Güncelleme Tarihi:
Dünya Gümrük Günü etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen "Gümrük Birliği ve Tam Üyeliğe Hazırlık Sürecinin Değerlendirilmesi" panelinde konuşan Vural, AB'nin yıkıcı, ayrımcı değil, kaynaştırıcı özellik taşıdığını belirterek, Türkiye'nin AB konusunda seçimini doğru yaptığını söyledi.
21. yüzyıla damgasını vuracak gelişmelerin, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonraki ideolojik kutuplaşmanın sona ermesi ve iletişim teknolojilerinin gelişmesi ile başlayan globelleşme süreci olduğuna işaret eden Vural, bugün AB'ye aday olan merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerinin kendilerini AB ile bütünleştirme iradesini, Türkiye'den daha geniş bir biçimde ortaya koyduklarını söyledi.
Türkiye'nin 40 yıllık AB sürecinde bu ilişkiyi ilerletme aşamasında olduğuna değinen Vural, "Helsinki Zirvesi ile Türkiye'nin ufku açıldı. Türkiye'nin AB'ye tam üyelik imkanları çıktı. Şimdi bu imkanları değerlendirme aşamasındayız" dedi.
Türkiye'nin Katılım Ortaklığı Belgesi ışığında bir Ulusal Program hazırlayıp, vermesi gerektiğine de işaret eden Vural, burada asıl değerlendirilecek noktanın niyet değil, performans olacağını ve Türkiye'nin bu konuda çok fazla vakti olmadığını söyledi.
Bu atılımların siyasi, ekonomik kriterler ve müktesebat uyumunu kapsadığına işaret eden Vural, Türkiye'nin enflasyonu düşürme programının Kopenhag ekonomik kriterleri ile örtüştüğünü, bu program devam ederse Kopenhag kriterlerini kısa sürede yakalayacağını söyledi.
Vural, mevzuat uyumu ile ilgili olarak da, Gümrük Yasası'nın Meclis'ten geçtiğini, AB'ye uyum yasalarının da aynı çabuklukla Meclis'ten geçmesi gerektiğini belirtti.
Volkan Vural, Maastrich kriterleri ile ilgili olarak da idari sistemde ciddi atılımlar yapılması gerektiğini kaydetti.
Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Vural, "Ulusal Program hazırlanırken farklı kesimlerin görüşleri alındı mı?" şeklindeki bir soruya karşılık, "Biz, her kesimin görüşünü alarak Ulusal Programı hazırladık. Sivil toplum örgütleri de dahil, kamu kurum ve kuruluşların da katkısı oldu. Tabii, en son kararı siyasi otorite verecektir" dedi.
Vural, "GB'ne üye olan 13 ülke var. 12'sine düzenli yardım yapıldı. Türkiye yardım alamıyor, zarar ediyor" sorusu üzerine de Vural, "AB'nin bize vermeyi öngördüğü yardımları vermemesini daima eleştiriyoruz. Umuyoruz ki yakında çıkartacakları çerçeve yönetimler mali işbirliğini de öngörüyor. Orada, bunu giderecek bir düzenleme olsun" dedi.
Gümrük Birliği'ne yeterince hazırlanılmadı
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Hüsamettin Kavi de, Gümrük Birliği'ne (GB) yeterince hazırlanılmadan girildiğini ve geçen 5 yılda AB lehine çalıştığını savundu.
GB sürecinde rekabet, verimlilik ve kalite konusunda gelişme kaydediğini vurgulayan Kavi, ancak tasarruf edemeyen bir ülke olarak kamunun özel sektör üzerindeki ağır yükü nedeniyle sanayide küçük ve orta boy işletmelerin bu rekabeti göğüslemekte çok ağır faturalar ödediğini belirtti.
Kavi, Türkiye'nin GB sürecinde ihtiyacı olan mali yardımları alamadığını, dış ticaret açığının hızlandığını belirtti.
Katılım Ortaklığı Belgesi ve Ulusal Program'da tereddütlerin ortaya konulduğuna değinen Kavi, ne Türkiye'nin, ne de AB'nin birbirlerine anlayışları görünmediğini bildirdi. Kavi, "Ulusal Program'a yönelik tartışmalar bizi yanlışlıklara götürebilir. Ulusal Program'ı, bu ülkenin bütün kesimleri ile içimize sindirirsek doğru adımları atarız" dedi.
Kavi, 2001 yılının ilk 29 gününün ekonomik olarak yeterince değerlendirilemediğini, artık ileriye bakmanın zamanının geldiğini kaydetti.
Yıldırım: "AB beklentisinde yanıltıldık"
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Mehmet Yıldırım da, Türkiye'nin AB beklentisinde yanıltıldığını belirterek, Türkiye'nin 5 yıl önce AB tam üyeliğine hazırlanma altyapısının olmadığını, Türkiye'nin önüne siyasi meseleler, sıkıntılar getirildiğini kaydetti.
AB'nin Türkiye'yi tam üyelik için uzaktan çağırsa da Türkiye'nin en kısa sürede meselelerini halledebileceğini belirten Yıldırım, "AB'de son günlerde moda oldu. Kendi ülkelerindeki bazı parlamenterleri kendi başlarından savıyorlar. Türkiye'de insan hakları, demokrasi diyorlar... Onlara sormak lazım, yeşiller ile pembeler ile kendi ülkelerinde hangi sorunları hallettiler? " dedi.
Türkiye'nin bulunduğu coğrafi konum nedeniyle AB'deki diğer ülkelerden farklı, ayrıcalıklı olması gerektiğini vurgulayan Yıldırım, Ulusal Program hazırlanırken bunun da gözönünde bulundurulmasını istedi.
Avrupa Komisyonu Vergilendirme ve Gümrük Birliği Genel Müdürü Alfred Komaz da konuşmasında, GB ile geçiş döneminin artık sona erdiğini, GB sürecinin genel olarak çok iyi işleyen bir süreç olduğunu belirtti. Alfred Komaz, bunun tam üyeliğe olumlu ivme katacağını kaydetti.
Katılım süreci fiilen başladı
Panelist İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Başkanı Meral Gezgin Eriş ise Türkiye'nin adaylığının teyit edilmesi ile katılım sürecinin fiilen başladığını ifade etti.
AB'nin Türkiye'den belli standartlar yakalamasını ve mevzuatını standartlara uyumlandırmasını talep ettiğini hatırlatan Eriş, buna karşın Türkiye'ye gerekli teknik ve maddi destek sağlanmamasının adil olmadığını dile getirdi.
Meral Gezgin Eriş, "Türkiye'nin AB'den diğer aday ülkelerle aynı derecede mali yardım sağlayamaması çok adil değil ve AB açısından da iyi bir referans değil" diye konuştu.
Tam üyeliğin yeniden bir toplumsal yapılanma hedefi olduğunu anlatan Eriş, "Bazı kurallar, kurumlar köhnemiştir. Sorunlarımız vardır, ama kendimize güvenelim ve bu inancımızı pekiştirelim" dedi.
Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Füsun Arsava da konuşmasında, GB'nin uluslararası hukuk boyutu üzerinde durdu. AB'nin uluslararası bir örgütlenme modeli olduğunu dile getiren Arsava, AB'nin özgürlük, demokrasi ve insan hakları konusunda talep edilen ilkelerin tüm ülkelerde ortak değer olduğunu vurguladı.
Konuşmaların ardından, Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'a bir plaket sundu. Mesut Yılmaz da, panelistlere katkılarından dolayı birer plaket verdi. (aa)