Ulusal Program mali hizmetleri düzenliyor

Güncelleme Tarihi:

Ulusal Program mali hizmetleri düzenliyor
Oluşturulma Tarihi: Mart 29, 2001 00:00


Ulusal Programa göre bankaların konsolide mali tabloları ve uygulanacak muhasebe standartları ile ilgili Bankalar Yasası'ndaki hükümlerin yenilenmesi gerekiyor
Haberin Devamı

Türkiye'nin AB üyeliğinde bir kılavuz niteliğindeki Ulusal Program'ı, mali hizmetlerde önemli düzenlemeleri içeriyor.

Ulusal Program, bankaların konsolide mali tabloları ve uygulanacak muhasebe standartları ile ilgili Bankalar Yasası'ndaki hükümlerin yenilenmesini öngörürken, sigortaya tabi tasarruf mevduatına ilişkin yönetmenliğin de gözden geçirilerek, AB'deki mevduat garanti sistemleri hükümlerine uyum sağlamayı hedefliyor.

Ulusal Program'a göre, Türkiye Bankalar Birliği nezdinde bankacılıkla ilgili "ombudsmanlık" müessesesinin kurulmasında yarar bulunuyor.

Ulusal Program'ın Mali Hizmetler Bölümü'nde Türkiye'de genelde mali, özelde ise bankacılık sektörünün uluslararası rekabete açık ve liberal bir ortamda faaliyet gösterdiği vurgulanıyor.

4389 sayılı Bankalar Kanunu ile yeterli idari ve mali özerkliğe sahip, şeffaf bir yapıda çalışması öngörülen Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun oluşturulduğu belirtilen bu bölümde, bankacılık sistemine giriş ve çıkışların kararını Kurul'un vereceğine işaret edildi.

BANKA KURMADA ARANAN ŞARTLARI AĞIRLAŞIYOR

Ulusal Program'a göre, yeni kanun banka kurmada aranan şartları sıkılaştırılıp, ağırlaştırırken sınır ötesi bankacılık faaliyetlerinin denetimi ve gözetimi bakımından ülkelerararası anlaşmaların yapılmasını öngörüyor.

Banka ortakları ile yönetim kurulları ve üst düzey yöneticilerin sorumluluk ve yükümlülükleri artırıldı, iç denetim ve risk yönetim sistemi getirildi.

Bu çerçevede bankaların icrai birimleri ile yönetim birimlerinin kısmen ayrıştırılması öngörülürken, kredilere ve iştiraklere ilişkin sınırlamalar ile dolaylı kredi tanımı, AB düzenlemeleri ile uyumlu hale getirildi, bankaların denetim ve gözetimi daha şeffaf ve sıkı kurallara bağlandı.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun işleyişine esneklik ve canlılık kazandırılırken, bankaların devir ve birleşmesi teşvik edildi, tasfiye süreci hızlandırıldı. Özel finans kurumları da Bankalar Kanunu'na uymakla yükümlü kılındı.

AB'YE UYUM SAĞLANACAK

Ulusal Program'da, "Bankalar Kanunu uyarınca çıkarılacak düzenlemeler ile AB'ye ve uluslararası düzenlemelere büyük ölçüde uyum sağlanmış olacaktır" denildi.

AB'de hizmetler sektörünün entegrasyonunun 1992 yılında iç pazarın tesisi ile oluşturulduğu, bu sürecin 3 temel prensibe dayalı olarak gerçekleştirildiği vurgulanan Ulusal Program'da, devamlı şu görüşler dile getirildi:

"Bunlardan birincisi, Orijin Ülke Prensibi'dir. Buna göre, bankacılık alanında örnek verilecek olursa, bir üye ülke bankası kendi ülkesindeki yetkili mercin gözetim ve denetimine tabidir. Diğer prensip ise Tek Lisans uygulamasıdır.

Buna göre, bankalar tek bir ülkeden aldıkları lisans ile Birlik üyesi ülkelerin tamamında faaliyette bulunabilmektedir. Üçüncü prensip de ilk ikisinin doğal bir sonucu olarak üye ülkeleri birbirlerindeki yetkili merci ve mevzuatı karşılıklı olarak tanımalarıdır.

Türkiye, AB'ye katılım sürecinde mali hizmetler alanında belirtilen prensiplere ve bu prensipler ışığında çıkarılmış Birlik mevzuatına uyum sağlamak durumundadır."

HİZMETLERİN SERBEST DOLAŞIMI

Bankacılıkla ilgili mevzuatta, Türkiye'de banka kurumlarına ve şube açmak suretiyle faaliyet göstermelerine engel teşkil eden herhangi bir husus bulunmadığı vurgulanan Ulusal Program'da, Türkiye ile AB arasında hizmetlerin serbest dolaşımının devreye girmesiyle Türkiye'de yabancı bankaların sayısının ve uluslararası bankacılık işlemlerinin artmasının beklendiği vurgulanıyor.

Yakın zamanda uluslararası bankacılık uygulamalarına büyük ölçüde uyum sağlayacak önemli düzenlemeler yapıldığı kaydedilen Ulusal Program'da, bankacılık sektörü yapısının piyasa koşullarına uydurulması amacı çerçevesinde, kamu bankalarının bir süreç içinde özelleştirilmelerinin diğer bir gündem maddesi olduğu belirtiliyor.

Program'a göre, bankacılıkla ilgili mevcut Türk mevzuatı, mukabil AB mevzuatıyla özü itibariyle geniş ölçüde uyumlu bulunuyor. Birebir karşılaştırmada, bazılarının tam uyumlu hale getirildiği, bazılarında cüzi değişiklikler yapmak gerektiği, bazılarında ise muadil mevzuat bulunmadığı gözlendi.

Bankaların Konsolide Mali Tablolar Düzenlenmesine ve Konsolide Mali Tabloların İlanına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Tebliğ ile Bankalarca Uygulanacak Muhasebe Standartları Tekdüzen Hesap Planı ve İzahnamesi düzenlemesinde uyumsuzluklar bulunuyor.

Yasa gereği, düzenlemenin yenilenmesi gerekiyor. İlgili düzenlemeler, AB Konsey Direktifi ve değişiklikleri hükümleri çerçevesinde tadil edilecekler.

MEVDUATA GARANTİDE AB STANDARDI

Ayrıca, sigortaya tabi tasarruf mevduatı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nca tahsil olunacak primler hakkındaki karar ve Fon yönetmeliği hükümleri, AB'deki mevduat garanti sistemleri hakkındaki 30 Mayıs 1994 tarihli Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi hükümleri doğrultusunda gözden geçirilerek uyum sağlanacak.

AB mevzuatına uyumun, herhangi bir kurumsal değişikliğe ihtiyaç göstermediği vurgulanan Ulusal Program'da, "Türkiye Bankalar Birliği nezdinde bankacılıkla ilgili (ombudsmanlık) müessesesinin kurulmasında yarar bulunmaktadır" denildi

Program'da, mevcut personelin Topluluk üyesi ülkelerdeki düzenleme ve esaslar hakkında bilgi ve deneyimlerinin artırılması ihtiyacı bulunduğu da kaydedildi.

MENKUL KIYMETLER VE SİGORTACILIK MEVZUATI

Türkiye'nin AB üyeliğinde bir kılavuz niteliğindeki Ulusal Programı, menkul kıymet piyasası ile sigortacılık mevzuatında da değişiklikler öngörüyor.

Ulusal Program'ın menkul kıymetlerle ilgili bölümüne göre, Türkiye'deki sermaye piyasaları, boyutları bakımından gelişmiş ülkelerdekine paralel olmamakla birlikte, mevzuat, kuruluşlar ve ürünler bakımından uluslararası piyasalara ve AB mevzuatına büyük ölçüde yakınlık arz ediyor.

Menkul kıymetlerin borsaya kote olması hakkındaki kurallarla ilgili olarak, sermayenin hesaplanması ve asgari sermaye miktarında, asgari halka açıklık oranlarında ve zorunlu aracılık kullanımı konusunda, bazı farklılıklar saptandı.

Türkiye'de izahnamede yayınlanması gereken bilgi ile ilgili standartlar SPK tarafından belirlenmekte iken, birçok AB ülkesinde bu görevi borsaların üstlendiğine dikkat çekiliyor. Ulusal Program'da, "içeriden öğrenenlerin ticareti" konusunda ise şu bilgilere yer veriliyor:

"Türkiye'de (içeriden öğrenenlerin ticareti) ile ilgili düzenlemeler, Avrupa düzenlemeleri ile çok büyük ölçüde benzerlik göstermektedir. İçeriden öğrenilen bilginin tanımı aynıdır, ancak içeriden bilgi öğrenebilecek kimselerin (insider) tanımında Türk mevzuatında AB düzenlemelerinden farklı olarak (pay sahipleri) ile (elde ettikleri bilginin sadece insider olan kimseler tarafından verilebileceğini bilen şahıslar) sayılmamıştır."

BANKALARIN SERMAYE PİYASASI İŞLEMLERİNE İZİN

AB'ye üyelik aşamasına gelindiğinde bazı konularda yapılması gereken değişiklikler bulunduğu belirtilen Program'da, bu değişiklikler hakkında şöyle denildi:

"Türk yatırım fonlarının tek izin prensibinden yararlanılabilmesi için Türk düzenlemelerinde yatırım fonlarının portföylerine alabilecekleri araçlar arasında altın ve kıymetli madenlerin çıkarılması gerekecektir. Ayrıca bankaların sermaye piyasasında bulunabilmesi konusunda değişiklikler gerekecektir.

Bunlardan başka, borsa kotasyonunda gereken asgari halka açıklık oranı ve kamuyu aydınlatma yükümlülüklerine bazı durumlarda istisna getirilebilmesi gibi konularda birtakım değişiklikler gerekmektedir.

Ayrıca, aracı kuruluşların sermaye yeterliliği konusunda, mevcut düzenleme AB düzenlemeleriyle temelde uyumlu olmakla birlikte, üyelik aşamasında tam uyumun sağlanması için bazı düzeltmeler yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır."

Ulusal Program'da İMKB Kotasyon Yönetmeliği, menkul kıymet borsalarının kuruluş ve çalışma esasları hakkındaki yönetmelikte, aracı kurumlar ile portföy yönetimine ilişkin tebliğlerde tadilat yapılacağı vurgulanıyor.

Değişiklikler için takvim ise, orta vade olarak gösterildi.

MİLLİ REASÜRANS TEKELİNE SON

Ulusal Program'ın sigortacılık bölümünde ise, herşeyden önce Türk sigortacılık pazarının gelişme aşamasında olduğu ve prim üretim seviyesinin GSMH'nın küçük bir kısmını oluşturduğu düşünüldüğünde, AB'ye katılım öncesi süreçte asimetrik bir yaklaşım sergilenmesi gerektiği düşüncesine yer verildi.

Motorlu taşıt mali sorumluluk sigortası ve hayat dışı alanlarında sigortacılık faaliyetine başlama ve yürütme ile ilgili koordinasyon direktiflerine uyum sağlanacağı belirtilen Program'da, Türk mevzuatının Ab mevzuatına yaklaştırılması gayesiyle çaba gösterilecek diğer alanlar şöyle sıralandı:

"

  • Yabancı sigorta şirketlerinin Türkiye'de şube açmaksızın sınır ötesi faaliyette bulunması,

  • Hayat dışı sigortalarda, sigorta hizmetinin Türkiye'de yerleşik sigorta şirketlerinden alınması zorunluluğu,

  • Gerçek kişi sigorta aracılarının (broker, prodüktör ve eksperler) Türk olma zorunluluğu,

  • Yurtiçinde yerleşik bir reasürans şirketi olan Milli Reasürans T.A.Ş. şirketine zorunlu devri öngören reasürans tekelinin kaldırılması:"

    Ulusal Program'da, sigortacılıkla ilgili uyum düzenlemelerinin orta vadede gerçekleşebileceği öngörülmesine karşın, yapılacak değişikliklerin kısa vadede gerçekleştirilebileceğinin düşünüldüğü vurgulandı.

  • Haberle ilgili daha fazlası:

    BAKMADAN GEÇME!