Güncelleme Tarihi:
* 2023 yılı sektör ve Petrol Ofisi Grubu açısından nasıl geçti? Önümüzdeki yıl neler yaşanmasını bekliyorsunuz?
2023 hepimiz için zor bir yıl oldu. Malum 6 Şubat’ta bir felaket yaşadık. Ülkemizin kuzey ve güney çeperinde ayrı ayrı savaşlar oluştu. Uluslararası makroekonomik dengeler ve emtia piyasasında yaşanan sıkıntılar Türkiye’de de hissedildi. Bu süreçte Petrol Ofisi Grubu olarak ilk önceliğimiz yaşanan zorluklara rağmen ülkemizin tüm kılcalında enerji tedarikini kesintisiz ve sürdürülebilir şekilde gerçekleştirmek oldu. Bu bağlamda başarılı bir seneydi fakat maliyetlerdeki oynamaların pompa fiyatlarındaki yansımaları tüketiciyi oldukça yordu. Talep açısından beklentilerimizin fevkinde bir tüketim gerçekleşti. Özellikle deprem felaketinden sonra ve biraz da pandemi akabindeki yaz mobilitesinin etkisiyle, tüm segmentlerde çift haneli bir büyüme gerçekleştirdik. Şimdi tekrar seçim ortamına giriyoruz. Fakat ülkemiz çok daha stabil makroekonomik dengeler üzerinde oturuyor. Ben 2024 yılının 2023’ten iyi geçeceğine eminim. Petrol fiyatları açısından özellikle Rusya’dan kaynaklanan belirsizlikler yavaş yavaş azalıyor. Çin’den ve diğer tüketici ülkelerden gelen talep stabilize oluyor. Bu da fiyatlarda öngörülebilirlik açısından bize daha büyük konfor sağlıyor. Kısacası 2024 için umutluyum.
* Son dönemde hem dünyada bir trend hem de Türkiye’de önemli bir trend olan elektrikli araç pazarı gittikçe büyüyor, hatta ivmeli bir şekilde büyüyor. Petrol Ofisi bu gelişme karşısında kendisini nasıl konumlandırıyor?
2023 yılı Türkiye’deki elektrikli araç pazarı için de hareketli bir yıl oldu. Togg’un ve diğer benzer markaların Türkiye’ye girmesi sektöre ivme kazandırdı. Biz de Petrol Ofisi Grubu olarak e-POwer adında oluşturduğumuz şirketle bu dikeyde aktif bir şekilde yer alıyoruz. Konumumuzu daha da pekiştirmek adına sektörün öncü oyuncularından Borusan EnBW ile birlikte bir ortaklığa imza attık. İstasyonlarımızdaki hızlı elektrikli şarj cihazlarını EnBW’nin tedarik ettiği Siemens ve ABB markalı ürünlerle ikame ediyoruz. İlk aşamada bu cihazları şehirlerarası yerleşkelerimizde kuruyoruz. Akabinde de şehir kılcalına geçiyoruz. Biz bu noktada farklı bir yol izleyerek elektrikli şarj noktalarında değer zincirinin tamamını kapsamak istiyoruz. Yani sadece elektrikli şarj dağıtım lisansımız yok, aynı zamanda bir elektrik üretim lisansımız da var. Bütünsel yaklaşımı benimsedik. İstasyonlarımızın kanopilerinin üstüne, terminallerimizin, depolama tesislerimizin çatılarına güneş panelleri yerleştirip buradan elde ettiğimiz enerjiyi hem kendimiz tüketiyoruz hem de sistemden mahsuplaşıp elektrikli şarj noktalarında son tüketici ile buluşturuyoruz. Bu bağlamda bizim bu yatırımımız finansal açıdan da çok daha mantıklı hale geliyor, penetrasyon hızımızı artırıyor.
* Yeni yıl ile birlikte yeni yatırımlarınız olacak mı, hedefleriniz neler?
2023 bizim için yoğun bir yatırım yılı oldu, 2024 yılında da benzer bir ivmeyle ilerleyeceğiz. Malum geçtiğimiz yaz Derince’deki madeni yağ fabrikamızda kapasitemizi 150 bin tondan 230 bin tona artıracak depolama ve üretim tesisi yatırımını gerçekleştirdik ki bunun büyük bir bölümü ihracat odaklı olacak.
* Yüzde 50’den fazla kapasite artış olmuş...
Doğru, henüz hepsi devreye girmedi ama madeni yağ ürünümüz “kupon” bir ürün. Yurt dışında da çok makbul olarak algılanıyor. Hatta Chevron’un Texaco markasını, Amerika dışında üreterek satışını gerçekleştirebilen, kendi markamız olan Maxima’nın yanında müşterilerle buluşturan bir tesisimiz var. Bu yatırımımızı da gururla gerçekleştirdik. Biz bir akaryakıt dağıtım şirketi hüviyetinden bir enerji altyapı grubu stratejisine doğru ilerliyoruz. Dolayısıyla altyapı yatırımları bizim için çok önemli. Geçtiğimiz günlerde tüm sektör için örnek teşkil edebilecek bir yatırıma imza attık. Kamu bünyesinde kapasitesi bulunan işlevsel boru hatlarını, tesislerimize entegre ederek terminallerimize, hava limanlarına ve tüketim noktalarına ulaştıracağız. Bu proje sayesinde akaryakıt ikmali yapan tırların şehir içinde yarattığı trafiğin hem çevresel hem de operasyonel risklerini de bertaraf etmiş olacağız. Buna ek olarak Antalya Havalimanı çevresinde bir tank çiftliği kuruyoruz. Diğer yandan, Derince’de yer alan ana yerleşkemizde olası deprem felaketini de göz ününde bulundurarak altyapı yatırımlarımıza devam ediyoruz. Burada T34 Hall adını verdiğimiz 45 bin metreküplük ilk devasa tankımızı devreye aldık ki bu hacim, İstanbul Anadolu yakasındaki satışlarımızın 3-4 gününe tekabül ediyor. Bu tanklardan iki tane daha gelecek. Bir yandan da iskelelerimizi büyütüyor, depolama tesislerimizi genişletiyor, olası bir depremde deniz yolunu kullanmamıza olanak sağlayacak barç yatırımlarına imza atıyoruz. Ve elbette hem bizim için hem de sektör için yeni bir sayfa açacak bir projeyi; önemli bir akaryakıt dağıtım şirketinin satın alım sürecini de yönetiyoruz.
* BP Türkiye istasyonlarını almak için bir anlaşma imzaladınız. Bu sektörü nasıl etkileyecek, yeni satın almalar olacak mı?
BP Türkiye satın alımı şu anda düzenleyici kurumlarımızın onayına tabi. Biz ticari olarak anlaşmayı tamamlamış olmamıza rağmen bu icazetler gerçekleştikten sonra işlem kapanacak. Bildiğiniz gibi emtia ticareti bir ölçek ekonomisi işi… Yaşanacak konsolidasyon, tüketiciye daha uygun fiyatlı molekülün getirilmesine önayak olacağı gibi sektörün sağlıklı rekabeti açısından da önemli bir ivme sağlayacak. Biliyorsunuz bu tür satın alımlarda satın alan parayı veriyor ama diğer oyuncular da bundan fayda sağlıyor. Biz de sektöre yaptığımız bu katkıdan dolayı gayet mutluyuz. Petrol Ofisi Grubu olarak enerji trilemması ve sürdürülebilirlik prensipleri doğrultusunda benzer her türlü fırsatı değerlendirmek bizim görevimiz.
* Kaç istasyon var bu anlaşmanın kapsamında?
Petrol Ofisi Grubu’nun şu anda bin 930’un fevkinde istasyonu mevcut. BP’nin de halihazırda 770 istasyonu operasyonlarına devam ediyor. Bu bileşkenin nasıl şekilleneceği detaylı bir optimizasyon çalışması sonucunda ve elbette düzenleyici kurumların onayından sonra tekrar netlik kazanacak.
* Siz sponsorluk ve sosyal sorumluluk projeleriyle de dikkat çeken bir şirketsiniz. Bu kapsamda yaptıklarınızla ilgili de bilgi alabilir miyiz?
Eğitim, spor ve kadınların katma değeri çok önemli. Bu bağlamda, Türkiye’de ilk kez hem Fenerbahçe hem de Galatasaray kulüplerinin isim ve forma sponsoru olarak kadın futboluna destek vermeye başladık. Kadın futbolu dünyada ve Türkiye’de yükselen bir değer. Ayrıca Fenerbahçe ve Galatasaray’ın, Petrol Ofisi, kadınlar ve spor ortak paydasında bir araya gelmesi birleştirici manalar taşıyor. İnşallah bunu ülke olarak farklı noktalara da çekebiliriz. Diğer yandan İstanbul Valiliği ile birlikte İstanbul genelinde tüm eğitim kurumlarımızda spor turnuvaları organize ediyor, bir lig oluşturuyoruz. Hedefimiz 1 milyon lisanslı öğrenciye ulaşmak. Yine bu yıl başında Türkiye İş Bankası ile birlikte deprem bölgesinde tohumlarını attığımız ve tüm ülkeye yayılması için çalıştığımız bir eğitim seferberliğine başladık. “Bilim Kuşağı Atölyeleri” projesi ile 2025 yılı sonuna kadar 8 ila 13 yaş arası 750 bin çocuğa ulaşmayı hedefliyoruz.
‘AMAÇ, SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMAYA KATKI’
* 18 Şubat kuruluş yıldönümünüz; 83 yıllık tarihinize ilişkin neler söylemek istersiniz?
18 Şubat 1941’de başlayan yolculuğumuz boyunca 2. Dünya Savaşı’ndan Kıbrıs Harekâtına, yakın tarihin en kritik bölgesel tehditlerinden, asrın felaketine kadar sayısız sınavda ülkemizin enerjisine güç katmak için durmadan çalıştık. Bugün Türkiye’nin en büyük ilk üç şirketinden biri olarak Cumhuriyetimizin yeni yüzyılında da ilk günkü azim ve tutkumuzla ilerliyor, küresel enerji geçişi ajandasının gerekleri çerçevesinde ülkemizin sürdürülebilir kalkınmasına katkı sağlamak için var gücümüzle yol alıyoruz.