Güncelleme Tarihi:
Süt fiyatlarında neredeyse iki senede bir yaşanan fiyat tartışması yeniden alevlendi. Maliyetleri artarken çiğ süt satış fiyatının artmadığını söyleyen süt üreticileri, Ulusal Süt Konseyi’nin (USK) çiğ süt tavsiye satış fiyatında artış yapmasını talep ediyor. Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği’ne (TÜSEDAD) göre, mevcut maliyetlerle bir litre çiğ süt 17.5 TL’ye üretilirken USK’nın belirlediği satış fiyatı litre başına 14.65 TL’de kaldı. Bazı bölgelerde ise alım fiyatının 14 liranın da altına indiği belirtiliyor.
Yurt içindeki çiğ süt satış fiyatının Avrupa’ya kıyasla daha pahalı olduğunu söyleyen sanayiciler ise, bu durumun son bir yılda ihracatta pazar kaybına yol açtığını söylüyor. Tüm bu tartışmalar sürerken bir yandan da marketlerde satılan bir litre süt, çoktandır 40 lirayı aşmış durumda. Perakendeciler ise fiyatların da etkisiyle vatandaşın süte olan talebinin azaldığını; artan stokları eritmek için kademeli bir şekilde indirime gittiklerini anlattı.
USK’YA GÖRE MALİYET 12.36 TL
USK, çiğ süt tavsiye fiyatını 1 Mayıs’tan itibaren yüzde 8.5 artışla litre başına 14.65 TL’ye çıkarmıştı. USK’nın internet sitesinde yer alan verilere göre, mayıs ayında ülke genelinde bir litre çiğ süt maliyeti 12.41 TL iken temmuz itibarıyla bu rakam 12.36 TL oldu. Dolayısıyla USK’nın maliyet hesabına göre, mevcut satış fiyatları maliyetin 2.29 TL üzerinde.
SANAYİCİ: AVRUPA’YA KIYASLA PAHALIYIZ
Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği Başkanı Harun Çallı, Avrupa’daki çiğ süt maliyetinin 50 cent civarında olduğunu; yurt içindeki çiğ süt alım fiyatlarının Avrupa’ya kıyasla pahalı kaldığını aktardı. Ulusal Süt Konseyi’nin hesabının, maliyeti en fazla olan üretici baz alınarak yapıldığını kaydeden Çallı, “Avrupa’da üretilen süt Türkiye’de üretilen süte göre hem daha ucuz hem daha kaliteli. Bizim çiğ süt maliyetimiz hep daha pahalıydı ama döviz kuru da yüksekti. Kur kontrol altına alındığı için biz daha pahalı kaldık” dedi.
ÜRETİCİ: MALİYETİMİZ AVRUPA’DAN YÜKSEK
TÜSEDAD Başkanı Sencer Solakoğlu ise, üretim girdilerinin Avrupa’ya göre daha pahalı olmasından dolayı satış fiyatının da daha yüksek olduğunu savunuyor.
USK’nın maliyet hesaplamasıyla kendilerinin maliyet hesabının farklı olduğunu; kendi hesaplamalarına göre bir litre çiğ süt maliyetinin 17.5 liraya yükseldiğini aktaran Solakoğlu, “Sadece yem maliyetlerine olarak bakıp, diğer maliyetleri göz ardı ederseniz USK’nın açıkladığı maliyetlere geliyorsunuz. Sütün soğutma maliyetleri çok yüksek. Biz sütün soğutulmuş ve toplanmış şekliyle maliyet hesabı yapıyoruz. O yüzden bizim için enerji giderleri de maliyetin bir parçası. Ek olarak amortismanı da hesaba katıyoruz. Çünkü kullandığımız malzemelerin ilaçlanması, yıpranması sonucunda yenilemeler gerekiyor” dedi.
‘21.05 TL OLMALI’
Solakoğlu, “Son hesabımıza göre, üreticinin kazanç sağlaması için satış fiyatı 21.05 TL’ye çıkarılmalı” diye konuştu.
Sütün birçok farklı gıda ürünün de ham maddesi olduğunu, süte zam geldiğinde diğer malların da fiyatı artacak endişesiyle süt fiyatlarının baskılandığını ifade eden Solakoğlu, “Bu da bir kısır döngüye yol açıyor. İki üç yılda bir aynı tartışmalar tekrar yaşanıyor. Halbuki üretim yapılıyor. Üreticiye maliyetin üzerinde bir fiyatın kâr payıyla birlikte verilmesi, hem et hem süt tarafında kısır döngüye düşmemek için en doğru olandır” ifadelerine yer verdi.
‘İHRACATÇI PAZAR KAYBETMEYE BAŞLADI’
TEKSÜT Yönetim Kurulu Başkanı Cevdet Arınık da, yurt içindeki çiğ süt alım fiyatlarının Avrupa’ya kıyasla pahalı olmasının ihracatçıya rakip ülkelerle rekabette olumsuzluklar yaratmaya başladığını dile getirdi. “Sütün fiyatını konuşmak yerine maliyetini nasıl aşağı çekebiliriz, bunu tartışmamız lazım” diyen Arınık, “USK’nın belirlediği çiğ süt tavsiye satış fiyatı 14.65 TL iken, biz Marmara Bölgesi’ndeki süt üreticisinden 15 TL’den alım yapıyoruz. Mevcut döviz kurunun da etkisiyle son dönemde dünyadan daha pahalı hale geldiğimiz için ihracatta sıkıntılar yaşamaya başladık. Çin pazarını kaybettik örneğin. Çin artık Polonya’dan alım yapıyor. Diğer ihracat pazarlarımız ise alımını azaltmaya başladı. İhracatı kaybedersek süt üreticisi daha da zora girer” değerlendirmesinde bulundu.
NELER YAPILMALI?
Sütte yaşanan bu fiyat sarmalı iki yıl önce de yaşanmış; maliyetini karşılayamadığını belirten üreticiler süt veren anaç hayvanlarını kesime gönderince kırmızı et fiyatları da bundan nasibini almıştı. Peki bu durumun belli aralıklarla yaşanmaması için neler yapılmalı?
TÜSEDAD’a göre, Türkiye’deki maliyetin Avrupa’ya göre yüksek olmasının nedenlerinden biri, 1 TL’lik girdi ile Avrupa’daki kadar çok çıktı elde edilememesi. Üreticinin eğitim seviyesi ve teknik bilgisinde eksiklik olduğunu söyleyen TÜSEDAD Başkanı Sencer Solakoğlu’nun önerisi şöyle: “Çiftçi zarar halinde olduğu için, bilgi vermeye gittiğiniz zaman bu ‘boğulan bir insana kulaç atmaya öğretmeye’ benziyor. Önce dar boğazdan çıkmasını sağlayıp, sonra da planlı, stratejik bir şekilde gerekli eğitimlerin verilmesi lazım. Bu tarım politikası çerçevesinde olmalı ve nereden başlayacağız tüm ülkede bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı. Eve giren sütün hijyeni herkes için çok önemli. Bunun başladığı yer de çiftçinin ahırı. Orada doğru koşulların başlaması lazım ki hem uygun fiyatlı ve sağlıklı bir ürün üretebilelim.”
TEKSÜT Yönetim Kurulu Başkanı Cevdet Arınık, “Süt çok geniş bir kitleyi ilgilendiriyor. Çok güçlü bir devlet politikası lazım. Üretilen sütün kalitesinin artırılması, süt toplanma işleminin daha planlı yapılması, köylüye sadece kredi desteği değil eğitim de verilmesi lazım”değerlendirmesinde bulundu.
VATANDAŞ ALMADI DEPODAKİ STOK ŞİŞİNCE İNDİRİM BAŞLADI
TEKSÜT Yönetim Kurulu Başkanı Cevdet Arınık, son aylarda süte yönelik talep azaldığı için hem sanayicinin hem de perakendecinin fiyatlarında yüzde 5-10 civarında geri çekilmeler yaşandığı bilgisini verdi.
Söz konusu indirimlerin 15 Haziran’dan bu yana kademeli bir şekilde gerçekleştirildiğini ifade eden Arınık, talepteki düşüşün nedenlerini ise şöyle özetledi: “Birçok nedeni var: Talebin azaldığı dönem, sütün en bol olduğu döneme denk geldi. Vatandaşın alım gücünün azalması ve turizm bölgelerindeki azalan hareketlilik talepteki düşüşte etkili oldu. İhracat da azaldı. Dolayısıyla soğuk hava depoları ürün doldu. Herkesin elinde satamadığı için mal birikti. Fakat bu ürünler uzun ömürlü değil. Dolayısıyla satılması lazım. Yapılan indirimlerle stoklar azalmaya başladı.”