Güncelleme Tarihi:
Bu reklamlar, Makina Tanıtım Grubu'nun yerli malı makina kullanımını özendirmek için düzenlediği 'Tıkır tıkır' kampanyasının ikinci ayağı. Aslında bu kampanya sadece 'Türk malı kullanın' mesajı veren bir kampanya değil. İşin felsefesi çok daha öteye gidiyor. MTG'nin başındaki isim olan ve aynı zamanda Dalgakıran Kompresör ile Orta Anadolu Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Dalgakıran, Türkiye'ye 'teknoloji üret, üretim araçlarına sahip çık' mesajı verdiklerinin altını çiziyor. Dalgakıran, bunu başarmaları halinde de Türkiye'nin tarihini değiştireceklerini üstüne basa basa söylüyor.
Adnan Dalgakıran ile bu makina işinin neden bu kadar önemli olduğunu, Türkiye'yi nasıl değiştireceğini ve gölgede kalanları konuştuk. Bugün bunları okuyacaksınız. Röportajın yarınki bölümünde de Dalgakıran'ın iş dünyasına çok sert eleştirilerini okuyabilirsiniz...
- Son reklam kampanyası nasıl gidiyor?
Bu kampanya ile bir basamak ileri gittik. Çok iyi geri dönüşler alıyoruz.
- Devam edecek mi?
Biz aslında burada yaptığımız şeyin iyi anlaşılmasını istiyoruz. Bu sadece 'Türkiye'de üretilen makinaları kullanın' kampanyası değil. Biz küçük boyumuzla büyük işlere kalkışıyoruz. Türkiye'ye diyoruz ki, "kendi üretim araçlarını üret, kendi teknolojini üret, bunu bir strateji haline getir..." Makina üzerinden bu mesajı veriyoruz.
Biz ithal ettiğimiz 25 milyar dolarlık makinanın 17 milyar dolarlık kısmını burada üretebilir durumdayız.
- Neden bu kadar çok ithal makina kullanılıyor peki?
Bunun önemli bir kısmı, bizim karar alma mekanizmasındaki profesyonellerin yetersizliği ve komplekslerinden kaynaklanıyor.
- Biraz ağır olmadı mı?
Evet, ağır bir laf oldu farkındayım ama böyle.
Eren GÜLER YAZIYOR |
Ben buna kompleks ve yabancı hayranlığı diyorum...
"BEN BAŞKA BİRŞEY ANLATMAYA ÇALIŞIYORUM..."
Bu aslında suyun üzerindeki kısım. Benim burada Türkiye'ye anlatmak istediğim başka bir şey var. Üretim araçları, kullananların elinde olursa teknoloji gelişir. Türkiye'de entelektüel sermaye iyi değil maalesef. Mesela adam üretimi biliyor ama finansı bilmiyor, finansı biliyor öbürünü bilmiyor, ikisini biliyor bu sefer dünyayı bilmiyor...
Bizim bu konuda ciddi entellektüelere ihtiyacımız var. Biz şu anda dönüşümün tam ortasındayız. İsteseniz de istemeseniz de bu olacak. Ama bu dönüşümün yönetilmesi gerekiyor.
- Nasıl?
Eski büyüklüklere göre oluşturulan stratejilerin değiştirilmesi gerekiyor. Bu ülkeler için de şirketler için de böyle. Türkiye işte tam bu eşikte. Biz 10 bin dolardan 30 bin dolara nasıl gideceğiz? Eski stratejilerle olmaz. Ucuz emekle bir yere kadar geldik ama artık daha katma değerli ürünlere yönelmemiz lazım. Bundan sonraki stratejiler kalifiye insan gücü ve katma değer üzerine oturacak. O zaman bütün sektörler dönüşüm içerisinde olmak zorunda.
Biz kalkıp da Çinlinin Hintlinin emek sarf ederek yaptığı ürünlerle ülkemizi rekabetçi noktada tutamayız. Bizim de onlardan faydalanmamız lazım. Sen ucuz ürünü ona yaptıracaksın ama burada katma değer oluşturacaksın. Başka bir yolu yok artık bunun.
- Makina üretimi bu işin neresine oturuyor?
Makina tüm bu sistemin lokomotifi. Dünyada iki tür zenginleşme var. Birincisi doğal kaynaklara sahip olanlar, diğeri teknoloji üretenler, yani makina. AB direktiflerinde çok basit bir olay var, 'mühendislik sektörü AB ekonomisinin temel direğidir, burada bir sarsıntı olduğu zaman hükümetler hemen el atmalıdır' der. Çünkü teknoloji üretmek ve satmak stratejik bir olay.
Çok daha çarpıcı bir örnek vereyim. Çin 1992 yılında 3 milyar dolar makina ihracatı yaptı. Bizim 2008 ihracatımız ise 11 milyar dolar. Peki Çin'in şimdiki makine ihracatı nedir biliyor musun? Tam 270 milyar dolar.
- Üretim araçlarını üretmek neden stratejik?
Ürünlerin eskiden materyal ömürleri önemliydi. Bir makina alan adam derdi ki, 'bu 30 yıl gider, 40 yıl çalışır.' Ama şimdi teknolojik ömürleri o kadar kısa ki... İsterse makina 100 yıl dayansın, 2-3 yıl sonra rekabetten düşüyor.
- Biraz daha açar mısınız?
Mesela Türkiye'de matbaa sektörü sıkıntıda diyorlar. Adam Almanya'da bir makina üretiyor ve dakikada 1000 baskı yapıyor. Sana da diyor ki, "al bunu, 3 yılı geri ödemesiz 7 yıl vade yapıyorum." Aman ne güzel...
Ama ertesi yıl adam aynı makinanın 2 bin basanını çıkarıyor. Komşun da alıyor mu bunu? Sen kafadan düşmeye başladın. Üçüncü yıl 5 bin basanı çıktı. İşte bu analizi iyi yapmak lazım. Teknoloji olarak geri kalan ürünler rekabetten uzaklaşır. Daha parasını bile ödemeden elinde teknolojisi geçmiş bir makina ile kalabilirsin.
Burada kim kazanıyor, teknolojiyi üreten... İşte bu yüzden teknoloji üretmek çok önemli.
"KUVEYT ZENGİN DE GÜCÜ VAR MI?"
- Bir de ithalat sonucu oluşan dış açık var...
Aynen. Bizim cari açığımız nereden? Birincisi enerji, ikincisi yatırım malları, yani makina. Tam 15 milyar dolar. Bu sektör ne kadar önemli anlatabiliyor muyum?
Makina teknolojinin ta kendisidir. Oradan geçmeden nereye sıçrayacaksın? Türkiye'nin üretim araçlarını üretmeye ihtiyacı var, bu da teknolojidir. Ama biz şu anda orta teknolojiyi üretiyoruz. Yüksek teknolojide yokuz. İşte bizim buraya gitmemiz lazım.
Dünya dış ticaretinde birinci sırada enerji, ikinci sırada makina var. Ben bunu Başbakan Erdoğan'a sunum yapıp anlattım. Dedim ki, 'Sizin küresel güç olma vizyonunuz varsa teknoloji üretmekten başka şansınız yok.' Zenginlik de küresel güç yapmaz sizi. Kuveyt zengin ama bir gücü var mı? Suudi Arabistan Almanya kadar zengin ama ikisini yan yana koyabilir misiniz?
- Söylediğiniz şeylerin kamuoyunda anlaşıldığına inanıyor musunuz?
Bizim söylediğimiz şeyler çok önemli olmaya başladı çünkü Türkiye artık o dönüşümü hissediyor. Bakın biz ülkeyi iki şekilde koruruz, birincisi insanları özgürleştirerek, ikincisi refahı büyüterek. Başka bir yol varsa biri bana söylesin. İnsanların kendini rahat hissederse ve refahı yerindeyse hiçbir huzursuzluk olmaz. Refahı büyütmenin yolu da teknoloji üretiminden geçiyor.
"BİZE BİR DON BİÇİLDİ, BUNA GELMEYELİM"
Türkiye'ye dışarıdan biçilen bir don var. Büyük paralar vererek dışarıdan getirdiğimiz konuşmacılar ne diyor, 'siz hizmet sektöründe var olun.' Denizin var, kumun var, lokumun var, dansözün var... Sen teknolojiyi filan boş ver, biz bunları yapıyoruz zaten. Gemi istiyorsan gemi verelim makina istiyorsan makina.
Türkiye'yi böyle bir yörüngeye itiyorlar ama buna gelmemeliyiz. Çin gelmiyor mesela. Batı Çin'e ucuz emekle böyle bir don biçti ama Çin teknoloji geliştirmeye başladı. Önce ucuz iş gücüne tamam dedi, sonra alttan teknoloji üretmeye başladı.
- Hizmet sektörü ne olacak o zaman?
Hizmet sektörü zaten kendisi gelişir. Sen sanayi ülkesi isen hizmet gelişir merak etme. Ama içeride refahı geliştirmeden hizmet sektörü olursa işte böyle 10 euroya dünyanın güzel otellerini satarsın...
Ben Paris'te en kötü otelde 300 euroya kalıyorum. Paris'te ne var, biri bana söylesin. O Eyfel kulesini şuraya dikseniz 'bu ne ya?' deyip taşa tutarsın. Ama öyle pazarlandı ki romantizmin merkezi oldu.
İçeride refah artarsa dışarıdakiler de daha pahalıya gelecek buraya. Hizmet sektörü üzerinde bir ekonomi, kumun üzerine kurulmuş kale gibidir. Türkiye kendine biçilen rolle fakir bir ülke olmaz ama öyle dünyanın en büyük ekonomilerinden biri de olamaz.
- İnsanlar neden Türk malı makinadan daha çok yabancı mal kullanıyor? Toparlayabilir miyiz?
Yukarıda da dediğim gibi burada en büyük sıkıntı alım noktasındaki profesyoneller. Para onların cebinden çıkmadığı için risk almamak uğruna gidip yabancı malı alıyorlar. Patron şirketler çok daha farklı. Para adamın kendi parası olduğu için en azından seninle oturup görüşüyor. Fakat profesyonel yukarıya karşı hatasız görünsün diye gidip yabancıyı alıyor.
İthal makinanın arkasında ciddi bir finansal güç var. Adam kendi Eximbank'ının kredisi ile geliyor. Biz ise burada direkt bankalarla karşı karşıyayız.
Düşünsenize, bizim otomotivden çok daha büyük bir sektörüz ama otomotiv kredisi yarım günde çıkarken biz uğraşıyoruz. Makina alımını kredilendiren bir sistem yok. Ben bunu bankacılarla konuştuğumda gözleri açıldı. Şimdi oraya bir sistem getirmeye çalışıyoruz. Mesela makinaları ruhsatlandırabiliriz. Bunu yapsak 40 milyar dolarlık bir pazarı teminat haline getirebiliriz.
BEN DE GİDİP ALMANYA'DA FİRMA KURDUM
Bir de algı meselesi var. Adam diyor ki 'Alman yapmışsa iyi yapar.' Ben mesela Almanya'da Hertz Kompresör diye bir firma kurdum. Sadece bir ofis ama satışları Dalgakıran'dan hızlı büyüyor. Bir şey olduğu zaman sarışın bir Alman getiriyoruz, ona inanıyor...
Türkiye'nin imajını geliştirmek için Türk malının kalitesi yükseltmek gerekiyor. Türkiye'de zaten birçok firma dünya standartlarında üretim yapıyor. Alıcıların bu firmaları bulması lazım. Bir de satın alma noktasındaki kişi makinayı hiç bilmiyorsa, doğal olarak dünyada pek çok referansı olan markayı alıyor. Bizim bunu kırmamız lazım.
- Nasıl?
Biz mesela üreticilerle alıcıları bir araya getireceğiz. Farklı şehirlerde buluşturup ortak noktaların bulunmasını sağlayacağız. Üreticilerle profesyonelleri tartıştıracağız. İşte 'sende şu problem var sende bu hata var' deyip açık açık konuşacaklar.
Biz sahada da hareket ediyoruz. Mesela çimento fabrikalarına makina üreten firmaları bir araya getireceğiz. Bunlar çok önemli işler. Biz bunları başarırsak Türkiye'nin tarihini değiştiririz tarihini. İddia ediyorum bak, çok iddialı konuşuyorum. Türkiye'yi eğer teknolojiye odaklarsak, herkes kendini buna odaklarsa bu memleketin tarihini değiştiririz.
Bu topraklara yatırım şundan da önemli: Para geliyor, 15 gün sonra çıkıyor. Artık sanayi de öyle. Bir otomotivcinin Mısır'a gitmesi iki ayını alır, o yüzden yerli sermayenin gelişmesi çok önemli, çok stratejik. Tamam Türkiye'ye yabancı sermaye ilgisi var ama ya market açtılar, ya inşaat yaptılar ya da kurulu tesisleri aldılar. Kimse gerçek manada teknoloji üretmedi. Söylediklerim zor ama başarmamız gerekir. Yoksa günü birlik yaşayan bir toplum oluruz.
- Türk malı makinanın hiç kalite sorunu yok mu?
Bakın bizim sektörün ihracatında Almanya ilk sırada. Yani dünyanın en kaliteli üretimini yapan ülkeye mal satıyoruz. Bizde çok iyi üreticiler var ama bazı yerleşik olumsuz algıları kırmakta sıkıntı yaşıyoruz. Tabii bir de Türkiye'de ciddi bir kayıt dışı ekonomi var. Artık bunun için 'oyun bitti' denmesi gerekiyor. Kayıt içindeki adam kayıt dışı ile rekabet edemiyor.
- Tamam da bunu bitirmek kolay mı?
Bitirmek kesinlikle kolay değil ama yapılması gerekiyor. Çünkü Türkiye böyle giderse büyükleri kaybedecek. Ama sistem kayıt içindeki adamla kayıt dışındaki adama aynı oranda teşvik veriyor. Sen bunların hepsine aynı muameleyi yaparsan, biri pahalı kötü ürün ise ucuz kalıyor. Ucuz ürün alınca da bu sefer diyorsun ki 'bu ürün kötü.'
Ama bunun önüne geçebilmek için çalışma başlattık. 'Turqum' diye bir kalite işareti oluşturuyoruz. Bu damgayı alan firmaya rahatlıkla güvenebileceksiniz.
Röportaj yarın devam edecek...