Vay be ünlülere bak!

Güncelleme Tarihi:

Vay be ünlülere bak
Oluşturulma Tarihi: Aralık 04, 2013 11:52

SON dönemde özellikle İstanbul’da sürekli bir kaçak lüks araç operasyonu düzenleniyor ve aralarında ünlülerin de olduğu pek çok kişinin lüks araçlarına el konuluyor. Bunun en son örneği Sibel Can oldu. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nın talimatıyla başlatılan operasyonda, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, sahte belgelerle 14 lüks aracın fiyatının düşük gösterilerek vergi kaçırıldığını belirledi ve aralarında Sibel Can'ın Mercedes marka cipinin de olduğu 14 araca daha el koydu. Peki bu kaçakçılık sistemi nasıl işliyor?

Haberin Devamı

Vay be ünlülere bak
Konuyla ilgili çıkan haberlerde başrol tanınmış simaların cipi olunca ‘Vay be ünlülere bak neler yapıyorlarmış’ diyenler çoğunlukta. Ama diğer taraftan eminim birileri de fiyatı düşük gösterilerek Türkiye’ye sokulan araçlarla ilgili “Yurtdışında 50 bin Euro olan bir aracın fiyatı Türkiye’de vergilerle 150 bin Euro’yu aşıyorsa alır tabi adamlar” diye düşünüyordur.

Sonuçta dünyanın özellikle lüks araçlarda en fazla vergisini alan Türkiye’de bu tip gelişmeleri ben artık doğal olarak görüyorum. Bir ülkede tüketim mallarıyla ilgili vergi ne kadar yüksekse, onun kaçakçılığından kazanılan para da ne yazık ki o derece yüksek oluyor.

Haberin Devamı

Tabi şunu da unutmamak lazım, bütün kaçakçılıklar bu işleri mutlaka ama mutlaka denetlemekle sorumlu birilerinin göz yummasıyla yapılabiliyor.

İKİNCİ EL İTHALAT YASAK

Şimdi bu kaçak otomobil sisteminin nasıl işlediğini anlatmakta fayda var.

Öncelikli olarak Türkiye’de ithalatçı belgesi olan bir şirket yurtdışına gider ve bir markanın büyük bayisiyle anlaşır. 100-200 artık ne kadar istiyorsa o kadar araç siparişi verir. Bayi bu araçların Türkiye’ye gidebilmesi için önce o ülkede trafiğe kaydedilmesi gerektiğini söyler.

Bunun da sebebi açık. Örneğin Almanya, KDV’sini tahsil etmediği bir aracın bayi elinden ihracatına izin vermez. KDV’yi aldıktan sonra ise nereye gittiğiyle hiç ilgilenmez. Ama Almanya’nın önce trafiğe kaydettirdiği, vergisini aldıktan sonra çıkardığı araçlar teknik olarak ikinci el olurlar. İşin ilginç yanı bugün Türkiye’ye kullanılmış araç ithalatı yasaktır, ama nedense bu tip otomobillerin ithalatında bu kural hiç çalışmaz.

ÇAYCIYA BİLE ŞİRKET

İstanbul’da gümrüğe gelen araçların Türkiye’ye resmi olarak ithal edilmesi için faturası ibraz edilir. Eskiden tüm bu tip otomobiller herhangi bir beyaz eşya faturasıyla bile ülkeye sokulduğundan gümrükçüler sunulan faturayı artık kabul etmiyor, resmi ithalatçıdan teyit istiyor. Sonra da faturada yazan rakamın üzerine 3-5 bin Euro da kendi ekleyerek fiyatı artırıp ve KDV’yi bu fiyat üzerinden alıyor.

Haberin Devamı

Bundan sonra otomobillerin ÖTV matrahının düşürülmesi operasyonu başlıyor. İthalatçı bayisine, bayisi bir başka bayiye, sonra o da bir başkasına satarak son kullanıcısına geçip, trafiğe kaydolana kadar otomobilin fiyatını yarısına kadar düşürüp, ÖTV’yi de bu rakam üzerinden öder. Bazıları çaycılarının üzerine bile şirket kurup araçları üzerinden geçirebiliyor. Sonuçta ithalatçı Türkiye’de distribütötürün sattığı aracın yarı fiyatına kadar inen araçtan elde edilen paranın bir kısmını resmi yoldan, önemli bir kısmını açıktan alır.

Açıktan alınan para yurtdışındaki bayiye de aynı şekilde ödenir. Maliye nereye kadar uzanabilecek bilmiyorum ama bu işi gerçekten çözmek istiyorsa, soruşturmayı Türkiye’deki birkaç ithalatçıyla sınırlı tutmayıp belki de yurtdışındaki büyük bayilere kadar genişletmesi gerekir.

Haberin Devamı

Yani sonuçta yıllardır tartışılıp duran ‘grey’ market araçlarını kimse kafasına göre ithal etmiyor, hepsi devletten ithalatçı belgesi alarak bu işi kulbuna uyduruyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!