Güncelleme Tarihi:
Önümüzdeki döneme ilişkin enerji arzı güvenliği bakımından endişe duyuyor musunuz?
Hem petrole hem de doğalgaza baktığımız zaman önümüzdeki yıllarda özellikle 2025’ten itibaren Türkiye gibi enerji ithalatçısı, ekonomileri enerji ithalatına ciddi olarak bağlı olan ülkeler için güzel bir döneme giriyoruz. Petrole baktığımız zaman petrol talebi giderek zayıflıyor. Bunun da iki nedeni var; biri geçmiş 10 yılda dünyada bütün petrol talebindeki büyümenin yüzde 60’ı tek başına Çin’den geliyordu ve o zaman Çin ekonomisi yüzde 6 falan büyüyordu. Şimdi Çin ekonomisi zayıflıyor, zayıflayınca
yüzde 4’lere düştü ekonomik büyüme. Çin’in daha az
enerjiye ihtiyacı olacak, birinci nedeni bu.
İkinci neden ise bütün dünyada Çin’den başlamak üzere elektrikli arabalarda hızlı bir büyüme var. Bu yüzden petrol talebi birazcık yavaşlıyor ve çok makul seviyelere geliyor. Bunlara ilave olarak petrol arzı dört ülkede hızlı bir şekilde artıyor; Amerika, Kanada, Brezilya ve Guyena’da üretim çok fazla. Sadece bu dört ülkeden gelecek olan petrol üretim artışı dünya petrol talebini karşılıyor. Yani Ortadoğu’daki ülkelerin petrol piyasaları üzerindeki hakimiyeti ciddi anlamda azalıyor. Bu bakımdan düşük talep, yüksek arz demek, fiyatlarda aşağı doğru baskı olacağı anlamına geliyor. Ben bunu birkaç ay önce Türk basınına söylemiştim. O günden bu yana 15 dolar düştü, 70 dolara geldi. Normal şartlarda bu devam edecek. Doğalgaza gelince, bizim gibi ülkeler için yine güzel bir haber var.
LNG DALGASI GELİYOR
O da şu: 2025’ten başlayarak dört-beş yıl boyunca muazzam bir yeni LNG dalgası geliyor. Özellikle iki ülkede, ABD ve Katar’da birçok proje bitme aşamasına geldi. Bunlar geldiği zaman 250 milyar metreküp dediğimiz, yani 40 yılda yapılanın yüzde 50’si, 3-4 yıl içerisinde piyasada olacak. Yani şimdiye kadar satıcıların egemen olduğu bir doğalgaz piyasasından, alıcıların daha güçlü olduğu bir piyasaya geçeceğiz. Bu da fiyatları aşağı doğru baskılayacak. Baktığımız zaman, çok büyük jeopolitik gelişmeler olmaz ise, bizim gibi ekonomisi enerji ithalatına bağlı olan ülkeler için güzel bir döneme giriyoruz diyebiliriz.
ABD seçimlerinde Trump’ın kazanması durumunda enerji politikalarında değişiklik olur mu?
Bundan önce hem Obama hem Trump döneminde çok iyi çalıştık. Fransa’da hükümetler değişti, İngiltere’de değişti, yani hepsiyle biz çalışırız, hiçbir sorun yok. Ama dünya için baktığımız zaman şunu söyleyebilirim size…Şu anda dünyada temiz enerjide teknolojinin başını çeken ülke tek başına Çin. Mesela size birkaç rakam vereyim. Dünyadaki güneş panellerinin yüzde 80’i tek başına Çin’de üretiliyor. Elektrikli arabaların yüzde 60’ı, rüzgâr santallarının yüz 60’ı da Çin’de üretiliyor. Ve Çin’in aslında bu kadar önde gitmesinin esas nedeni bu teknolojilerde iklim değişikliği ve temiz enerji değil. Tamamıyla bir sanayi politikası. Şunu herkes görüyor, bütün dünyadaki ülkeler Amerika olsun, Avrupa olsun, Japonya olsun, dünya ekonomisindeki yeni evre, temiz enerji, teknoloji evresi olacak. Ülkeler birbirleriyle burada rekabet içine girmeye başladı. Mesela Amerika’da enflasyon azaltma kanunu diye bir kanun çıktı ve bu kanun ya da teşvikler diyeyim, temiz enerji teknolojisine muazzam destek verdi. Şimdi Avrupa’da yeni komisyon, muazzam bir temiz enerji teşvik paketiyle gelecek. Bunların arkasında yatan esas neden sanayi politikaları, yani sanayinin bundan sonraki döneminde Çin’le rekabet edebilme şansı olmalı. Bununla birlikte yeni bir şey gündeme gelecek: Ticaret engelleri, bariyerleri... Şimdi ülkeler mesela Amerika ve Avrupa olsun, Hindistan olsun, Çin’den ya da başka ülkelerden gelecek olan temiz enerji ürünlerine ki bunlar elektrikli arabalar olabilir, güneş panelleri olabilir, ciddi vergiler koyarak, burada kendi üretimlerini ve kendi mamullerini avantajlı duruma getirmeye çalışacaklar. Yani ben esasında temiz enerjinin gelişimindeki en ciddi engel olarak siyasi değişimleri değil de ticari alınacak korunma tedbirlerini görüyorum.
NÜKLEERE DÖNÜŞ HIZLANACAK
Dünyayı gelecekte nasıl bir enerji arzı bekliyor?
Yani şunu söyleyeyim, dünyada petroldeki büyümede bir yavaşlama olacağını konuştuk ama elektrik tüketimindeki artış son derece ciddi olarak devam edecek. Bunun en önemli üç tane itici gücü var. Biri ulaştırma sektörü elektrikle olacak. Mesela arabadan bahsediyoruz ama yakında kamyonları, otobüsleri de göreceğiz. İkincisi yapay zekâ; ayriyeten ilave bir elektrik tüketiyor. Üçüncüsü de sanayi sektöründe elektrik hızlı bir şekilde büyüyor. Yani talep hızlı bir şekilde büyücek. Önemli soru bu talebi nasıl karşılayacağız, hem de fosil yakıtları azaltalım derken. Şimdi yenilenebilirdeki büyüme devam edecek. Bizim üç yıl önce doğru tahmin ettiğiniz gibi nükleer de önemli bir geri dönüş yapıyor bütün dünyada. Yani Kore’den Japonya’ya, Japonya’dan Amerika’ya, Çin’e, Avrupa’daki hemen hemen her ülke ciddi bir şekilde dönüş yapıyor. Elektrik talebindeki hızlı artışın nükleere geri dönüşü hızlandıracağını düşünüyorum. Yani gelecekteki elektrik üretim kompozisyonuna baktığımız zaman aslan payı, büyümenin aslan payı yenilenebilirde olacak. Nükleerden hızlı bir gelişme bekliyorum ama bunun yanı sıra tabi fosil yakıtlar da hala bir pay sahibi olacak. Ama büyüme payının esas olarak yenilenebilir ve nükleerde olacağını düşünüyorum. Bunu da esas nedeni sadece temiz olmalarından değil, özellikle yenilenebilir daha maliyeti ucuz olması ve enerji güvenliği açısından önemli.
JEOTERMALDE YENİ AÇILIMLAR OLACAK
Türkiye’nin yenilenebilir enerji yatırımlarını yeterli buluyor musunuz?
Türkiye yenilenebilir enerji konusunda bence en başarılı ülkeden biri. Özellikle güneşte ve rüzgârda çok iyi adımlar attık. Bu beni çok sevindiriyor. Ama potansiyelimize baktığımız zaman hâlâ muazzam bir potansiyelimiz var.
Yakında yenilenebilirde rüzgâr ve güneşin yanında yeni bir raporla geliyoruz. O da jeotermal. Orada çok önemli yeni açılımlar olacak. Umarım jeotermalden de Türkiye katkı alabilir. Yani Türkiye çok iyi iş yaptı yenilenebilirde ama potansiyelimiz hala çok büyük.
‘NÜKLEER TÜRKİYE İÇİN OLMAZSA OLMAZ’
Türkiye’nin ikinci nükleer santral hazırlıklarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben yaklaşık 20 yıldan beri her Türkiye’ye geldiğimde ki o zaman biraz daha rüzgâr başka yerden esiyordu, şunu söyledim: Nükleer Türkiye için olmazsa olmaz bir teknoloji. Çünkü bizim ekonomimiz büyüyor, nüfusumuz artıyor, şehirleşiyoruz, elektrik tüketimimiz artıyor. O bakımdan nükleere bence Türkiye’nin geçmesi son derece güzel bir adım. İlk nükleer santral yapılıyor. Bence nükleer seçimi yaparken dikkat edilmesi gereken bazı kriterler var. Bunlardan bir tanesi hangi ülkeyle nükleer santralı yapmayı seçerseniz o seçeneğiniz size mevcut enerji sisteminde çeşitlendirme getirmesi lazım. Yani A ülkesi olabilir, B ülkesi olabilir. Bu çeşitlendirmeye katkısı olması lazım. Bu bir. İkincisi maliyetler. Üçüncüsü de en iyi teknoloji mi değil mi? Bu üç unsura bakarak seçim yapmak lazım. Umarım alınacak karar, Türkiye’nin enerji çeşitlendirme konusuna olumlu katkılarda bulunabilir.
KARBONDA İYİ HAZIRLANMAMIZ GEREKİYOR
Karbon düzenleme mekanizmasının giderek gündemden uzaklaştığını görüyorum, bu konudaki görüşleriniz neler?
Avrupa’da şöyle bir şey var. Son altı ay içerisinde yeni Avrupa Komisyonu geleceği için bu konu fazla gündeme gelmedi. Şimdi hâlâ yeni komisyonun oluşum sürecindeyiz. Ben gelecek seneden itibaren bunun ciddi olarak gündeme geleceğini ve bizim gibi ülkelerin buna çok iyi hazırlanması gerektiğini düşünüyorum. Yani biliyorum bazı hazırlıklar var ama biz ticaretimizin yaklaşık 50’sini Avrupa ile yapıyoruz. Sanayimizin bundan negatif bir etki görmemesi için bazı çalışmaları yapmamız lazım. Bu sanayinin kendi alanında atacağı adımlardan, hükümetin Avrupa Birliği ile yapacağı müzakerelere kadar oluşan bir silsile…
Kendimizi bir an önce hazırlamamız gerekiyor. Yoksa bazı önemli sektörler için, otomotiv başta olmak üzere Türkiye için önemli bir baş ağrısı olabilir. Önce bir rakam vereyim. Dört sene önce dünyada satılan her 25 arabadan biri elektrikliydi. Bu sene her beş arabadan biri. Yine burada Çin başı çekiyor. Avrupa ve Amerika Çin’i izliyor. En önemli şey şu: Çin artık elektrikli arabaların maliyetlerini içten yanmalı arabaların maliyetleriyle eşit hale getirdi. 10 yıl önce güneş enerjisi romantik bir hikâyeydi. Bence elektrikli arabalarda da aynı filmi göreceğiz. Tabii ülkeler kendi sanayilerini korumak için bazı vergiler getiriyor. Çok kısa süre önce dünyanın önde gelen 20 araba imalatçısının CEO’suyla toplantı yaptım. İstisnasız hepsi, araba sanayinin geleceğinin elektrikli olduğunu kabul ediyor. Bazısı biraz önce, bazısı biraz sonra ama hedef belli. Bazı yavaşlamalar olabilir, bazı vergiler, başka kısıtlamalar olur ama nereye gideceği açık.