Güncelleme Tarihi:
TSPAKB’nin yatırımcılara öncülük etme konusunda yeterince aktif rol oynamadığına dikkat çeken Köksal, aynı zamanda piyasaya ve seçim sürecine yönelik deÄŸerlendirmelerini de dile getirdi.   Â
Köksal, önümüzde borsa açısından hem seçim hem de yurtdışı kaynaklı etkenlerden ötürü iyi bir dönem olmayabileceÄŸini belirtirken, seçimlerden tek parti iktidarının çıkmamasının yatırımcılar üzerinde ilk etapta olumsuz bir etki yaratacağını, ancak uzun vadeli fonların Türkiye’de kalmaya devam etmesini beklediÄŸini söyledi.       Â
Â
Ä°ÅŸte TSPAKB’nin yeni BaÅŸkanı Attila Köksal ile yaptığımız röportaj:   Â
Â
TSPAKB’nin başkanlığına seçildiniz. Daha önce Birliği sermaye piyasasında çok etkin görmedik. Öncelikle TSPAKB’nin amacı ve duruşunu açıklayabilir misiniz? Bununla birlikte, yeni süreçte başkan olarak neler yapmayı planlıyorsunuz?
Â
Birliğimiz 2001 yılında kuruldu. 103’ü aracı kurum, 40’ı banka ve 1’i vadeli işlemler aracılık şirketi olmak üzere, toplamda 144 üyesi olan, özdüzenleyici bir kuruluş. Birliğimizin ana misyonu, Türk Sermaye Piyasası’nın gelişimine katkıda bulunmak. Sermaye Piyasasında çalışanların eğitim seviyesini yükseltmek ve haksız rekabeti önlemek.
Â
Aslında Türkiye’de sermaye piyasası oldukça genç bir yaÅŸta. 30 sene bir ülkede sermaye piyasasının tam anlamıyla yerleÅŸmesi için çok kısa bir süredir. Kaldı ki, bu dönemin ilk yirmi senesinde piyasamız birçok engelle mücadele etmek zorunda kaldı. Yıllar süren yüksek enflasyon ortamı, kamu borçlanma gereÄŸinin yüksekliÄŸi ve bunun yarattığı yüksek reel faiz ortamı, politik belirsizlikler, yurtiçi ve yurtdışı krizler yerli yatırımcıya gerçek anlamda yatırım danışmanlığı, aracılık, yatırım bankacılığı ve fon yöneticiliÄŸi yapma fırsatı vermedi.Â
Ä°MKB’nin ilk yıllarında yerli yatırımcılar hisse senedi yatırımlarından zararlar ettiler ve piyasaya küstüler. Bu hem biz aracı kuruluÅŸlar, hem de yatırımcılar açısından maalesef büyük bir potansiyel kayba neden oldu.ÂBizlerin iÅŸlem hacimleri ve gelirleri düştü ama daha da acısı son 25 yılda tüm Dünya borsaları arasında en yüksek getiriyi saÄŸlayan borsalardan biri olan Ä°MKB’nin getirilerinden yerli yatırımcılar deÄŸil, dolaşımdaki hisselerin neredeyse dörtte üçünü alan yabancı yatırımcılar yararlandı.
Â
Åžimdi Birlik olarak öncelikli amacımız, küskün yatırımcılarımızı yeniden piyasayla barıştırmak.Â
   Â
Yerli yatırımcıyı geri getirmek istiyorsunuz ancak özellikle son dönemde yabancıların ülkemize yoğun bir ilgisi var. Gerek Merkez Bankası’nın kararları gerekse ekonominin baş etmek zorunda olduğu cari açık gibi sorunlar var. Bunlar yabancı yatırımcıları ne ölçüde etkiledi?
Â
Böyle şeyler yerli ya da yabancı tüm yatırımcıları her zaman etkiler. Ancak bu etki kısa vadeli olur.  Bunlar konjonktürel hareketlerdir. Biz Birlik olarak olaya makro açıdan bakmak durumundayız. Piyasaya giriş ve çıkışların olması olağandır.  Zaten borsaların sürekli olarak yükselişte olması da çok iyi bir şey değildir. Çünkü sürekli kazanan bir borsada yeni işlemciler olmaz, alım fırsatı olmaz. Onun için piyasalarda zaman zaman yapılan düzeltmeler bazılarının kârlarını ya da zararlarını realize etmesine yardımcı olur. Kısa vadede bu tür şeyler her zaman olacaktır.
Â
İMKB Başkanı Hüseyin Erkan, geçtiğimiz günlerde 2011’de halka arzda rekor şirket sayısına ulaşmayı beklediklerini açıkladı. Daha önce 2000 yılında görülen 35 şirket rekorunun kırılabileceğine dikkat çekti. Bu konuda sizin öngörüleriniz nedir?
Â
Başlangıçta böyle bir hava vardı. Açıkçası bizim beklentimiz de rekor olması yönündeydi. Ancak temelde yurtdışı finansal istikrarsızlık ve birazda seçim dönemindeki belirsizlik nedeniyle piyasada risk algısı olumsuz etkilendi. Türkiye’de son dönemde üç, dört şirket halka arzdan vazgeçti. Bu şirketlerin vazgeçmesinde temelde dış etkenler rol oynadı. Ancak, yurtdışında da ciddi sayıda halka arz iptalleri oldu. Buna rağmen, son dönemde birçok şirketin halka arzı kendi ajandalarına yazdıklarını biliyorum. Seçimlerden sonra politik istikrar algısına bağlı olarak halka arzlarda artış olabilir. Rekor yıl kırılamazsa gelecek yıl kılacaktır.
Â
Son dönemde piyasada yeni yatırım araçları girdi. Varantlar mesela. Bunların haricinde yeni enstrümanların gelmesini bekliyor musunuz?
Â
Tabiî ki. Sermaye piyasalarına yeni enstrümanların girmesi, Birlik olarak bizim de önceliklerimizden. Vadeli işlemler borsası zaten büyük bir eksikliği giderdi. Çok da başarılı bir şekilde büyüyor. Varantlar olsun, tek hisse senedine dayalı vadeli işlemler ya da opsiyon işlemleri olsun, hisse senedine dönüştürülebilir tahviller gibi enstrümanlar zaman içinde, bizim piyasamızda daha fazla yer alacaktır.
Â
Sermaye piyasalarının önündeki en büyük sıkıntıyı ne olarak tanımlayabilirsiniz?
Sistemden kaynaklanan sorunlar olabiliyor, ama ilgili kuruşlarla bunların üstesinden gelebileceğimize inanıyorum.
Â
Türk sermaye piyasasının gelişmesi, Türk ekonomisi için çok önemli. İstanbul bir finans merkezi olacaksa, bunun olmazsa olmazların birisi sermaye piyasalarının gelişmesidir. Bu alanda yeni enstrümanlar oluşturmayı güçleştiren düzenlemelerin değiştirilmesi gerekiyor.
  Â
Seçimlere iki hafta kaldı. Siyasi istikrar yerli ve yabancı yatırımcılar için çok önemli. Seçimlerden tek parti iktidarı çıkmaması durumunda, Türkiye’den çekilir denilen fonlar oluyor mu? Sizin kulağınıza böyle şeyler geliyor mu?
Seçimlerden koalisyon hükümetinin çıkmasını beklemiyorum açıkçası.
Siyasi istikrar piyasaların sağlığı açısından oldukça önemli. Sandıktan koalisyon hükümetinin çıkması, piyasayı ilk etapta olumsuz etkiler. Ama sonuçta, orta vadeli düşünen, iyi bir şirkete yatırım yapmış fonların yatırımlarından çıkması pek de olası değil.
Â
Koalisyon hükümeti çıkması durumunda, piyasalar hükümetin nasıl çalıştığına bakarak hareket edecektir. Ama geçmişte, koalisyon hükümetleri döneminde, piyasanın iyiye gitmediğini gördük. Maalesef, koalisyon hükümetleri tek parti hükümetleri gibi piyasada güven oluşturmuyor.
Â
Â
Dış piyasalardaki durum, yabancıların son dönemde Türkiye ve diğer gelişmekte olan ülkelere arttı. Bu ilginin daha ne kadar devam etmesini bekliyorsunuz?
Â
Türkiye son yıllarda, yabancıların en çok ilgi gösterdiği ülkelerden biri oldu. Her ne kadar yabancı yoğunluğu olsa da yine de istenen boyutlarda değil. Dolayısıyla ülke ekonomisinin geleceği için yabancı yatırımın yüksek tutulması lazım. Piyasada yabancı payı hâlâ istenen düzeyde değildir. Türkiye’nin bildiğiniz gibi ciddi bir potansiyeli var. Genel olarak gelişmekte olan ülkelere olan ilginin artış hızının azalacağını söyleyebiliriz. Hız kaybı olabilir ama gelişmekte olan ülkeler yine de önümüzdeki elli yıl içinde uluslararası piyasadaki önemini korumaya devam edecektir.
Â
Ancak, gelişmekte olan ülkeler sektörel risk dağıtımını yeterince yapmamış ve nispeten küçük ekonomiler olduklarından kısa vadeli ekonomik dalgalanmalardan daha derinden etkilenebilirler.
Â
Gelişmekte olan ülkeler daha fazla ses çıkarmaya da başladı. Özellikle IMF Başkanlığı için Avrupa’dan bir başkanın gelmesine karşı çıktılar. Siz de gelişmekte olan ülkelerin daha fazla temsil edilmesi gerektiğine inanıyor musunuz?
Â
Elbette. Biz de, Aracı Kuruluşlar Birliği olarak öncelikle bölgemizde, Birlik ve organizasyonlarda liderlik yapmaya başladık. Önümüzdeki dönemlerde Brezilya, Rusya, Türkiye gibi ülkeler küresel ekonomideki ağırlıklarını artıracaklar. Bugün olmasa bile, IMF’ye ya da başka kurumlara gelişmekte olan ülkelerden bir başkan mutlaka çıkacaktır.
Â
Siz de CFA (Chartered Financial Analyst) sıfatı taşıma hakkına sahipsiniz. Bu tam olarak ne anlama geliyor?
Â
ABD’de bir kurum var. Özdüzenleyici bir dernek. Bu dernek lisanslama sınavı yapıyor ve sınavı geçenlere CFA sertifikası veriyor. Bu belge dünyada yüz binden fazla kişide var. Bu sertifika, sahip olan kişinin zorlu sınavları geçtiğini ve konusunda uzman olduğunu simgeliyor. Dünyada her yıl 200 bin kişi CFA sınavında katılır. Sınav üç aşamalı olup her yıl tek bir sınav yapılır. Sırasıyla üç aşamayı da geçebilenler sertifika almaya hak kazanır. Ben de bu uluslararası derneğin yönetim kurulunda yer alarak Türkiye’yi temsil ediyorum.
Â