Yeşil dönüşüm hem şart hem fırsat... Sıcaklığın faturası ağırlaşıyor
Güncelleme Tarihi:
Birleşmiş Milletler, temmuz ayının ilk haftasını bugüne kadar görülen en sıcak hafta ilan ederken; sıcaklığın maliyetinin de ağır olacağı belirtiliyor. Uzmanlar, yangın, tarımsal kuraklık ve sıcak hava dalgaları nedeniyle Türkiye’nin de ağır bir faturayla karşılaşacağı konusunda uyarıyor. Bu süreçte kamu ve özel sektör için yeşil dönüşüm ise “kaçırılmaması gereken bir fırsat” olarak görülüyor.
DÜNYADA ortalama sıcaklık geçtiğimiz günlerde 17 dereceye ulaşarak rekor kırdı. Birleşmiş Milletler ise temmuz ayının ilk haftasını tüm dünyada şimdiye kadar görülen en sıcak hafta olarak ilan etti. Panama Kanalı, Ren Nehri ve El Nino’nun etkilerinin konuşulduğu bu dönemde istikrarlı şekilde artan sıcaklıklar, maliyet artışlarını da beraberinde getiriyor. Geçtiğimiz yılın sonlarında açıklanan Zero Carbon Analytics raporunda, 2030’a kadar iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkelerin karşılaşacağı yıllık kayıp ve hasarın 580 milyar dolara kadar çıkabileceği belirtildi.
“Küresel çapta rekor kıran sıcaklıklar, işlerin iyiye gitmediğinin açık bir işareti” diyen Avrupa İklim Eylem Ağı Türkiye Koordinatörü Özlem Katısöz, “Avrupa-Akdeniz İklim Değişikliği Merkezi’nin (CMCC) raporu, Türkiye’de yanan alanların yüzölçümünün, 2050’ye kadar yılda 718 kilometrekare artabileceğini ortaya koyarken; sıcaklık artışı 4 dereceyi bulursa tarımsal kuraklığın 2036-2065 itibarıyla yüzde 88 daha sık görülen bir durum haline geleceğini ortaya koymuştu. Deniz seviyesinin yükselmesiyle ortaya çıkacak zararın büyüklüğü ise 19.8 milyar TL’ye kadar ulaşabilecek. Yani yüksek sıcaklıkların yüksek maliyetle birlikte geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır” değerlendirmesini yaptı.
ENERJİ ÜRETİMİNDE DÖNÜŞÜM
Katısöz, izlenmesi gereken eylem planı için ise 2050’ye kadar net sıfır vizyonunu başarmak adına çok aktörlü bir müdahaleye ihtiyaç olduğu görüşünü savunurken; kamu otoritelerinin yanında özel sektörün, belediyelerin, sendikaların ve finans kuruluşlarının da kendilerini bu dönüşümün bir parçası olarak görmek zorunda olduklarını kaydetti.
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin ise “Muhtemelen 2030’dan önce 1.5 derece, 2040’tan önce de 2 derece sınırı kalıcı olarak aşılacak” sözleriyle durumun vehametine dikkat çekti. Şahin, Türkiye’de atılması gereken adımları şöyle özetledi: “Türkiye’de hükümetin acilen almasıı gereken önlemlerin başında kömürden enerji üretimine en geç 2030’a kadar son vermek var. Kömür kullanımını derhal azaltmaya başlamak, bunun için de her yıl kurulan yeni rüzgâr ve güneş santralı kapasitesini bugünküne göre en az 3-4 kat artırmak şart. Ayrıca enerji depolama, şebeke esnekliği, enerji verimliliği ve enerji tasarrufunun bir an önce ciddi biçimde gündeme getirilmesi, elektrikli toplu ulaşım yatırımlarına, ulaşımda, sanayide ve konutlarda elektrifikasyona hız verilmesi gerekiyor.”
‘BAZI EŞİKLER DÖNÜLMEZ ŞEKİLDE AŞILDI’
SÜRDÜRÜLEBİLİR Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) Direktörü Bengisu Özenç, iklimle ilgili acilen harekete geçilmesi gerektiğini söyledi ve “Bazı eşiklerin geri dönülemez şekilde aşıldığı ve iklim risklerinin artık daha da görünür hale geldiği bir ortamda elbette alınacak ilk önlem, gerekli uyum faaliyetlerinin daha ciddi bir şekilde planlanması,gerekli kaynağın ayrılmasıdır. Artık tüm planlama süreçlerine iklim projeksiyonları dahil edilmeli. Risk değerlendirmesi yapılmalı. İklim değişikliğiyle mücadeleyi en yüksek azimde devam ettirmeliyiz” diye konuştu.