Güncelleme Tarihi:
Türkiye’de kadınlar toplumsal fırsatlardan eşit olarak yararlanamayan kesimlerin başında geliyor. Dünya Ekonomik Forumu’nda açıklanan “cinsiyet ayrımı endeksine” göre Türkiye 115 ülke arasında 105. sırada yer alıyor. Parlamentodaki oranı 2002 seçimlerine göre yüzde 4,4 olan Türkiye, Avrupa Birliği (AB) ortalaması olan yüzde 21,2’nin çok çok gerisinde.
Türkiye’de kadınların yaklaşık yüzde 20’si okuma yazma bilmiyor. Kadınların iş hayatına katılımı da yetersiz. Kadınların yüzde 70’i ev kadını. Kalan yüzde 30’un yüzde 70’i ise ücretsiz aile işçisi.
HER KARARA KADIN BAKIŞI GİRMELİ |
Bir toplulukta bir kesim yüzde 30’un altında temsil ediliyorsa o kesimin sesini duyurmasının imkansız olduğunu biliyoruz. Her gün ülkenin geleceği için karar alınan bir Meclis var. O Meclis'te yüzde 4 kadın olursa kadınlar çok zor durumda demektir. Bir kere kendi varlıklarını ortaya koyamayacak demektir. Oysa alınan her karara kadın bakış açısının girmesi lazım. Bu alınacak kararın kadınları nasıl etkileyeceğinin bilinmesi lazım. Bu en basit karar da olabilir. Ayrıca kadın konusu olduğunda şöyle bir şey farkettim ki hangi parti ve hangi gelir seviyesi olursa olsun, erkekler arasında belli bir konsensüs var. Şimdi kadın konusu gündeme gelince hemen akıllarına evdeki düzenleri geliyor. Bunun bozulmasını istemiyorlar, rahatlarının kaçırılmasını istemiyorlar. |
AB 2010’da kadın istihdam oranını yüzde 60’a çıkarmayı hedeflerken, Türkiye’de kadının istihdama katılım oranı ise düşüyor. Girişimcilik açısından da durum parlak değil. AB’de 18 milyon KOBİ’nin yüzde 20-30’u kadın girişimcilerce kurulmuş. Türkiye’de ise kadın girişimci sayısı yüzde 7 civarında. İş dünyasında kadın girişimcilere destek olmak üzere faaliyet gösteren Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) tam 4 yıldır bu sorunları kamuoyu gündemine taşımaya çalışıyor. Meltem Kurtsan, iki dönemdir derneğin başkanı. Martta ise görevini bırakmaya hazırlanıyor.
KAGİDER kurulurken kadın sorunlarına bakışının farklı olduğunu, 4 yılın sonunda kadına yönelik haksızlıkları, eşitsizlikleri açıkça gördüğünü söyleyen Kurtsan, yönetimde kadının sözü olmadıkça kalkınmanın da gelişmenin de olamayacağını söylüyor.
Bu nedenle seçimler yaklaşırken “pozitif ayrımcılık" ve "kota sorununun” çok önemli olduğunu “kararlı ve kesin” bir şekilde savunan Kurtsan, “Buna karşı çıkanları anlayamıyorum” diyor. Kurtsan’ın bir başka tepkisi ise TÜSİAD’la ilgili. Derneğin adının kısa sürede değiştirilmesini isteyen Kurtsan, “Kadın sorununu ciddiye almıyorlar, önemsemiyorlar” diyor.
Türkiye’de kadın sorunu çok ciddi toplumsal bir sorun. 4 yıl önce KAGİDER’i kurarken amacınız neydi?
Biz kadının ekonomik hayata katılımına, bağımsızlığına odaklanarak başladık. Çünkü toplumda “paran kadar konuş”, “parayı veren düdüğü çalar” gibi anlayışlar çok yaygın.
TÜSİAD ADINI DEĞİŞTİRSİN |
İsmin değişmesi gerektiğini ilk Ömer Sabancı başkan olduğunda söylemiştim. İşadamı lafı bizim tüylerimizi diken diken ediyor. Bütün erkekler ağız birliği yapmışçasına "Adam insan demektir" diyor. Bana yılın işadamı ödülü verdiler. Ben işadamı mıyım? Güler Sabancı "İşadamı lafı bizi onore eder" diyor. Ben kabul etmiyorum. Dünyada "Business person" yani "iş insanları" diye bir tanım getirildi. Avrupa İşadamları Örgütü de değiştirdi adını. Onlar cesaret edebildiyse TÜSİAD da adını TÜSİİD olarak değiştirsin. Ne fark eder. Örnek olsun, Türkiye’deki bütün SİAD’lar isimlerini değiştirsinler. "Açılımı değişsin de adı aynı kalsın" diyorlar. Kalmasın efendim. Neden korkuyoruz. "Kimse bilmez TÜSİİD’i" diyorlar. Hemen öğrenirler. Korkulacak bir şey yok. |
Ekonomik gücün yetersizse sözünün geçmesi de imkansız. Kadın toplumdaki karar mekanizmalarına katılamıyorsa, kararlara eşit katılamıyorsa, toplumun yarattığı fırsatlardan yararlanamıyorsa, Türkiye’de gayrimenkullerin sadece yüzde 9’u kadın üzerineyse, demek ki toplumdaki ağırlığı da bu kadar. Biz KAGİDER’in vizyonunu şöyle oluşturmuştuk. “İş dünyasında etkin kadın girişimciler yaratmak.” Başlangıçta kadınları iş sahibi yapmak amacıyla başladık ama sonra gördük ki bu sorun kadının genel statüsünü yükseltmekten, parlamentoda bulunmasına kadar bütün sorunları kapsıyor. Bu yüzden de birçok farklı alanda proje yaparken bulduk kendimizi. Bir insanın girişimci olabilmesi zaten çok farklı aşamalardan geçiyor. Olduktan sonra da rekabete karşı dayanıklı olması gerekiyor.
Kadın girişimci olmak, erkek girişimci olmaktan daha mı zor?
Kadın girişimcinin aldığı ekstra yükler var. Kadın hangi seviyede olursa olsun toplumda çocuk, yaşlı, ev bakımı ondan soruluyor. Dolayısıyla yaptığı işe ek olarak ekstra sorumlulukları olan bir insandan söz ediyoruz.
Dernek olarak 4 yılda neler yaptınız?
Türkiye’de istatistikler yetersiz. KAGİDER’in kuruluşunu sağlayan ilk ateşi veren TÜSİAD'ın Kadın Erkek Eşitliği raporuydu. 1999 verileriyle 2000'de basılmış bir rapordu bu. Şimdi biz bu raporun yenilenmesi üzerine talepte bulunduk. Olumlu karşılandı. Çalışmalar 6 ay içinde sanıyorum biter. Biz de o zaman farkı görebileceğiz. Çeşitli projeler gerçekleştirdik. AB fonlarını devreye soktuk. Girişimci olmak isteyenlere eğitim verdik. Şimdi çeşitli kentlerdeki kadın girişimci dernekleri ile bir federasyon kurmaya hazırlanıyoruz.
150 BİN EUROLUK FON ALDIK |
Türkiye’de çok güçlü bir kadın hareketi var. 400’e yakın dernek var. Bizler hiçbirimiz kadın hareketinden gelmiyoruz. İş hayatından gelen kadınlardık. Biz bu derneklerin çalışmalarını duyduk, dinledik ve hepsini takdir ettik. "Bizim de farklı bir görevimiz olabilir" dedik. Onlar da bu misyonu Kadın Fonu aracılığıyla bize verdi. Onlardan farklı olarak acımız şuydu: Nasıl proje yapılır, takip edilir gibi profesyonel bilgilerimizi derneğe aktarmak. AB fonlarına başvurabildik. Ve aldık, yönettik. Birçok kadın derneği bunu yapmakta çok zorlanıyordu. Bu fonun amacı Türkiye’deki kadın hareketini finanse etmek, onları da proje konusunda bilinçlendirmekti. Her sene bir çağrı yapmıştık. Son çağrımız da kadına yönelik şiddete son çağrısıydı. 150 bin euroya yakın fon alındı. |
Federasyon fikri nereden çıktı?
Aslında bu fikri düşünmemizi sağlayan örnek Romanya örneği. Romanya’da CAFA diye bir koalisyon kurmuş kadınlar. Türkiye’de ekonominin yarısı İstanbul’da olduğu için buradaki bir dernek çok güçlü oluyor. Halbuki Romanya’da farklı bölgeler var buralarda kadın girişimci dernekleri kurulmuş. Ama çok dağınık olduğu parlamentoda iş dünyasında odalar ve borsalar birliğinde seslerini duyuramamışlar. Birlikte olduklarında ise çok güçlü olduklarını görmüşler. KAGİDER’e de şube açın diye talepler geliyordu ama gözümüz korkuyordu. Biz de kendi derneğinizi kurun, sonra federasyon kuralım dedik. 15’e yakın dernek kurulmuş durumda. Biz 2 yıllık olmasını istiyoruz. Yeni kurulmuş olanları ise gözlemci üye olarak alacağız. Balıkesir, Denizli, Adana, Antalya, Diyarbakır ve Erzurum’la başlayacağız. Ben derneği emin ellere teslim etmeden, olgunlaşacak.
4 yılın sonunda neler hissediyorsunuz?
4. yılımın sonunda her sene çıkan raporun bir sene öncesine göre geriye düşmesi nedeniyle büyük üzüntü ve hayal kırıklığı yaşıyorum. En yakın çevremizdeki ülkelerde bile ilerleme varken bizim geriye düşüyor olmamız beni çok üzüyor. Çünkü Dünya Ekonomik Forumu raporundaki sonuçları yakıştıramıyorum. Layık bulmuyorum. Üstelik 4 yıldır çalışıp çabalayıp da yine kötü sonuç alındığını görünce daha da moralim bozuluyor.
OTACI'NIN ÜRETİMİ BANDIRMA'YA, MERKEZİ BEYOĞLU'NA |
İş konusunda babamdan sonra çok önemli bir sorumluluk aldım. Bayrağı bana devretti. Babamın çok isteyip yapamadığı şeyleri yapabiliyor olmaktan çok mutluluk duyuyorum. Fabrikayı taşıyorum. Bandırma’da üretim tesislerimizi taşıdık. Sabun ve besin hattımızı taşıdık. Geri kalanları da taşıyoruz. Yeni bir devre geçiyoruz. Daha butik üretimden daha seri üretime geçmiş oluyoruz. Merter’de sıkışıp kalmıştık. Bu nedenle üretime uygun değildi. Merkezimizi Beyoğlu’na taşıyoruz. Orada İstanbul’un güzelliklerini yeni yeni keşfediyoruz. İdeallerimizi orada gerçekleştireceğiz. Biri Otacı Sağlıklı Yaşam Kulübü. Diyette bir ürün satmakla bitmiyor. Bunun arkasındaki sağlıklı yaşam bilincini, felsefesini de öğretmemiz gerekiyor. Artık bizim alanlarımız çok güncel oldu. Dünyada trend haline geldi. Biz 26 yıldır bu işi yapıyoruz. Fonksiyonel ve sağlık sektörlerinde önemli bir döneme girdik. |
Kadının iş hayatına girmesi de pek istenmiyor. Çünkü ciddi bir genç nüfus ve işsizlik var.
Evet. 'Herkes buldu mu ki kadınlar da bulsun' diye düşünüyorlar. Sonuçta bu konuda sağ parti de sol parti de orta parti de birleşiyor. Ama bu parlamentoda bu kadarcık kadın nasıl pozitif ayrımcılık isteyecek o da ayrı bir sorun. Bu da ancak AB’nin zorlamasıyla gündeme geliyor. Geldiği gibi de kalkıyor gündemden.
Ancak pozitif ayrımcılığa Kadından Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu bile karşı... Buna kadın bakan bile inanmıyor...
Birçok kadın, bakan olsun milletvekili olsun parlamentodaki birçok milletvekili de inanmıyor. Böyle zihniyet nasıl olur buna ben de inanamıyorum. Çünkü biz demiyoruz ki 'Kadın olsun da herhangi bir kadın olsun. O koltuğa otursun.' Tabii ki o koltuğu hak edecek bir kadın olmalı. Ama o kadınların bulunup çıkartılması lazım. Dünyanın en mükemmel politikacıları da olsalar yüzde 4 oldukları müddetçe yapabilecekleri bir şey de yok. Nimet Çubukçu cevval çalışıyor ama çok yanlız. Başka türlü var olamayacak. Bu kadar çalışıyor olması bile mucize. Kadın sorununa inanılmıyor. Kadınlar sadece para için çalışmak istemiyor.
Seçimler yaklaşıyor. Siz pozitif ayrımcılığın, kotanın mutlaka olması gerektiğini mi söylüyorsunuz?
Mutlaka olmalı. Kadınların eşit temsili için mutlaka bazı tedbirlerin alınması gerekir. Ben bunu Avrupa’da çeşitli toplantılarda politikacılardan öğrendim: Bir toplantıda bir Avusturyalı erkek milletvekili ile konuştuk. Parlamentodaki kadın oranının yüzde 40’lara yaklaştığını söylemiş, ben de nasıl olduğunu sormuştum. 'Seçimlerde aday listeleri bir erkek bir kadın oluyor' dedi. Fermuar sistemi diyorlar. Kadın Adayları Destekleme ve Eğitim Derneği (KADER) ise 'Biz 2 erkek 1 kadına da razıyız' diyor.
Siz siyasete girmeyi düşünüyor musunuz?
Ben düşünmüyorum. Bizim görevimiz parlamentoya girmek isteyen kadınları desteklemektir. Her işi yapamayız. Ben eczacıyım bunu okudum. Siyaset tahsil eden kadınlar var, biz onlara cesaret vermeye hazırız. Her partiden daha fazla kadını istiyor KADER. Herkes kendi işini iyi yapsın.
TÜSİAD’ın başkanlığına Arzuhan Doğan Yalçındağ seçildi. Bu önemli bir adım değil mi?
Türkiye için çok anlamlı olan bu gelişmeden dolayı çok mutluyuz. Bir kadının TÜSİAD'a başkan olmasını çok anlamlı buluyorum. Artık birçok dernek yönetiminde, siyasette, cumhurbaşkanlığında da bir kadının seçilebileceğinin mesajı verilmiştir.
Neden korkuyorlar?
Çok da önemli bulmuyorlar, çok da umursamıyorlar. Ne lüzumu var bu kadar angaryaya diyorlar. Tüzükler değişecek diyorlar. Halbuki böyle bir hareket başlatsalar bütün kadınlar ne kadar onore olur.
Bu duyarlılığınız kadın hareketinde çalışmanızdan mı kaynaklanıyor?
Kadın hareketinin içinde çalışmış olmak başka bir şey. Biz hepimiz KAGİDER’den önce bunların farkında değildik. KAGİDER’de çalışan birçoğumuz pozitif ayrımcılığa karşıydık, kotaya karşıydık. Reddetmiyorduk ama çok da önemsemiyorduk. Farkında değildik. Ama ne zaman çalışmaya başladık, bu işin içinde yoğrulmaya başladık, toplantılara gitmeye başladık ve dünyaya açılmaya başladık, gördük ki burada bir haksızlık yapılıyor. Bu ancak konuya eğildiğiniz zaman anlaşılıyor. Güler Sabancı da çok yoğun bir insan, kadın konusuna eğilmedi. Fikir geliştirmek için konuyu derinlemesine biliyor olmak lazım. Biz birçok örnek inceledik duyduk inceledik öyle geldik bu noktaya... Eskiden bu kadar iddialı konuşmuyordum. Bütün konuşmacılardan işadamları heyeti geldi diyorlar. İşadamları kurultayına davet geliyor. Gitmiyorum. İş insanları kurultayı olmalı. Artık bunu herkes fark etsin.
KAGİDER Genel Kurulu ne zaman, başkanlığı neden bırakıyorsunuz?
17 Mart’ta genel kurul var. Tüzük gereği iki dönemden fazla yapamıyoruz. Benim görev sürem doluyor. Başkanlık için bir gönüllü arıyorum. Biz Ümit Boyner’le birlikte onur kuruluna geçiyoruz.