düşer.
Bir de Türkiye yıllardır PKK'dan çekiyor. Türkiye'nin yüzde 50 arazi ve meraları kullanılamaz hale geldi.
- Ne yapmak lazım?
Ben olsam yurtdışından binlerce hayvan getirir, Anadolu'da bunları belirli para ile köylüye dağıtırım. Derim ki, 'sütü senin, yünü ve yavrusu da senin, bunları 5 sene kesmeyeceksin.'
Siz 50 küçükbaşı bir köylüye verirseniz, onun hem kendisi hem oğlu hem kızı çalışır, hayatlarını idame ettirir. Anarşinin tek sebebi ekonomidir, insanlara aş ve iş kapısı açacaksınız. Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Orta Anadolu bu iş için ideal.
Yıllar önce Metin Toker'in çıkardığı bir dergi vardı, Akis diye. O zamanlar, 35-40 yıl önce, bir yazısında 'biz Avrupa'nın ve Ortadoğu'nun etçiliğini sütçülüğünü yapalım' demişti. Ama herkes güldü. Şimdi bakıyorum da ne kadar doğru söylemiş...
Mesela Hollanda ihracatının çok önemli bir bölümünü peynirden yapıyor. Demek ki bu iş para ediyor. Siz kaliteli üretin, Fizan'dan alıcısı gelir. Şimdi biz piyasaya girdik ve ithal peynirlerle rekabet edebiliyoruz. Yeter ki kaliteli yapın ve içinde ruh olsun.
- Etleri iç piyasaya veriyor musunuz?
Biz Angus'u damızlık olarak satıyoruz, etini de şimdilik kendi otellerimizde kullanıyoruz. Ama kışın piyasaya vereceğiz.
- Fiyat?
Angusun fiyatı normal ete göre ortalama yüzde 50 daha pahalı olur. Üretim artınca fiyatlar düşecektir ama üreticiler dayanabilirse...
- Son dönemde fiyatlar neden tekrar yükseliyor?
Spekülatörlerin işi bu yükseliş. Fiyatlar düşünce alıyorlar hayvanları ondan sonra bekletip piyasaya et vermiyorlar. Yükselince de satıyorlar. 14 liraya hayvan kesiliyor ama 20 liradan aşağı et yok.
Bir de üreteceksiniz, başka yolu yok. İthalat çare olmaz. Arz talep dengesini ayarlayamadığımız sürece bu kaosun içinden çıkamayız.