Güncelleme Tarihi:
Yapı Kredi Portföy Yönetimi ve CFA (Chartered Financial Analyst-Sertifikalı Finansal Analist) Society of Istanbul işbirliğiyle düzenlenen 2012 makroekonomik beklentiler konulu panelde yaptığı konuşmada, asıl eylül ayından sonra Avrupa'nın durumunun ortaya çıkmaya başladığını, ligin değişmesine rağmen durumda hiçbir değişikliğin olmadığını söyledi.
Yazıcıoğlu, “Oyun aynı Avrupa. Fakat lig sırası değişti. Konu ortada çıplaklığıyla kalınca çözüm beklentisi daha aranır hale geldi” dedi.
2012 yılı beklentisine bakıldığında sorunun gündemden düşme ihtimalinin az olduğuna dikkati çeken Yazıcıoğlu, şunları kaydetti:
“Yara kanamaya devam edecek gibi gözüküyor. Piyasa bu soruya cevap bekliyor. Sistem, sorunu yüzdürmek olduğu bilindiği için artık buna karşı yeni bir çözüm aranıyor. Çözüm aranırken, lig sıralamasının değişmesinin sebebi de o... Görünen o ki bu sorun 2012'de devam edecek. Esas politik çalkantı devam edecek. Herhalde bundan 10 yıl evvel 'Euro Bölgesi dağılır mı' diye bir konu kimsenin aklına gelmezdi. Son dönemin şakası; 'Yunanistan'ı Euro Bölgesinden atacağımıza, Almanya'yı atalım, geri kalanın hepsi kötü...' 2012 ile alakalı politik çok büyük soru işareti var. Bunun getirdiği borç sorunu soru işareti var. Bunun ötesinde başka bir soru işareti daha var; bir de dünyanın finansal sorunları var.”
“Bekleyip yüksek faize yatırım yaparım' stratejisi doğru çıktı”
Özellikle yurt dışında sermaye piyasalarının çok ağırlıklı bir yer tuttuğunu belirten Yazıcıoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“2011 yılında fonlara bakacak olursanız, karda olan bir fon yok. Geçenlerde yurt dışında bir panelde dinledim, 'fonların yüzde 90'ı zararda, geri kalan yüzde 10'u da karda değil', yani sıfırmış. Dolayısıyla bu fonların, fon yöneticilerinin üzerinde çok ciddi kar beklentisiyle başlayan bir yıl var. Bunun getirdiği sonuç şu; yurt dışında aslında zebilullah bir para var. Merkez Bankalarının basıp basıp durduğu zebilullah bir para... Bu para piyasada. Ama bu parayı yatırıma yönlendirmesi gereken fon yöneticilerinin arasında eli titremeyen bir tane fon yöneticisi yok. Bunun sonucu şu; fonları ikiye ayırıp bir tanesini sermayeye katılan, bir de borç veren fonlar olarak düşünecek olursak, yurt dışında sermayeye katılım fonları, hemen hemen elleri değil, kalpleri bile titriyor. Borç veren fonlar da diyorlar ki 'Nasılsa dünyada likidite arayışı olacak. Likidite arayanlar bize gelecekler. Niye ucuza vereyim? Bekleyelim, bu piyasa nasıl olsa sıkışır. Ben çok daha yüksek faize yatırım yaparım.' Bu genel strateji doğru çıktı mı? Yüzde 100 doğru çıktı.”
“Merkez Bankası kaynakları kıtlaştırıyor”
Yurt dışında piyasalardaki likiditeyi orta vadede yatırıma döndürecek olumlu bir endikatör beklendiğini belirten Yazıcıoğlu, bu endikatörün ne olduğunun bilinmediğini ve bunun da endişe yarattığını söyledi.
Bankacıların yurt dışında “önce can, sonra canan” dediğini ifade eden Yazıcıoğlu, “Öncelikle kendilerini düzeltmesi gerekiyor. Bu da yurt dışının büyüme imkanlarını doğal olarak sınırlandıracaktır” diye konuştu.
Bunun Türkiye'ye etkisine işaret eden Yazıcıoğlu, “Türkiye'de kaynaklar kıt olmaya doğru gidiyor. Bunun iki ayrı sebebi var. Birincisi; Merkez Bankası kaynakları kıtlaştırıyor. Zaten faizleri artıran şey, kaynakların Merkez Bankası tarafından kıtlaştırılması. Bu, şahsi fikrim, devam edecektir” yorumunu yaptı.
Kredi büyümesindeki yavaşlamanın altını çizen Yazıcıoğlu, “Gelecek sene paranın sıkılması devam edecektir. Yani özellikle ilk 3-4 ayda TL faizleri yüksek kalmaya devam edecektir diye düşünüyorum. Bir de ilk defa bir şey oldu; biz hep Türk bankacıları uzun yıllar topladığımız paraları sanayiye vermemekle suçlandık. Türkiye'de mevduatın krediye dönüşüm oranı artık yüzde 100'e geldi. Yani artık halktan topladığımızı halka verdiğimiz konusunda bir şaibe olamaz” şeklinde konuştu.
“Son bir yılda anlaşılması kolay çerçeve takip edilmedi”
Global Source Partners Türkiye Danışmanı Murat Üçer de Türkiye'nin son yıllarda kaydettiği ekonomik gelişmelere değinerek, “Dış finansman koşulları çok iyi olmasının ötesinde, Türkiye para ve maliye politikasını müthiş gevşek tuttu. O yüzden de çok coştuk” yorumunu yaptı.
Türkiye'nin cari açık sorunuyla boğuşan bir ülke olduğunun altını çizen Üçer, bunun üstüne para politikasıyla gidildiğini, ancak son bir yılda çok anlaşılması kolay olan bir çerçeve takip edilmediğini, şu an itibariyle de sorunun çözüldüğünden pek emin olmadığını, zor bir dünyaya bazı soru işaretleriyle girildiğini söyledi.
Üçer, “Benim gördüğüm eski hikaye biraz eskidi. Borç oranımız düşük, bankalarımızın sermaye yeterliliği çok yüksek. Güzel bir hikaye, ama eskidi. Hikayeyi biraz kuvvetlendirip çerçeveye biraz daha çeki düzen vermemiz gerekiyor. Beni biraz endişelendiren, üzen bir şey Türkiye'de iktisadı doğru tartışmadığımızı düşünüyorum. çok kutuplaştık, çok itişiyoruz. Negatif bir şey söylemek çok yanlış anlaşılıyor” diye konuştu.