AA
Oluşturulma Tarihi: Ekim 03, 2011 11:32
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Merkez Bankası ve ekonomi çevrelerinin yılın ikinci yarısından itibaren iktisadi faaliyetin büyüme hızındaki yavaşlama beklentilerine ilişkin olarak, “yılın ikinci yarısından itibaren iktisadi faaliyetin büyüme hızı, biraz yavaşlayacak. Çok keskin bir yavaşlama beklemiyoruz” dedi.
Ergün, hükümetin bu yıl için yüzde 7 ve üzerinde bir büyüme beklediğini hatırlattı.Türkiye ekonomisinin enflasyon riski taşıyan bir ekonomi olmadığını belirten Ergün,
Merkez Bankası da dahil olmak üzere tüm ekonomi yönetiminde son derece ciddi bir tecrübe ve birikimin ortaya çıktığını, bu nedenle de işlerin bir panik havası olmadan ele alındığını, gerekli adımların proaktif bir anlayışla atıldığını söyledi.
Dünyadaki durgunluk riskini dikkate alan çalışmalara önem verdiklerini, dış pazarlarda özellikle Avrupa pazarlarında bir daralma söz konusu olursa Afrika pazarını, Ortadoğu, Asya pazarını, hatta iç pazarın genişlemesini dikkate alan adımların ön plana çıkarılabildiğini anlatan Ergün, “Ekonomimizin bu esnekliğe sahip olması güzel bir şey. Mali disipline uyuyoruz, bütçe açıkları bizi tedirgin etmiyor, bankacılık sistemimiz sağlam, borcun çevrilebilir olması, bunun GSMH içindeki payı bizi tedirgin etmeyen, elimizi güçlendiren unsurlar” dedi.
Bu verilere rağmen ekonomi yorumcuları ya da yazarların bazen de akademisyenlerin bile günlük yorum yapabildiklerine işaret eden Ergün, halbuki ekonomi söz konusu olduğunda bir periyoda bakmak, öncesine, sonrasına belki 1 yılın bütününü görmeye çalışmak gerektiğini ifade etti. “Savaş muhabiri gibi ekonomi yorumu olur mu?” diyen Ergün, şöyle devam etti:
“Sanki adam savaşın içinde (bombalar şuraya düştü şuradan da füze attılar...) ekonomi yorumlarının günlük anlık yorumlar şeklinde olması doğru bir yaklaşım değil. Allah'tan piyasa bunlara kulak vermiyor. Savaş muhabiri gibi ekonomi yorumu yapanlara kulak verilse çok adam batar. Kulak vermiyorlar, ekonomi yönetimine, Merkez Bankası'na bakıyorlar.”
Kaptan pilot terlerse...AK Parti Genel Başkan Yardımcısı olduğu döneme ilişkin bir anısını anlatan Ergün, Malezya seyahati sonrasında Türkiye'ye dönerken kaptan pilotun davetiyle kokpite geçtiklerini, Kalküta bölgesi Bengal Körfezi üzerinden geçerken pilotun kendilerine orada yaşadıkları türbülanslar hakkında bilgi verdiğini söyledi.
Pilotun, kendisine “Burada bazen kuvvetli türbülans nedeniyle yolumuzu değiştirdiğimiz zamanlar bile olmuştur, ama çoğu zaman da gireriz fırtınanın içine... biraz sallanırız falan ama gireriz... fakat yolcular ne olduğunu bilmedikleri için panik olurlar. Şu anda bir türbülans olsa siz de çok korkarsınız, terlersiniz ama sizin terlemeniz önemli değil o sırada bana bakın ben terlersem o zaman korkun” dediğini aktaran Ergün, “Onun için vatandaşlarımız savaş muhabiri gibi ekonomi yorumu yapanların terlemesine bakarak hareket etmesinler, biz terlersek dikkat etsinler” dedi.
Türkiye'nin kendi sağlam yapısıyla dünya ve Avrupa ekonomisindeki gelişmelerin hepsini yönetebileceğine vurgu yapan Ergün, “Kurumlar da ekonominin genel yönetimi de Merkez Bankası da bu çerçevenin içinde koordineli bir şekilde hareket edecektir” diye konuştu.
Fatih ProjesiBakan Ergün, Fatih Projesi kapsamında dağıtılacak akıllı tahta ve tablet bilgisayarların temininde izlenecek yolla ilgili olarak da “Yabancı ortaklıklar da dahil olabilir yerli ortaklıklar da olabilir ama bunun üretimi mutlaka Türkiye'nin içinde olacak. Net olarak bunu söyleyebiliriz” dedi.
Temel yaklaşımlarının yurt içindeki tüketim gücünü ve kamunun tüketim gücünü bazı teknolojilerin, bazı sanayi kollarının gelişmesine dayanak yapmak olduğuna işaret eden Ergün, şunları kaydetti:
“Bilişim teknolojileri sınıfını en çok yaygınlaştıran bizim hükümetlerimiz dönemi oldu. Her okulda bilgisayar sınıfları oluştu, milyonlarca bilgisayar dağıttık okullara ama o gün bu projeyi bilgisayar teknolojilerinin gelişmesi ve bazı bilgisayar parçalarının üretilmesiyle alakalı bir proje olarak değerlendirmedik. Sadece (okullarımızda bir altyapı oluşsun) dedik. Fakat şimdi başka bir aşamaya geldik. Bütün sınıfların tahtalarını ve 6-9'uncu sınıflardan başlayarak çocukların tablet bilgisayarlarla elektronik kitaba ulaşmalarını sağlamak istiyoruz. Bu 5 milyar dolarlık bir pazarı karşımıza çıkartıyor. Ayrıca, her yıl 700-800 bin tabletin daha üretilmesi gerekecek. Bu durumu, burada bir üretim mekanizmasının oluşması için bir fırsat olarak görmemiz lazım. Ekonomiden Sorumlu Bakanımız Ali Babacan başkanlığında bir toplantı yaptık ve bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı ve bizim bakanlığımızdan arkadaşlardan bir değerlendirme komisyonu oluşturduk. O komisyon şimdi bu konu üzerinde çalışıyor. Bu tabii yabancı ortaklık şeklinde de olabilir, ülke içinde var olan şirketlerin birleşerek yapması şeklinde de olabilir. En rasyonel şeklin ne olacağına da o komitenin yapmış olduğu çalışma nihai şeklini vermiş olacak ama bundan sonra Türkiye'nin yaklaşımı; kamunun projeleri ve satın alma gücünü buna dönüştürmek olacak. Yabancı ortaklıklar da dahil olabilir yerli ortaklıklar da olabilir ama bunun üretimi mutlaka Türkiye'nin içinde olacak net olarak bunu söyleyebiliriz."