Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD)Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, hükümetlerin AB ortalamalarına yakın bir reel vergiyi veya kişi başına vergi düzeyini yakalamak ve korumak durumunda olduklarını belirtti.
Bu kapsamda Vergi Konseyi Başkanı Mustafa Uysal, Dünya Bankası Ekonomi Uzmanı Kamer Karakurum-Özdemir, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Ümit İzmen, TEB Mali Yatırımlar A.Ş. Mali İşler Yöneticisi Seda Ateş ve SGK Kurumlar Gelişim Daire Başkanı Erkan Karaaslan kayıt dışı ekonominin farklı yönlerini dergi için ele aldı.
Kayıt dışı ekonominin yanı sıra “İklim Değişikliği” konusuna bir dosya olarak yer verildi. 2010 yılı sonunda Meksika'nın Cancun kentinde düzenlenen iklim değişikliği zirvesi sonuçları, hükümete ve iş dünyasına bu anlamda düşen görevler farklı kesimlerden uzmanların makaleleriyle ele alındı. Dosya konusu kapsamında, Türkiye'nin iklim değişikliği ile mücadele süreci, düşük karbonlu ekonomiye geçiş süreci, iklim finansmanı gibi konular incelendi.
Dergide, Genel
Seçimler öncesinde işlenecek siyasi parti programları çerçevesinde, Şubat sayısında CHP'nin ekonomi ve sosyal politikalara bakışı konu alındı. Derginin gelecek sayılarında, TBMM'de grubu bulunan diğer siyasi partilerin programlarına ilişkin değerlendirmelere de yer verilecek.
“Kur savaşları” konusu, yeni sayıda avro penceresinden değerlendirilirken, dergide ayrıca Türkiye'nin izlediği dış politika ve 2011 yılındaki olası seyri irdelendi. Bu seyrin önemli bir parçası olan Afrika-Türkiye ilişkileri ile ilgili makaleler yer aldı. Derginin kültür sanat sayfalarında ise Bayburt'ta hayata geçirilen ve yöresel kalkınma projesi özelliği taşıyan “Tezgahta Gelecek Dokumak” projesi konu alındı.
“YÜZDE 45-50'LİK KAYIT DIŞILIK ORANI TUTARSIZ DERECEDE YÜKSEK”
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, dergideki “Kayıt dışı ekonomi ile ilgili sormadığımız sorular var” başlıklı makalesinde, gerek 2010 Orta Vadeli Programında, gerekse 1998 yılı programında kayıt dışı ekonomiye ilişkin bazı tespit ve amaçlara yer verildiğine, 80'li, 90'lı ve 2000'li yılların tüm program, plan ve benzeri resmi hedef belgelerinde büyük ölçüde aynı değerlendirmeleri bulmanın mümkün olduğuna değindi.
Boyner, tam tanımı yapılamayan kayıt dışı ekonominin farklı türleri bulunduğunu ve ne boyutta olduğu tam olarak ölçülemediğini belirterek, bu nedenle diğer yatırım ve iş ortamı problemleri gibi bir tanımlı mikro yapısal bir alan olmadığı, kayıt dışılığın büyük ölçüde “gelişmemiş ekonomi” problemi olarak da tasnif edilebildiği, kişi başına gelir belli bir eşiğin üzerinde seyredince kayıt dışılık oranının ihmal edilebilir düzeye düştüğünün gözlemlendiği bilgilerini verdi.
Türkiye örneğinde kayıt dışılık durumunun, “çeşitli iktisadi olgularda olduğu gibi” iki yöne de tam uyum göstermediğine işaret eden Boyner, şöyle devam etti:
“Türkiye ekonomisinin bulunduğu düzey, dış ticaret hacminin ulaştığı mertebe, AB üyeliğinde kat edilen mesafe veri olarak alınırsa, yüzde 45-50'lik kayıt dışılık oranı tutarsız derecede yüksek gözüküyor, üstelik kayıt dışı istihdam uzunca bir zamandır bu aralıkta hareket ediyor.
Öte yandan, yaklaşık 10 yıldır, TÜİK'in gerçekleştirdiği Hane Halkı İşgücü Anketi (HİA) verilerinin öngördüğü yüzde 45 civarında kayıt dışı istihdamı (yaklaşık 10 milyon kişiye denk geliyor) veri olarak alınırsa, Türkiye'nin gelişmişlik düzeyini, dışa açıklık oranını, büyüme dinamiğini ve AB mevzuatının Türk mevzuatına aktarım düzeyini açıklamakta güçlük çekiliyor. Elbette, bu tanımsal ve gözlemsel teorik tutarsızlıklar bir tarafa bırakılır ise kayıt dışılıktan gerçek olarak muzdarip olan iki temel kesim vardır: Birincisi kayıtlı çalışan girişimciler, diğeri ise kayıtlı girişimcileri de kapsayan her türlü vergi ödeyen kişi ve kurumlar.
Hükümetler, 21. yüzyılda kendisinden beklenen denetleme ve düzenleme sorumluluklarını harfiyen yerine getirecek, asayiş, güvenlik, bayındırlık, belediye hizmetleri, temel sağlık ve temel eğitim sorumluluklarını hakkıyla üstlenecek ve böylelikle seçmenden oy isteyecek ise AB ortalamalarına yakın bir reel vergi veya kişi başına vergi düzeyini yakalamak ve korumak durumundadır. Nitekim, vergi/milli gelir oranları incelendiğinde görülecektir ki, Türkiye, gelişmiş ülkelerin vergi/milli gelir oranlarını genel olarak yakalamıştır. Üstelik son 20 yılda sonuçsuz kalan onlarca makro uyum paketi ile kayıtlı kesim üstüne salınan ek vergilerin yarattığı tahribatın bu oranlara yansımadığını da belirtmeliyiz. Bu basit hesaptan anlaşılıyor ki, kamu hizmetinin faturasını son derecede sınırlı-kayıtlı bir kesim ödüyor. Bu yapının vergi tabanını er veya geç tahrip etmesi beklenir.”
“KAYIT DIŞILIKLA MÜCADELEDE YETERLİ BİR GELİŞME SÖZ KONUSU OLMAMIŞTIR”
Boyner, TÜİK Hanehalkı İşgücü Anketine (HİA) göre kayıt dışı istihdam yüzde 45-50 civarında bulunurken, şirket ölçeğine göre dağılımı değerlendirildiğinde istihdamın yüzde 75'inin küçük ve nispeten orta ölçekli şirketler tarafından gerçekleştirildiğine dikkati çekerek, şu soruları sordu:
“Bu durumda, basit aritmetik, küçük ve orta ölçekli firmalarımız için çalışanların çok büyük bir bölümünün kayıt dışı olmasını gerektiriyor. Asıl çarpıcı olan bu değil; rekabeti en olumsuz etkileyen maliyet unsuru iddia edildiği üzere istihdam vergileri ise bu kesimin büyüme sürecine katılımı nasıl olacak? Bu kesimdeki firmaların üretkenlik düzeyi nasıl artırılacak? Dünya Bankası çalışması, kayıt dışı istihdamın, hem üretkenlik hem de nispi ücret olarak kayıtlı kesimin gerisinde kaldığını gösteriyor. Bu nitelikte bir firma kesimine, örneğin inovasyon desteği nasıl verilebilecek? Keza Ar-Ge desteğini, çalışanların yüzde 65'i kayıtsız olan bir kesime nasıl yönlendirebileceksiniz? Böyle bir yapıda
Kredi Garanti Fonu arzu edilen verimlilikte çalışabilir mi?”
Son boyutun, merkezi otoritenin tutumu ile ilgili olduğunu kaydeden Boyner, devletin ve hükümetlerin kayıt dışı ile ilgili söylemlerinde herhangi bir eksiklik olduğunun söylenemeyeceğini belirterek, “Amaçlar, hedefler, tespitler büyük ölçüde aynı, iyi niyetli ve hatta zaman zaman hareket planları yapılmış ve özel komisyon, platform, kurultay, strateji vb. gibi somut girişimler de oluşmuş. Ancak tüm bu dönemlerde kayıt dışılıkla mücadelede yeterli bir gelişme söz konusu olmamıştır. Demek ki, basit hesaplar ile toplam refahta önemli kayıplara neden olan kayıt dışı ekonomi ile mücadeleyi engelleyen başka unsurlar olması gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.
Boyner, her durumda, bir kez daha kayıt dışılığın nedenlerini, psikolojik, kültürel boyutlarını, mücadele yöntemlerini, kurum ve kesimlere düşen görevleri çalışmak gerektiğinin altını çizerek, “Hükümetlerin, gerek yabancı ve gerekse yerli yatırımcıların iş ve yatırım ortamı açısından, rekabet düzeyi açısından, yani aslında istihdam, refah ve işsizlik açısından en önemli sorunlarından biri olarak işaret ettiği kayıt dışı ekonominin varlığı ve büyüklüğü ile ilgili daha cesur sorular sormaları, daha cesur öneriler geliştirmeleri gerekiyor” ifadelerine yer verdi.