Güncelleme Tarihi:
Boyner, TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı'nın açılışında yaptığı konuşmada, ekonomi ve siyasetle ilgili önemli mesajlar verdi.
"Demokrasinin yalnızca çoğunluğun yönetimi olmadığı gerçeğini de artık iyice sindirmemiz gerekiyor" diyen Boyner, bir demokraside her şeyin sayısal çoğunlukla ölçülemeyeceğini belirtti.
Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı - Foto Galeri
Boyner, "Sayısal çoğunluk demokrasilerde 'doğru'nun yegane ölçüsü değildir. Bir demokraside radyoların nasıl yayın yapacakları, ne tür müzik yayını yapılması gerektiği, kamu otoritesi tarafından yalnızca çoğunluğun beğenileri veri alınarak belirlenmez.
Bu bağlamda bir yandan Anayasa’yı hazırlarken, diğer yandan da Türkiye’nin son on yıla damgasını vurmuş hızla özgürleşen ve demokratikleşen ülke görüntüsüne pas lekesi gibi yapışmaya başlayan gelişmelerin önünü alacak yasal değişikliklerin gerçekleşmesini bekliyoruz" dedi.
TUTUKLULUK SÜRELERİ RAHATSIZ EDİYOR
Kamuoyunun geniş kesimleri giderek, yılarca süren tutukluluk sürelerinin infaza dönüşmesinden ve uluslararası kuruluşların dahi sahip çıktığı gazetecilerin hapiste olmasından vicdanen büyük rahatsızlık duymaya başladığını ifade eden Boyner, şöyle konuştu:
"İddianamelerin somut kanıttan çok demokratik hukuk devletlerinde örneği görülmeyen gizli tanıklık ifadelerine yaslanarak hazırlanması, sanıkların özel hayatlarının telefon kayıtlarından sızdırılmasının vakayı adiyeden sayılması, küçücük bir kız çocuğuna insafsızca tecavüz edenlerin “rıza” ve iyi hal öne sürülerek en düşük cezalarla neredeyse mükâfatlandırılmaları, kadına yönelik şiddetin cinnet boyutlarına gelmesi, “model ülke” olma iddiasındaki bir Türkiye’ye yakışmayan karelerdir."
Bugün Hopa Davası ve Galatasaray Üniversitesi öğrencisi Cihan Kırmızıgül’ün duruşmalarının da başladığına işaret eden Boyner, farklı kaynaklara göre 281 ile 500 arasında öğrencinin aylarını hatta yıllarını hapishanelerde tutuklu olarak geçirmesinin geçmişe yolculuk duygusu uyandırdığıı vurguladı.
Boyner, "1960’larda gelişmiş ülkelerin gençlerin sorunlarına eğilerek, taleplerini dinleyerek aştıkları büyük öğrenci isyanları sırasında Türkiye aksi yöne giderek geleceğini inşa edecek bu gençlerimizi şiddetle terbiye yolunu seçti. Bu tercihin sonucu kaybedilmiş binlerce canın maliyetini biz unutmuş değiliz. Benzer bir maliyetin yeniden ödenmesini istemiyoruz" dedi.
DERSİM TARTIŞMALARI
Dersim olayları etrafında başlayan tartışmaya da değinen Boyner, partizan veya ideolojik kutuplaşmanın bir parçası haline getirilmediği taktirde, bu tartışmanın bir ferahlama vesilesi olacağına inandığını söyledi.
Boyner, “Cumhuriyet tarihinin nesnel şekilde değerlendirilmesi, Kürt meselesinin geçmişi ve bugününün, Alevi sorununun tüm veçhelerinin tartışılmasının daha demokratik bir vatandaşlık ve laiklik anlayışının tesis edilmesi yönünde iyi bir fırsat sunduğunu düşünüyorum” dedi.
YENİ VERGİ SİSTEMİ GEREKLİ
Boyner, önümüzdeki dönemin ekonomi politikalarını düşünürken vergi üzerinde mutlaka durulması gerektiğini ifade etti.
Ekonomi konusunda Türkiye'deki kaynak paylaşımı mücadelesinin tüm ülke sathına yayılmış şekilde kayıtlı işletmelerle kayıtdışı işletmeler arasında olduğunu kaydeden Boyner, Türkiye'de gelmiş geçmiş bütün hükümetlerin verginin tabana yayılması ve kayıt dışı ile mücadele siyaseten zor geldiği için, dolaylı vergilere yüklendiğini söyledi.
Boyner, bu tutumun hem kayıtlı kesim açısından rekabeti olumsuz etkilediğini, hem de kayıt dışını daha da körüklediğini ifade etti.
Kayıt dışılığa kayıtsız kalmanın sürdürülebilir büyümenin önünde bir engel olduğunu belirten Boyner, “Yeni bir vergi sistemine olan ihtiyacımız artık bastırılamayacak düzeydedir. Bu yolda, vergi denetim kapasitesinin daha etkin ve güçlü hale getirilmesi anahtar bir öneme sahiptir” dedi.
“Kriz, reforma gündemini canlandırmak için bir fırsat”
Boyner, dünya ekonomisindeki gelişmelerin, Türkiye gibi, 2001-2011 arasında çok başarılı bir performans göstermiş, küresel ekonomiye özellikle AB ekonomisine derinden entegre olmuş, ancak kaygı verici boyutlara gelen cari açığı kısa vadeli sermaye akışlarıyla kapatılabilen, hanidir yapısal reformlarda yorgun düşmüş bir ülkeyi rahat bırakmasının söz konusu olamayacağını kaydetti.
Bu krizin Türkiye'nin yavaşlayan mikro reform gündemini taze bir bakış ile yeniden canlandırmak için bir fırsat da yarattığına işaret eden Boyner, şöyle devam etti:
“Yarışa önde başlama ve götürme şansımız vardır. Reform yapma iradesini tüm toplum kesimlerinde canlandırmak zorundayız. Yönetimin kısa vadede getirisi olmayan, ancak uzun vadede Türkiye;yi düzlüğe çıkaracak, dünyada rekabetçi kılacak ve dünya iş bölümünde daha sağlam bir yere oturtacak kararları almasını bekliyoruz.
Bugün için Türkiye;nin ekonomik dengeleri hem mutlak hem de nispi olarak iyidir. Ancak göreli olarak olumlu dengelerimizin, gerekli mikro reformlar krize rağmen yapılmadığı takdirde, süratle bozulabileceği ihtimalini de gözden kaçırmamalıyız. Gün gelecek AB ve ABD ekonomileri toparlanacaktır. Türkiye;yi ileride daha etkili bir ekonomik aktör haline getirecek adımların atılması için fırsat anı bugündür.”
“Büyümenin motoru özel sektör olacak”
Boyner, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da büyümenin motorunun özel sektör olacağını ifade ederek, devletin rolünün piyasa sisteminin düzgün çalışmasını kolaylaştırmak, engellerin temizlenmesine yardımcı olmak ve kamu maliyesinde disiplini sağlamak olduğunu belirtti.
TÜSİAD Başkanı, bu bağlamda modern ve karmaşık bir ekonominin iyi yönetilmesinde bağımsız denetleyici ve düzenleyici kurumların önemini ayrıca vurgulamak bile gereksiz olduğunu kaydetti.