Yatırım şart!

YENİ yatırımların sinyalini almak için kapasite kullanım oranları ve sermaye malı üretimi kritik önemde. Merkez Bankası’nın açıkladığı kapasite kullanım oranları geçen yılın sonunda yüzde 80’e yaklaşırken yeni yıla da yüzde 78.2 ile başladı. İhracatçı sektörlerde bu oran yüzde 80’i aşıyor. Kapasite kullanım oranının yüzde 80’lere yakınsaması ve geçmesi artık yeni yatırım ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) sanayi üretim verilerinde sermaye malı üretimi yani makine teçhizat yatırımları için yapılan üretimleri gösteren endeks 196.4 ile tarihi zirvesinde. Bu endeks 2010 yılı 100 olarak kabul ediliyor. Bu da sanayicinin yeni yatırım için üretimi sürdürdüğünü gösteriyor. İşte Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek de Davos’ta “Kapasite kullanım oranları yüzde 80’e dayanmış, ihracatçı sektörlerde oran yüzde 83. Bu, ‘yatırım geliyor’ sinyali. Yatırımlar artacak” diye konuşmuştu.

İmalat sanayide ana mal gruplarında da yatırım mallarında kapasite kullanım oranı yüzde 82.3 ile dikkat çekici bir artış sergiliyor.

KÂĞIT ZİRVEDE

Sektörlerde öne çıkan ise geçen yıl satın almaların damga vurduğu kâğıt ve kağıt ürünleri sektörü. Ambalajın ağırlıklı olduğu bu sektörde kapasite kullanım oranı yüzde 87’ye ulaşmış. Avrupalı kâğıt devi Prinzhorn Group daha önce ortak olduğu Dentaş’ı almış ve yeni yatırımın sinyalini vermişti. Kütahya’ya 300 milyon Euro’luk fabrika kuracağını açıklamıştı. Kâğıt ürünlerindeki bu kapasite artışı da bu yatırım ihtiyacını bir kez daha ortaya koydu.

KAPASİTE KULLANIMI LİMİTLERİNE GELDİ

İSTANBUL Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Türkiye’de birçok sektörde kapasite kullanım oranının yüzde 80’leri aştığına ve neredeyse limitlerine geldiğine dikkati çekerek, bunun yeni yatırım ihtiyacı olduğuna dair güçlü bir sinyal verdiğini söyledi.
Türkiye’nin gelecek yatırımlarını, yüksek teknoloji ve katma değer içeren, rekabet düzeyi fazla sektörlerde yoğunlaştırması gerektiğini belirten Bahçıvan, ancak bunun için ciddi kaynağa ihtiyaç duyulduğunu, bu noktada da finans ayağının mutlak suretle doğru planlanmasının önemli olduğunu dile getirdi. Bahçıvan, sadece bankacılık ve sanayi sektörlerinin kaynakları ile büyük vizyonlu yatırımların yapılmasının zor olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti: “Bunun için burada Kredi Garanti Fonu gibi inovatif çözüm, metot ve formüller üretebilen yapılara ihtiyaç var. Türkiye’de bizi rekabet anlamında Batılı veya sanayi ülkelerinden ayıran en önemli negatif faktör finans. Bizim sanayi sektörü ne yazık ki binbir zahmetle, emekle kazandığı karların yüzde 50-60’ını faize veriyor. Onun için finans tarafında çok güçlü bir model oluşturmadan yapılacak diğer teşviklerin tam anlamıyla istediğimiz boyutta heves ve enerji getireceğini düşünmüyorum.”
Bahçıvan, KGF’nin geçici bir kurum olarak kalmaması, yaşayan bir müessese haline gelmesi gerektiğini belirtti.

SANAYİ VE İHRACAT DESTEK VERİYOR

SANAYİ üretimi ve ihracat hız kesmiyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre 1 Ocak-11 Şubat arasında 17 milyar dolarlık ihracat yapıldı. 11 gündeki ihracat ise 4.8 milyar doları geçti. SANAYİ üretiminde son 5 yılın en iyi verisine ulaşıldı. Tüm bunlar da yeni yatırımların şart olduğunu gösteren veriler. Hatta İstanbul Sanayi Odası tarafından açıklanan ve sanayi üretiminin öncü verisi Türkiye İmalat PMI (Satın Alma Yöneticileri Endeksi) 2017 Aralık ayında 54.9’a yükselerek Türk imalat sektörünün faaliyet koşullarında çok güçlü ve ağustostan bu yana gözlenen en yüksek düzeyde iyileşme yaşandığını gösterdi. Aralıkta yeni ihracat siparişlerinde Şubat 2011’den bu yana gözlenen en yüksek artış yaşandı. İstihdam da Mart 2011’den bu yana en yüksek hızda artarak üretimdeki büyümeyi destekledi.