Güncelleme Tarihi:
Araştırmalar deprem korkusuyla memleketinden ayrılanların yarıdan fazlasının bir daha geri dönmediğini gösteriyor. Çatısı altında 30 federasyon ve 300’den fazla dernek barındıran TÜRKONFED, bu tehlikeden yola çıkarak, bir saha araştırması yaptı. TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez, federasyon ve dernek başkanlarının sahadan geri bildirimlerini almak için bir Deprem Ön Etki Anketi yaptıklarını anlattı. İlk verilere göre deprem bölgesinde işgücü sermayeden önce harekete geçmiş durumda. Ancak ciddi anlamda eleman sıkıntısı yaşayan bölge sanayicisi de başka bölgelere gitmeye niyetli. Sönmez’in verdiği bilgilere göre deprem sadece deprem bölgesindeki göçü tetiklemedi. İstanbul’da da önemli bir hareket başladı. Ancak sanayinin İstanbul’dan taşınması her ne kadar yıllardır hedeflenen bir hareket olsa da bu göçün son derece düzensiz ve plansız olması da endişe yaratıyor. İstanbul’daki sanayicinin odağında ise Trakya var.
- Firmaların, fabrikaların beklenen İstanbul depremine hazır olduğunu düşünüyor musunuz?
Türkiye ekonomisinin yaklaşık yüzde 50’sini İstanbul oluşturuyor. Bugün Maraş’ta, Hatay’da, Adıyaman’da yaşadığımız depremin bir benzerini burada yaşasak, altından kalkamayız. Hiç kuşkusuz İstanbul ve çevresinde yaşanacak bir deprem, iş dünyasını, sektör ayrımı olmaksızın telafisi çok zor olan ve hatta mümkün olmayan zararlarla karşı karşıya bırakacaktır. Bu kapsamda özellikle afet farkındalığının, hazırlıkların ve sigortalılık oranının düşük olduğu KOBİ’lerin depreme hazır hale gelmesi çok önemli.
Kaldı ki deprem olmasa da burası artık sıkışmış bir bölge. Kayıtlı 17-18 milyon insan var. Daha nereye kadar gideceğiz.
- Öneriniz nedir, sanayi İstanbul’dan taşınmalı mı?
Bölgeler arası gelişmişlik düzeyini asgari noktaya indirelim derken, makasın daha çok açılmasına sebep vermememiz lazım. Bunun için bizim 2-3 tane üç tane İstanbul’a ihtiyacımız var. Bunu da planlı bir şekilde yapabiliriz. Mesela Çukurova bölgesi bunun için bir aday olabilir. Doğu Anadolu’da farklı bölgeler de olabilir. Sanayimizi o bölgelere taşıyabiliriz.
- Firmalar nasıl bakar taşınma fikrine?
TÜRKONFED olarak bir yandan işletmelerin afetlere karşı dayanıklılığını artırmak için çalışırken bir yandan da sanayinin Marmara Bölgesi’nden taşınmasına yönelik çalışma ve araştırmalar gerçekleştiriyoruz. Olası İstanbul depreminin ülke ekonomisine vereceği büyük ekonomik zararı azaltmak için sanayinin planlı olarak taşınması öncelikli gündemlerimizden biri olmalı. Bu kapsamda geçtiğimiz mart ayında yönetim kurulumuz, federasyon ve dernek başkanlarımızın sahadan geri bildirimlerini almak için bir Deprem Ön Etki Anketi yaptık. Bu ankette öncelikle deprem bölgesinden kaynaklı hareketliliği sorduk. Bunun yanı sıra, depremin Marmara Bölgesine etkilerini de araştırdık. Anketimize göre Kahramanmaraş merkezli depremlerin etkisiyle Marmara Bölgesi’nde de sermaye, yatırım ve işgücü göçü anlamında bir hareketlilik var. Ankete katılanların yüzde 23.4’ü kısmen de olsa sanayi-sermaye göçüne şahit olduklarını belirtiyor. Yüzde 28.3’ü de İstanbul’daki deprem korkusunun işgücü göçüne yol açtığını ifade ediyor.
TRAKYA’YA DÜZENSİZ VE PLANSIZ BİR İLGİ VAR
- Bu durumda deprem İstanbul’dan da sanayinin taşınma sürecini hızlandırdı, öyle mi?
Bu sonuçlar Marmara Bölgesi’nde bir hareketlilik olduğunu doğruluyor. Çevremizden de bu tarz duyumlar alıyoruz. Ancak bu plansız bir hareket. İstanbul ve çevresindeki işletmeler özellikle Trakya’ya odaklanmış durumda. Trakya’ya plansız ve düzensiz bir ilgi var. TÜRKONFED olarak biz sanayinin Marmara Bölgesi’nden taşınma sürecinin; kentlerin potansiyelleri, sektörel kümelenme yetenekleri ve sanayi için uygun altyapı alanlarıyla tarım alanlarının kesinlikle korunarak planlı yürütülmesi gerektiğini düşünüyoruz.
- Peki deprem bölgesinde durum nasıl, işgücü göçü olduğunu biliyoruz. Bunun yanı sıra sanayi göçü de var mı?
Maalesef deprem bölgesindeki pek çok üretici firma da başka bölgelere gitmeye çalışıyor. Anket sonuçlarına göre katılımcıların yüzde 84’ü bulundukları il veya bölgeye, depremden etkilenen 11 ilden işgücü göçü yaşandığını, yüzde 65,6’sı da sanayi/sermaye göçüne şahit olduklarını belirtti. Bunun önemli bir sebebi de eleman sorunu. Hatay’ın en büyük tekstil fabrikalarından biri şu anda çalıştıracak insan bulamıyor.
" Depremde memleketim ve yaşadığım şehir olan Adana’daydım ve tüm depremleri de bölgede yaşadım. İki hafta boyunca bölgede kalarak, depremden etkilenen tüm şehirleri ziyaret ettim. Bu süreçte 20’ye yakın OSB’ye ve çok sayıda küçük sanayi sitesine (KSS) gittim. KSS’lerde hasarın boyutu çok daha yüksek. Geçmiş büyük depremlerden yola çıkarak yapılan çalışmalar bize bir bölgede depremler sonrası sekiz yıl geçse de kişi başı gelirin orta şiddetli depremlerde yüzde 1.7, şiddetli depremlerde yüzde 3.8 daha düşük olabildiğini gösteriyor. "
KOBİ’LERE TOKİ MODELİYLE FABRİKA YAPILSIN
- Bölgenin yeniden yapılanması için nasıl bir hareket planı izlenmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?
Ülkemizi krizlere, afetlere, sosyo-ekonomik eşitsizlik yaratan tüm koşullara karşı dayanıklı hale getirmek zorundayız. Buradan hareketle kentlerimizi daha sağlam inşa etmek kadar önemli bir diğer konu da bilim insanları, şehir plancıları, sosyologlar, STK’lar ve vatandaşların katılımıyla kent konseyleri oluşturup, ortak akılla hareket etmek.
İşgücünün yerinde kalması için brüt asgari ücretin net ödenmesinden enerji maliyetinin yarısının en azından 18 ay için devlet tarafından sübvanse edilmesine uzanan bir dizi adımın kısa vadede atılması gerekiyor. Bölgede küçük tarım işletmelerinden büyük sanayiye uzanan bir üretim var. O nedenle üretim desenimizi yeniden şekillendirirken, yereldeki ekonomik potansiyeli ülkemizin kalkınmasının itici gücü haline getirmeliyiz. Devletimiz kredi ve teşviklerle bölgeyi canlandırmaya çalışıyor ancak ilk etapta karşılıksız desteklerin verilmesi önemli. Bu destek, traktörü enkaz altında kalan çiftçiden, teçhizatlarını kaybeden küçük işletmelere kadar herkesi kapsamalı. Bu noktada TÜRKONFED olarak üzerinde ısrarla durduğumuz bir öneri var: “TOKİ Modeli ile Bölgesel Kalkınmaya Destek Sağlanmalı: KOBİ’ler Kira Öder Gibi Fabrika ve Atölye Sahibi Olsun.” İlgili makamlar konut inşasının yanı sıra atölye ve fabrika tesisine de odaklanmalı.
1800 KONTEYNERLİK YAŞAM MERKEZLERİ
- Depremzedelerin istihdamı için çalışmalarınız var mı?
İşletmeler açısından en büyük sorun yapısal hasar değil vefat, yaralanma, göç ve psikolojik şok nedeniyle oluşan işgücü kaybı. Bölge halkını orada tutabilmek için barınma ile işgücünü entegre etmemiz gerekiyor. Biz de bu düşünceden hareketle TÜRKONFED olarak SEDEFED ve Habitat Derneği iş birliğinde bir proje geliştirdik. Depremden etkilenen kentlerde kalıcı konutlar yapılıncaya kadar bölge halkının barınmanın yanı sıra sosyal ihtiyaçlarını da karşılayacak Kasaba adını verdiğimiz sürdürülebilir yaşam merkezleri kuruyoruz.
Hatay-Samandağ, Kahramanmaraş ve Adıyaman’da toplam 1800 konteynerlik sürdürülebilir yaşam merkezleri kuracağız. Şu anda ilk etap olarak Samandağ’daki kuruluma devam ediyoruz. Bu alanlar barınmanın yanı sıra sağlık, eğitim, çalışma alanları, atölyeler, kadın merkezleri, çocuklara özel alanlar ve sosyal donatıları da kapsayacak. Bir diğer hedefimiz de bu alanları OSB ve KSS’lere entegre etmek. Böylece bir yandan bölge halkının hayatlarını yeniden kurmalarına destek olurken diğer yandan da göçün önlenerek, istihdam ve işgücü kaybının önüne geçilmesine ve üretimin bölgede kalmasına katkı sağlayabiliriz.
MEGA TEŞVİKLER GEREK
- Toparlanmanın en önemli koşulları neler?
Özellikle deprem bölgesinin ekonomik olarak yeniden toparlanması için sıçrama yaratacak planlı stratejik programlara ihtiyaç duyuluyor. İşgücü, sanayi ve sermaye göçünü tersine çevirmek için tek başına ekonomik tedbirler yeterli olmayacaktır. Yeniden toparlanmanın bir toplumsal dayanıklılık meselesi olduğunu gözlemliyoruz. Tıpkı işletmelerimiz gibi ekonomimizi ve toplumu dayanıklı kılacak, refah düzeyini artıracak yapısal reformlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğunu söyleyebilirim. Uzun süredir finansmana erişim sorunu yaşayan KOBİ’lerimize finansman kanallarının açılması, KGF ve Eximbank gibi kurumlarımızın odak sektörler ve işletmeler bazında destek mekanizmalarını devreye alması, deprem bölgesi özelinde de ilçe bazlı mega teşviklerin devreye alınması gerekiyor.
TÜM DÜNYADA BOLLUK ÇAĞININ SONUNA GELDİK
- 2023 yılına dair Türkiye ve dünya ekonomisi için nasıl bir öngörünüz var?
Değişimin ve dönüşümün olanca hızıyla sürdüğü bir “Çoklu Krizler” çağındayız. Felaketlerin üst üste yığılması ve mega tehditler bolluk çağının da sonuna gelindiğini gösteriyor. Ülkemiz ve dünya için riskler de fırsatlar da benzer durumda. Rusya - Ukrayna Savaşı ile enerji güvenliğinden nükleer tehdide, enflasyondan gıda krizine uzanan eski sorunlar karşımıza katlanarak geliyor. Pandemiden iklim krizine bir dizi yeni ve alışık olmadığımız tehditler de hayatımıza girdi. Dünyamız büyük bir paradigma değişikliğinin eşiğinde. Büyümede yavaşlama sinyalleri, faiz artırımı süreci ile FED’in sıkılaştırıcı para politikasının yarattığı sorunlar, ABD’de ve AB’de resesyon endişesinin devamına yönelik işaretleri artırıyor. Ne yazık ki küresel düzeydeki strese ekonomik olarak kırılgan bir dönemde yakalandık. Üstelik 11 kentimizi etkileyen felaketin yarattığı bir beşeri ve fiziki sermaye kaybını da yaşadık. Deprem olmasaydı 2023’te yüzde 2,5-3’lük bir büyüme öngörüyorduk. Mevcut durumda ise sadece milli gelir kaybı ve iş günü kaybının 2023 GSYH üzerinde yaklaşık 1,7 puan negatif baskı oluşturmasını bekliyoruz. Depremin yan etkilerine ve harcamalara bağlı olarak negatif yüzde 1 ila pozitif yüzde 1 arasında bir patikada büyüme beklentisi içindeyiz. Öte yandan depremin cari denge üzerinde negatif sonuçları olmasını bekliyoruz. GSYH’nin yüzde 4’ü civarında bir cari açık verebiliriz.
- OSB’LERDE HASAR %25 KSS’LERDE ÇOK DAHA BÜYÜK
OSB’lerde nasıl bir hasar bilançosu çıktı ortaya?
13 milyondan fazla insanın yaşadığı, üretimden ihracata işgücünden milli gelire ülke ekonomimizin yüzde 10 ila 15’ini karşılayan deprem bölgesinde, OSB’lerimizde yüzde 25’lik bir hasar söz konusu iken KSS ile tarım işletmelerimizde ve esnaf kesiminde hasarın boyutu maalesef çok büyük. Adıyaman’da 1.000 işletmelik KSS’nin yüzde 60’ı yıkılmış, yüzde 40’ı da çeşitli hasar ve kayıplar ile işlemez haldeydi. Hatay’da 2 bin esnafın 1.800’ünün işletmesi hasar görmüş. Öte yandan bölgedeki pek çok kentimiz, ülkemizin hem bakliyat hem de yaş meyve sebze deposu. Küçük tarım işletmelerinden büyük sanayiye uzanan bir üretim var. Bu kentlerin ülkemize resmi rakamlarla 20 milyar dolarlık ihracat katkısı yaptığını görüyoruz. Bölgeden genel ihracata yapılan katkılar ve sınır ticaretiyle birlikte 40 milyar dolarlık bir değerden söz edebiliriz. Dolayısıyla bu deprem ülke ekonomisine ciddi etki edecektir.
SÜLEYMAN SÖNMEZ KİMDİR
Adana’da 1964 yılında doğan Süleyman Sönmez, ilk ve orta öğrenimini bu kentte tamamladı. Orta öğreniminin ardından, Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi-İşletme Bölümü’nü bitiren Sönmez, iş yaşamına aile şirketleri olan Sönmez Tekstil’de başladı. Sönmez, 1992 yılında Almanya’da kurduğu Sönmez Textil GMBH ile uluslararası alanda da iş hayatına devam etti. Aynı zamanda Süleyman Sönmez STS Group Yapı Sistemleri Ltd. Şti.’yi kurdu. 2013 yılında kuruluşunu gerçekleştirdiği Adana Golf Kulübü Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Çukurova Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu (ÇUKUROVASİFED) Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerinde bulunan Sönmez, halen birçok sivil toplum kuruluşunda aktif olarak görev yapıyor. TÜRKONFED’de 2015-2022 yılları arasında yönetim kurulu başkan yardımcılığı yapan Sönmez, 2022 yılından bu yana da başkanlık görevini yürütüyor.
Fotoğraf: Emre YUNUSOĞLU