Güncelleme Tarihi:
Bilmiyorum, Ankara’da biri “sosyal adalet” için bütçe açıklarını “varlığı olana yükleyerek orta sınıfı rahatlatalım” cin fikrini mi ortaya attı? Ama her araca uygulanacak olan en az yüzde 40’lık motorlu araç vergisi artışı, “bir ev, bir araba” hayali ile göç edip iş bulan, borç altına giren orta sınıfı vuracak en çok. Ya da kabaca aylık brüt 3 bin 100 TL üzeri maaşı bulunan kesimleri, kabaca aylık 3 bin TL’yi aşan kira geliri olanları; yüzde 27’de olan üçüncü gelir vergisi diliminin 3 puan arttırılmasıyla ceplerinden çıktığında.
Özetle devlet, iş kesimine verdiğini teşvik ve desteği; çalışanların, orta sınıfın gelirinden ve de servetinden keserek finanse etmeye çalışacak.
Hem hane halkının cebinden harcanabilir gelirini alan, ama öte yandan bu hane halkının, harcamalarını hiçbir şey olmamış gibi 3 yıl boyunca yüzde 5.5 büyüme sağlayacak bir eğilimde yapacağı varsayılmış ki olası değil. Büyüme buysa, enflasyon bu kadar nasıl düşük olabilecek, soru işareti.
Doğrusu, bunu mali piyasalar bir “mali düzeltme” olarak da görmedi. Yani “satın almadı”. Türkiye’nin en kurumsal şirketleri olan finans kuruluşlarına, bankalara cezalandırır gibi yüzde 2’lik kurumlar vergisi artışı yükleyerek, aslında bu yükü önünde sonunda nihai olarak ödeyecek olan şirketler kesimi cezalandırmış oldu.
“Devlet tasarruf edecek” denilip, tasarruf vurgulu bir bütçeden bahsedip, 2018’de faiz dışı harcamaların milli gelire oranı pek değişmeden tasarruftan bahsedilmesi çelişkili. Fazlası, 2016’da milli gelire oranla yüzde 2.7 olan toplam kamu tasarruflarının, 2017’de yüzde 1.6, 2018’de yüzde 1.4 olacağı OVP’ye yazılmış; yani artması bir tarafa düşüyor bile.
Kamu araçların konusunda tasarruf da bir “yılan öyküsü” halini alırken, bu yıl da tekrarlandı. Devlet harcarken, “Almanya bizi kıskanıyor” demeçleri verilirken, hiçbir siyasetçi ve bürokrat ithal araçlardan vazgeçmezken, yurttaşların bindiği araçların motorlu taşıtlar vergisine bir kalemde yüzde 40 vergi artışı konulacağı ilan edildi OVP ile. Bütçe harcamaları arttırılırken, bütçe açığının bütçe gelirlerine oranı da yükseliyor.
Bu OVP’nin en gerçekçi yanı şu; hiçbir şekilde güçlü biçimde “reform” lafını içinde geçirmemesi. Öyle ya, bundan 2-3 yıl önce kapağında “reform” yazan metinlerde, reform olarak nitelenen ama “niyet beyanı” olan hedefler vardı. Şimdi bunların akıbeti hakkında bir iki söz edebilecek kimse yok kabinede. Yeri geldiği için not düşeyim; “kamuda araç envanteri çıkarılacaktır” hedefi vardı. Şimdi sadece muğlak bir “tasarrufa gidilecektir” sözü havada yüzüyor.
Orta Vadeli Program’ın (OVP) açıklanmasıyla yine şu oldu; geleceğe dair kur tahminleri yine o kadar düşük varsayılmıştı ki; böylece kişi başı milli gelirimiz 12 bin 235 doları geçeceği için 2020’de Dünya Bankası’nın “Yüksek Gelirli Ülkeler” kategorisine geçiyor olacakmışız.
OVP’nin içindeki veriler açıklanırken, 2018 için varsayılan ortalama kur tahminini dolar için 3.70 hesapladığım saatlerde, piyasada dolar kuru 3.60’a merdiven dayamıştı. 2020’ye kadar birikimli enflasyon yüzde 19 öngörülürken, kur artışı ise yüzde 13 yazılmıştı. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in OVP sunumunun başında, özellikle ABD’de finansal sıkılaşma vurgusu yapıp da, neredeyse bol para dönemindeki düşüklükte bir enflasyon tahmini yapması manidar. Hem enflasyon, hem de kur tahminleri pespembe çizilmiş bir OVP hazırlanmıştı.
OVP: ENFLASYONDAN BİLE DÜŞÜK KURLA PEMBE TABLO
OVP yine, “yakın vadede bugüne”, uzak vadede “temenniye” dayanıyor. Yine ve yeniden, geçen yıl olduğu gibi “şuraya bir orman çizelim, yemyeşil olsun” varsayımcılığı var. Öyle ki; enflasyon tahmini bile “yorulur düşer nasılsa” gibi korunuyor. Kamu tasarruf etmeyecek ama enflasyon düşecek. Yüzde 5’lik hedef yine 3 yıl sonraya kalmış. Öyle ki kur tahmini bile enflasyon tahmininin altında kalmış. 2018 dolar kuru ortalaması 3.73, 2019 ortalaması 3.92, 2020’deki ortalama da 4.02 öngörülmüş. Böylece, “Şimşek’in konuşmasının başında söylediği gibi, 2020’de kişi başı milli gelirimiz 13 bin 24 doları bularak “yüksek gelirli ülkeler grubuna” girecekmişiz. Dünya Bankası’nın “yüksek gelirli ülkeler” sınırı 12 bin 235 dolar. İşte bu sınırı 2020’de geçecekmişiz. Ama nasıl? Yine “kur düşük kalır, üçüncü yılda hedef ulaşırız” varsayımıyla. Nasıl? Dolar kuru 2020 ortalamasında 4.02 olursa. Yani 3 yılda kur sadece yüzde 13 artar varsayımıyla. Hiç de gerçekçi değil. Hem de Fed’in bilanço daraltmasının finansal sıkılaşma yaratacağını anlatarak başlayan Şimşek, işte bu pek de gerçekçi olmayan bu tabloyu sundu bize.
Not: Bakan Şimşek tarafından yapılan ilk sunumda, dolar cinsi toplam milli gelir sayıları açıklanmamıştı. İlk kur varsayımı hesaplamasını; Şimşek tarafından açıklanan TL cinsi toplam milli gelir, cari açık ve cari açığın milli gelire oranını kullanarak hesaplamıştım. Bugün Kalkınma Bakanlığı tarafından yayınlanan verilere bakılırsa dolar cinsi toplam milli gelir, ilk hesaplanandan 7-9 milyar daha düşük. Böylece kur varsayımları da, 2-3 kuruş daha yüksek olmak üzere değişti doğal olarak. Ama bu defa ilan edilen dolar cinsi milli gelir, cari açık tutarı ile cari açığın milli gelire oranı birbiri ile tutarsız hale geldi. Ancak başta 2020 kuru olmak üzere, “düşük kur” tablosu değişmedi.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR