"Yeni kanun cezalandırmak için kurulmuş"

Güncelleme Tarihi:

Yeni kanun cezalandırmak için kurulmuş
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 06, 2009 12:18

Borusan Holding Üst Yöneticisi (CEO) Agah Uğur, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı için “Yeni çıkacak kanun cezalandırmak için kurulmuş, iyileştirmek için değil” dedi.

İstanbul Bilgi Üniversitesi ve Odgers Berndtson işbirliği ile Santral İstanbul'da düzenlenen “Yönetim Kurulu V 2.0: Yeni Paradigma, Yeni Tarif” isimli panelde konuşan Uğur, bir şirketin asıl amacının hissedarlarına değer yaratmak olarak görüldüğünü ancak kurumların olgunlaştıkça, hissedarlarından bağımsız kendine özgü bir değerlerinin de oluştuğunu bildirdi.

Uğur, küçük hissedarları, büyük hissedarlara karşı korumak için yönetim kurullarına bağımsız üyelerin değer katabileceğini, aynı zamanda bu üyelerin, kurumu, hissedarlarına karşı da koruması gerekebileceğini belirtti.
Borusan Holding çatısı altında toplamda 11 ayrı yönetim kurulunun olduğunu vurgulayan Uğur, bunların 67 üyesinden 21 tanesinin yabancı ve 18 tanesinin de bağımsız üye olduğuna dikkati çekti.

Uğur, ortaklarıyla çalışma prensiplerini yarı yarıya ortaklık yönünde sürdürdüklerini dile getirerek şöyle konuştu:
“Bizim çalışma tarzımız ebeveyn anlayışı içinde... Genelde ortaklarımızla yönetimi beraber atıyoruz. Yönetimi atadıktan sonra hissedarlar genellikle ebeveynlik yapıyorlar. Bu anlayıştan dolayı biz hep yüzde 50-50 ortaklığı seçeriz. Yüzde 50-50 yapıp tam bir anne baba gibi olmak bizim daha çok işimize geliyor.”

Bir katılımcının “Yeni çıkacak Türk Ticaret Kanunu'nda Yönetim kurulu üyelerine önemli kriterler getirilecek. Türkiye böyle bir değişikliğe nasıl ayak uydurabilecek” sorusunu ise Uğur şöyle yanıtladı:
“Çok zor olacak diye düşünüyorum. Türk iş dünyasının yapısında aile şirketleri çok güçlü. Yaklaşık 15-20 yıldır profesyonellere yetki veriliyor. Yeni çıkacak kanun da cezalandırmak için kurulmuş, iyileştirmek için değil aslında. Bazı şirketler bunu ciddiye alacaklar ve bu kuralları kendilerini geliştirmek için kullanacaklar. Bazıları da 'mış' gbi yapacaklar. Yakalanan yakalanacak. Yakalanmayan 3-5 yıl idare edecek. Böyle bir dönem geçecek diye düşünüyorum.”

“OTORİTE VE İCRA BERABER YÜRÜMELİ”


Panelde konuşan Türk Telekom Üst Yöneticisi (CEO) Dr. Paul Doany de dördünü Hazine'nin atadığı 10 kişiden oluşan bir yönetim kuruluna sahip olduklarını ve burada “Denetim” ile “Ücret ve Mükafatlandırma” olarak 2 komitenin faaliyet gösterdiğini belirtti.

Doany, bir şirkette başkan ve üst yöneticinin ayrı kişiler olmasının faydalı olabileceğini dile getirerek, “Türk Telekom'un özelleştirilmesi devri sırasında CEO ve Başkanı birleştirdik ve bu süreçte yararlı oldu. Bu süreçten sonra Başkan ve CEO'yu tamamen ayırdık.” diye konuştu.

Şirketteki denetim yapısının güçlü olması gerektiğini vurgulayan Doany, “Otorite ve icra beraber yürümeli” dedi.
Doany, çalışmanın, dokümantasyondan daha önemli olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Üst Yönetici görevinde bulunan kişi söylediklerini yapmak zorundadır. Yönetim Kurulu da bunu denetlemek zorunda. Bunu daha etkin yapmanın yolu da daha az doküman üretip daha çok iş yapmak. Kocaman raporlar yazılmasına gerek yok. Yönetişim de budur zaten.”

Akkök Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ayça Dinçkök ise Fortune 500 sıralamasının yüzde 37'sinin aile şirketi olduğunu belirterek, aile şirketlerinde zaman ilerledikçe, işe başlarken duyulan heyecanın kaybolduğunu ve yönetim kurulu oluşumunun bir sistematiğe bağlanmadığı takdirde işlerin iyi gitmeyeceğini belirtti.

Dinçkök, aile dengelerinin, iş yönetiminde objektifliğin önüne geçebildiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
“Yönetim Kurulunda aile fertlerinin çok olmasını bir zaaf olarak görüyorum. Küresel rekabet bütün şirketleri kurumsallaşmaya itiyor. Ama aile şirketleri bunu yumurta kapıya dayanmadan yapmalı. Eğer aile fertleri zorunluluğundan çıkılabilinirse, yönetim kuruluna emekli CEO'lar, bürokrasiyle yakın çalışabilecek insanlar, hatta yönetim kuruluna tecrübesini katabileceğini düşündüğünüz bir sanatçı bile getirilebilir.

“Odgers Berndtson Yönetim Kurulu ve CEO Hizmetlerinden Sorumlu Başkanı ve aynı zamanda London School of Economics Guvernörü Barones Virginia Bottomley ise strateji oluşturmaktan, üst yönetimin performansının izlenmesine, risk ve itibar yönetiminden küresel fırsatların değerlendirilmesine kadar geniş bir yelpazede katma değer üretecek bağımsız yönetim kurulu üyelerinin varlığının ekonomik durumun getirdiği zorunluluklar nedeniyle her zamankinden daha da fazla önem kazandığını belirtti.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!