Güncelleme Tarihi:
CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak Başbakan Erdoğan'ın kredi kartı çıkışına "Sanki 10 yıldır olan kendisi değilmiş gibi..." tepkisini gösterdi. Öztrak, "Erdoğan sanki bu ülkede 10 yıldır başbakan olan kendisi değilmiş gibi, yetkisi olduğu halde bu soygunu durdurma yetkisi yokmuş gibi konuştu. Kalkmış bankalardan şikayet ediyor. Sanırsınız ana muhalefet lideri. El insaf" dedi.
Erdoğan'ın, ülkeyi on yıldır borçla, sıcak parayla idare ettiğini, geliri artmayan vatandaşın da hayatını sürdürmek için bir bankadan bir bankaya koşup, bir kredi kartı borcunu bir başka bankanın kartıyla, kredisiyle kapatmaya çalıştığını ileri süren Öztrak, "Şimdi de kalkmış borç batağına saplanan insanlara kredi kartı kullanmayın, diyor. Sanki 10 yıldır iktidarda bir başkası var. Tamam vatandaş kart kullanmasın, o zaman ülkede üretimi artırın, vatandaşın gelirini artırın. İnsanlar borçla hayatta kalır hale gelmişler. Kart kullanmayıp ne yapacaklar, aç mı kalacaklar" diye sordu. Öztrak, Başbakanın Gezi Parkı olaylarının sorumlusu olarak faiz lobisini gösterdiğini anımsatırken, dünkü açıklamalarıyla faiz lobisini kredi kartına indirgeyerek, geri adım attığını iddia etti.
BORÇLULUK ARTIYOR...
MHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kenan Tanrıkulu, Başbakan'ın sözlerinin ekonomik ve rasyonel olmadığını söyledi. Tanrıkulu, 2010 yılında borcun hane halkının harcanabilir gelirine oranının yüzde 43.5 iken Aralık 2012 itibariyle bu oranın yüzde 51'e ulaştığına dikkat çekti. Tanrıkulu, "Kişi başına milli gelir 2009 yılı sonunda 13 bin 221 lira iken; 2012 yılsonunda cari fiyatlarla yüzde 43.1'lik artışla 18 bin 927 liraya çıkmış. Ama kişi başına düşen borç miktarı Mart 2010'da bin 947 lira iken Mart 2013'te 3 bin 704 liraya ulaşmış yani cari fiyatlarla yüzde 90 artmış. Bu şunu gösteriyor, uygulanan ekonomi politikaları, reel geliri artırmadığı için vatandaş hayatını sürdürebilmek için ya kredi çekmiş ya da kredi kartına yüklenmiş" dedi.
Türkiye'de 56.5 milyon kredi kartı bulunduğunu, vatandaşın, bir borcu kapatmak için başka bir bankanın kredi kartını kullandığını ifade eden Tanrıkulu, son iki ay içinde kart borcunu ödeyemeyen kişi sayısının yüzde 14.3'lük artışla 100 bine yaklaştığını söyledi. Bu yılın ilk 6 ayında kart borcunu ödeyemeyen kişi sayısının 325 bine ulaştığını, borcunun asgarisini ödeyerek faize düşen kişi sayısının toplamda 1.5 milyona yaklaştığını anlattı.
SORUN ALT GELİR GRUBUNDA...
Ahmet Kenan Tanrıkulu, sorunun özellikle toplumun yüzde 20'lik alt gelir grubunda yaşandığına dikkat çekerek, bu kişilerin yaşamlarını sürdürmek için kredi veya kredi kartı kullandığının altını çizdi. O nedenle başbakanın çağrısının irrasyonel olduğunu ileri süren Tanrıkulu, "Başbakan bu insanlara yaşamınızı sürdürmeyin, çağrısı mı yapıyor" diye sordu.
Tüketici Yasa Tasarısı'nın, hükümet tarafından bu yasama döneminde çıkarılabilecekken tatil sonrasına bırakıldığını anımsatan Tanrıkulu, eksiklikleri olmakla birlikte tasarısının kredi kartları ve bankaların aldıkları işlem ücretlerine ilişkin düzenlemeler barındırdığını anımsattı. Başbakanın bankalardan şikayet etmek yerine, vatandaşı koruyacak yasanın bir an önce çıkarılmasını sağlaması gerektiğini belirten Tanrıkulu, vatandaşın kredi kartı ve kredi kıskacına düşmemesi için Avrupa'da olduğu gibi, kişilerin gelirlerine göre limit belirlenmesi için yasal değişiklik yapılmasını istedi. MHP olarak bu değişiklik için girişimde bulunacaklarını anlatan Tanrıkulu, bu limitin tüm bankacılık sektörü tarafından görülmesi gerektiğini böylece, limitini dolduran bir kişinin A bankasından da B bankasından da kredi çekmesinin, kart almasının önüne geçilebileceğini ifade etti.
"DOĞRU BİR İKAZ"
Tüketiciler Birliği Başkan Vekili Hatice Saadet Kalyoncu ise Başbakan'ın söylediği cümleden sonraya bakıldığında aslında 'ayağı yorgana göre uzatmayı' kastettiğini söyledi.
Kredi kartının bir kredi aracı değil ödeme aracı olduğunun altını çizen Kalyoncu, "Maalesef bütün sorunlar bu algı yanlışlığından kaynaklanıyor. Sonuçta Başbakan'ın sözleri bu anlamda bakıldığında doğru bir ikaz ve hatırlatma. Ben olaya tüketici açısından bakıyorum. Kredi kartının hayattan çıkarılması değil ama doğru kullanılması çok önemli. Bu bir ödeme aracı. Eğer olması gerektiği gibi kullanmazsanız sadece bankalara para kaptırmış olursunuz. Ancak kredi kartları yerinde ve doğru kulanıldığında kayıtdışını engellemesi açısından çok önemlidir, bunu da unutmamak gerekir" dedi.
FAİZ LOBİSİNDEN FAİZ DIŞI GELİR LOBİSİNE...
Radikal Gazetesi yazarı ve ekonomist Uğur Gürses, Başbakan'ın söyleminin faizden faiz dışı gelir ve komisyonlara döndüğünün altını çizdi.
Ancak Başbakan Erdoğan'ın şikayet etmek yerine rekabeti artırıcı ve ücretleri düşürücü yönde adımlar atması gerektiğini kaydeden Gürses, "Orası şikayet merci değil. Eğer Başbakan bu konuda çok muzdaripse o zaman elinin altında kamu bankaları var, o bankalara talimat verir ve komisyonlarını düşürmesini ister. Ama bunların rekabet kuralları içerisinde olması gerekiyor" dedi.
Ekonomilerde kimseye 'kredi kartı almayın' denmeyeceğini ancak kredi kartı kullanmanın da aslında belirli bir finansal okuryazarlık gerektirdiğini belirten Gürses, "Okullara bunun dersi koyulabilir ve insanlar böylece harcamalarını daha rasyonel yaparlar. Mesela çok kredi almazlar ve zamanında ödeme kültürünü geliştirirler. Kredi kartı insanlara olmayan satın alma gücünü vermiyor. Sadece nakit akımlarını düzenlemeye yarıyor. Aybaşında alacağımız maaşa mahsuben harcama yapılmasını sağlıyor. Ama herkes bu şekilde göremiyor" dedi.
BU ÇAĞRIYI YAPMAK BİZİM İŞİMİZ
Başbakanın "Kredi kartı almayın" çağrısını samimiyetsiz bulduklarını söyleyen Tüketiciler Birliği Federasyonu Başkanı Ali Çetin de "Tüketicilere böyle bir çağrı yapmak bizim işimiz. Herkes kendi üzerine düşen iş ile ilgilenmelidir. İşlerin bu duruma gelmesinin sorumlusu ne faiz lobisi ne banka lobisidir yetki sahibi tek bir merci vardır o da hükümettir yani Başbakandır. Onun görevi de böyle çağrı yapmak değil yüksek yargı kararlarına uygun hareket etmektir. Eğer bir şeyler yapılmak isteniyorsa, tüketicilerin aleylehine olan yasalar değiştirilmelidir. Alım gücünü arttıracak girişimlerde bulunulmalı, tüketicinin hem mali hem hukuksal anlamda hakkını arayabilmesinin önü açılmalıdır. Aksi halde bu çağrılar seçime yönelik çaba olarak değerlendirilecektir" dedi.
Bankaların 2001 yılından bu yana olağan üstü karlar elde ederken, tüketicinin alım gücünün de aynı oranda düştüğünü ifade eden Çetin; "Bankalar bunu yapabiliyorsa ona bu hakkı veren hükümettir. Biz 1999'dan bu yana tüketicinin alım gücünü arttıracak düzenlemeler talep ediyoruz. Ama yapılan düzenlemeler hep tüketici lehine oldu" diye konuştu.
HÜKÜMETİN BANKALARDAN FARKI YOK
BDP Diyarbakır Milletkvekili Altan Tan ise, "halkı kredi kartı üzerinden soyan bankalarla, benzin ve mazot üzerinden soyan hükümet arasında hiçbir fark olmadığını" ileri sürdü.
Erdoğan'a göre, sadece bir bankanın faiz dışı gelirlerinin yıllık 600 milyon liraya ulaştığını belirten Tan, "İnsan Sayın Başbakan'ı dinlerken hayretler içinde kalıyor. Yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali. Sen bu ülkenin Başbakanısın. Tek bir banka halktan bu kadar haksız yere para almışsa sen ne yapıyorsun?" dedi.
Başbakan Erdoğan'ın faiz lobisinden de şikayetçi olduğunu belirten Tan, faiz lobisine yolu açanın da yine hükümetin ekonomik politikası olduğunu ileri sürdü. Ekonominin sıcak parayla ayakta tutuluduğunu, dışarıdan para gelmesi için faizlerin yüksek seyrettiğini belirten Tan, 'Bir hafta içinde Merkez Bankası 6 milyar dolar döviz sattı, dolar hala düşmüyor. Övünüyorsun, '150 milyar dolar döviz rezervim var' diye ama 6 günde 6 milyar doların gidiyor. Demek ki senin 150 günlük ömrün var. Bu faiz cennetini yaratan sizsiniz. Hadi, gücünüz yetiyorsa kalkın Türkiye'deki faizleri Japonya seviyesine indirin" diye konuştu.
Tan, hükümet sözcülerinin, benzine gelen zammı açıklarken, "ben petrolü dövizle alıyorum, o yükselince mecburen zam yapıyorum" savunmasının "yalan" olduğunu, benzinin fiyatının bu kadar yüksek olmasının alınan vergilerden kaynaklandığını söyledi. Tan, halkı kredi kartı üzerinden soyan bankalarla, benzin ve mazot üzerinden soyan hükümet arasında hiçbir fark olmadığını ifade etti.