Güncelleme Tarihi:
TÜRK Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) 40’ıncı genel kurulunda ‘yönetim kurulu başkanı’ olarak son konuşmasını yapan Arzuhan Doğan Yalçındağ, gelecek dönemin uluslararası dinamikleri, enerjinin jeopolitiği ve ekonomisinin Türkiye’yi, uluslararası sistemde daha öne çıkaran bir rol oynamaya neredeyse ittiğini söyledi. Yalçındağ, Türkiye’nin AB üyelik sürecindeki durgunluğa ve donukluğa dikkat çekerek, “Bölgesel entegrasyon yolunda atılan adımlara, Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesi için protokollerin imzalanmasına, İran meselesinin yeni bir bölgesel kriz yaratmaması için gösterilen çabalara destek veriyoruz. ABD ile ilişkilerimizde hatırı sayılır bir iyileşme yaşadık. Sürdürdüğü yapıcı dış politika anlayışı ile Türkiye, çevresine istikrar getirecek bir tutum içinde. Bu açılmalara gönülden destek vermekle birlikte, AB sürecinin canlandırılmasının da şart olduğu kanısındayız. Hatta bizim katılmadığımız ama son zamanlarda dünya kamuoyunda tartışılan ‘eksen kayması’ izlenimini AB sürecindeki yavaşlamaya balğamak mümkün diye düyünüyoruz.”
Neredeyse dondu
Arzuhan Doğan Yalçındağ, Türkiye açısından bir referans noktası olan AB üyelik sürecinin son 3 yılda neredeyse donma noktasına geldiğini savunarak, Avrupa’nın yaşadığı kimlik krizi ve kurumsal kilitlenmenin, son 2 yıldaki ekonomik krizle birleşince AB’nin yol gösterici işlevinin gerilediğini ifade etti. Bazı üye ülkelerin siyasetçilerinin Türkiye’ye yönelik açık husumetinin toplumda bu hedefe yönelik heyecanı törpülediğine dikkati çeken Yalçındağ, böyle bir ortamda bile kurum olarak TÜSİAD’ın bir değerler bütünü olarak inandığı AB hedefinin önemini vurgulamayı sürdürdüğünü, hem AB’yi veya üyelerini tutumlarını düzeltmeleri için uyardığını, Türkiye’de de heyecanın diri tutulmasına çalıştığını anlattı.
Türkiye’de köklü siyasi değişikliklerin yaşandığını, dünya ekonomisinin de derin bir krizden geçtiğini hatırlatan Arzuhan Doğan Yalçındağ, henüz sıkıntıların sona erdiğini söylemenin mümkün olmadığını ifade etti. Yalçındağ, şöyle konuştu: “Türkiye bu tablo içinde öne çıkan bir ülkedir. G-20 üyesi ve bölgesel bir güç olarak profili yükselen bir devlettir. Merkezinde bulunduğu hepsi de sorunlu, çevre bölgelerin ekonomik dinamosu konumundadır. Batı’ya açık, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olmasından dolayı Türkiye’nin yumuşak gücüyle etrafını etkileyebilen bir ülke haline geldiğini görüyoruz. Ne var ki bu potansiyelin hayata geçirilmesi için gereken toplumsal ve siyasal huzura, mutabakat zeminine, dayanışma ruhuna henüz kavuşmuş değiliz.”
Demokratik açılımda yöntem yanlış oldu
TÜRKİYE’nin yıllardan beri tartıştığı Kürt meselesiyle ilgili demokratik açılımın doğru bir karar olduğunu ifade eden Arzuhan Doğan Yalçındağ, ancak amaçtan çok yapılış yöntemi nedeniyle, olması gereken toplumsal ve siyasal mutabakata ulaşamadığını savundu. Yalçındağ, “Ergenekon soruşturması kapsamındaki gelişmeler ve iddialar da hem sivil-asker ilişkilerinin niteliği, hem de adil yargılanma hakkı üzerinde daha etraflıca düşünmemize yol açtı. TÜSİAD, sivilleşmeyi her zaman bir öncelik olarak gördü ve kategorik olarak destekledi. Demokratik işleyişe müdahalelerde alınan tavır da bunun en açık göstergesidir” diye konuştu.
Oğullarına teşekkür Boyner’e tavsiye
TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, 3 yıllık görevine veda ederken, “Oğullarım Alihan ve Doğan Yalçındağ’a annelerini 3 yıl boyunca TÜSİAD ile paylaştıkları için teşekkür ediyorum” dedi. Yeni TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’e de polemiğe girmemesi tavsiyesinde bulundu. Divan Başkanı Sedat Aloğlu da, “Bir annenin bu fedakarlığı yapacağını gösterdiniz” dedi.
Durumumuzu iyi tahlil edelim IMF konusunda gerçekçi olalım
TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Türkiye’nin kendi koşullarını iyi tahlil etmek ve uygun çıkış politikasını tasarlamak zorunda olduğunu belirterek, “IMF anlaşması konusunu daha gerçekçi bir şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Orta vadeli programı gerekli ve bütüncül bulmakla birlikte, tek başına yeterli olmayacağını düşünüyoruz” dedi. Yalçındağ şöyle konuştu: “Sorumuz basit; Türkiye yeniden büyüyebilmek için ne yapmalıdır? Büyümeyi kalıcı kılacak, sürdürülebilir olmasını sağlayacak faktörler nelerdir? Bunu tamamlayacak unsur dış kaynak enjeksiyonu ve AB uyumudur.”
Yeni baskı odakları olasılığı ürkütüyor
TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, attıkları her adımda demokrasinin derinleşmesi, rekabet gücünün artırılması, ekonominin güçlenmesi, hukukun üstünlüğünün yerleşmesi ve siyaset zihniyetinin liberalleşmesi hedeflerini kendilerine rehber bellediklerini belirterek, “Çıkışlarımız, uyarılarımız, eleştirilerimiz hep bu vizyona bağlı kaygılardan beslendi. Baskıcı yapıların kırılmasından nasıl memnuniyet duyuyorsak, yeni yapılanmada hukukun temel ilkelerinin çiğnenmesinden, yeni baskı odakları yaratılması ihtimalinden de o denli rahatsızlık hissediyoruz” dedi.
Başörtüsünde yumuşak geçiş yolu izlenebilirdi
HÜKÜMETİN Anayasa değişikliği yapmak istediğinde bu konudaki tüm birikimlerini kullanarak böyle bir açılıma destek vermek istediklerini dile getiren Arzuhan Doğan Yalçındağ, topyekün bir yenilenme, yepyeni bir Anayasal felsefe ve ruh ile işe girişilmesini istediklerini, yeni Anayasayı olabilecek en geniş toplumsal mutabakata dayandırmak gereğini vurguladıklarını belirtti. Başörtülü öğrencilerin üniversitelere girememesinin yarattığı toplumsal, vicdani ve etik problemin yumuşak bir geçiş ile çözülmesini istediklerinin altını çizen Arzuhan Doğan Yalçındağ, bunu genel bir demokratikleşme ve liberalleşme paketinin içinde gündeme getirmenin doğru olduğunu savunduklarını, nitekim yöntem yanlışlığının hem bu değişiklin hem de genel bir Anayasa yenilenmesinin önünü tıkadığını söyledi.
2010 beklentileri
TÜSİAD Başekonomisti Dr. Ümit İzmen yönetiminde Alim Hasanov, Utku Üstünkaya ve Evrim Taşkın’ın katkılarıyla hazırlanan ‘2010’a Girerken Türkiye Ekonomisi’ raporundaki 2010 öngörüleri şöyle:
Faiz oranları yeniden yükselecek ve bu da iç talebi olumsuz etkileyecek.
2010’da enflasyon oranı ilave baskı altında kalacak.
Yükselmiş kredi notu ile sermaye girişi yüksek olacak ve TL değerlenecek.
TL’nin değerlenmesi cari açığın bozulması ile sonuçlanacak.
Ekonomi, 2010’da yüzde 3.9 büyüyecek.
Geçen yılın ilk çeyreğinde yüzde 14.7 daralan ekonomi bu yıl ilk çeyrekte yüzde 5.8 büyüyecek.
2010’da cari açık 23 milyar dolara yükselecek.
TL’nin değer kazanmasıyla ithalat 159 milyar dolar düzeyinde gerçekleşecek.
İhracat da yüzde 16 artarak 111 milyar dolara çıkacak.
2010 yılı yıllık ortalama kur Euro için 2.3 lira, dolar için 1.5 lira olacak.