Güncelleme Tarihi:
Babacan, Boğaziçi Yöneticiler Vakfı (BYV) Özgün Yönetim Uygulamaları 2014 Zirvesi'nin açılışında, dünyanın yaşadığı son krize bakıldığında işin özünde güven krizini gördüklerini belirterek, ekonomik krizde pek çok büyük ve gelişmiş ekonominin görülmemiş miktarda mali genişleme uyguladığını, merkez bankalarının olağanüstü miktarlarda parasal genişlemeye gittiğini, fakat bunların hepsi yoğun bir şekilde uygulandığı halde sonuç alınmasının çok zor olduğunu kaydetti.
ABD'de ve Avrupa'da şirketlerin kasalarında yüksek miktarda nakit olmasına karşın şirketlerin yatırım yapmaktan geri durduğunu, tüketicilerin harcama yapmaktan çekindiğini belirten Babacan, yıllardır ekonomik kriz, finansal kriz derken güven krizinin aslında ne kadar büyük maliyete sebep olabildiğini canlı örneklerle yaşanıldığını söyledi.
Hem kamu hem de özel sektörde güveni oluşturup ona sahip çıkabilmenin o güveni oluşturmak kadar önemli olduğunu dile getiren Babacan, markanın verilen bir söz ama iyi markanın tutulan söz olduğunu belirterek, pek çok gelişmiş ülkede acı reçetelerin uygulandığını, bazı ülkelerde bunun iyi anlaşıldığını, fakat bazı ülkelerde de bunun gerçekleşmediğini ifade etti.
"Halkın alınan kararları sahiplenmediği ülkelerde, sokak gösterilerinden tutun da erken seçimlere, hükümet değişikliklerine varan tablo ile karşı karşıya kaldık" diyen Babacan, son dönemde dünya ekonomisinde bir miktar toparlanma görüldüğünü, özellikle gelişmekte olan ülkeler açısından bu dönemin önemli olduğunu, geçen sene mayıs ayından bu yana gelişmekte olan ekonomiler için olumsuz bir beklenti bulunduğunu dile getirdi.
G20 toplantılarında önce gelişmekte olan ekonomilerle ilgili olumsuz bir hava, sonra daha makule dönen değerlendirmeler gördüklerini bildiren Babacan, şöyle devam etti:
"Tam bir yıl önce biz de Gezi olaylarıyla çakışacak şekilde gelişmekte olan ülke piyasalarında ciddi hareketlilik yaşandı. Biz o dönemde merkez bankalarının yeni bir politika duruşuna geçmesiyle beraber etkisi olacak demiştik. Geçmişle mukayese edildiğinde gelişmekte olan ülkelerin çok daha düşük borç stoğu, güçlü bankacılık sistemleri var. Pek çok gelişmekte olan ülkede esnek kur rejimi var. Ne olursa olsun, önümüzdeki 10 yılın gelişmekte olan ülkeler açısından büyüme hızı, gelişmiş ülkelere göre çok daha yüksek olacak. Dolayısıyla büyümek ve dinamizm isteyen şirketler 'ben nereye yatırım yapayım' diye düşündüğünde gelişmekte olan ülkeler önemli adres olacak. Türkiye'nin gelecek yıl G20'nin dönem başkanlığı yapacak, bunun için çok çalıştık, bu Türkiye için bir fırsat ve G20 toplantılarında iyi bir sınav vereceğiz."
"HUKUK DEVLETİ DEĞİLSENİZ..."
Son bir yıldır yurt dışı algısıyla ilgili ciddi sıkıntılarını olduğunu belirten Ali Babacan, şöyle devam etti:
"Geçen sene mayıs ayından bu yana Türkiye'nin ciddi bir algı sorunu var. Bu algı sorununun ciddi bir güven sorununa dönüşmesini engellememiz gerekiyor. Algıyı sadece iletişimle düzeltmeniz çok zor önce ürünün kendisi iyi olacak. Son bir yıldır yaşadıklarımız, Türkiye'nin reform konusunda da ne kadar şiddetli ihtiyacının olduğunu gösteriyor. 11 yıldır demokratikleşme, temel hak ve özgürlüklerde daha iyi uygulamalar ve hukuk devleti olabilmek için mücadele verdik ve veriyoruz ama arzu ettiğimiz noktada değiliz. Demokratikleşme Paketi ne ilk ne de son adımdı. Haklar ve özgürlükler konusunda sıkıntılarımız var. Hele de hukuk konusunda problemlerimiz çok büyük. Ülkede güven ortamını sağlayabilmek iyi işleyen hukuk sistemi ve yargı mekanizmalarıyla mümkün...
Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir Türkiye arzu ediyoruz. Türkiye devlet politikası olarak bunu aslında belirlemiş. Avrupa Konseyine tam üye olmuşuz, AB sürecini başlatmışız ve evrensel hukuk normlarını baz alalım dediğimizde hangi normları referans alacağımız belli. Hukuk hem demokrasimiz hem de ekonomimiz için önemli. Eğer hukuk devleti değilseniz, demokrasi bir süre sonra kaos ya da totaliter anlayış getirebilir. Bunun içindir ki evrensel normları baz almış sıhhatli bir hukuk sistemi, hukuk devleti olma hedefini önümüze koymamız önemli. Hukuk devleti olmadan gelişmiş bir ekonomi olması da önemli. Gelişmiş bir ekonomi için hukuki güvenlik şart, kanunlarda gri alanların olmaması, kanunların sık sık değişmemesi, yargının hızlı çalışması, tutarlı olması ve yargının böylece güvenilir olması, yargının bağımsızca çalışabilmesi ama bunu tarafsız şekilde kullanması... Bunları sağlamadan gelişmiş bir ekonomi olmamız hayal. Biz hep piyasa ekonomisi dedik ama bunun kurallı piyasa ekonomisi olması gerektiğinin altını çizdik."
"KURALA UYMAYANLAR İÇİN YAPTIRIM GEREKİR"
Babacan, yolsuzlukla mücadelenin her ileri demokrasinin olmazsa olmaz bir konusu olduğunu belirterek, "Buna da tolerans göstermemek, iddianın sonuna kadar gitmek, yanlışlık içinde olanların da hesap vermesini sağlamak çok önemli. Kural koyuyorsunuz, o kurala uymayanlar için yaptırım gerekir. Kurala uymamanın cezası yoksa bir süre sonra o kuralın bir önemi kalmaz" diye konuştu.
İki hafta önce katıldığı G20 toplantılarında Avrupalı meslektaşlarına uyarıda bulunduklarını anlatarak, "Şu andaki iyileşme Avrupa Merkez Bankası'nın olağanüstü miktarlarda sağlayacağı sözünü verdiği likidite ile sağlanmış bir iyileşme. Milli gelirin yüzde 100'ü yüzde 120'si kadar borcu olup da hala borçlanırken yüzde 1-2 faiz ödeyen ülkelerin olması normal değil. Avrupa Merkez Bankası neredeyse 'ben kefilim' demiş" dedi.
Babacan, Türkiye'de gerçekten önemli bir siyasi, sosyal, ekonomik bir dönüşüm yaşandığına işaret ederek, sözlerine şöyle devam etti:
"Ekonomik reformlara baktığımızda öncelikle rekabetten yana olduk. Hiçbir şirket için özel koruma alanı oluşturmadık. Rekabet ile şirketlerin daha iyi olacaklarını gördük. Rekabetin olmadığı yerde rehavet oluyor. İyi işleyen rekabet ekonomik sistem için bu çok önemli. Bunu sadece ekonomide değil eğitimde de görmek istiyoruz. 'Üniversitelerimize rekabeti nasıl teşvik ederiz' diye düşündük. Bununla ilgili ekiplerimiz çalışmaları sürdürüyor. Açık bir ekonomi olmak çok önemli. Kapıları açtığınızda, sınırları anlamsızlaştırdığınızda rekabetin ülke bazında değil geniş bir coğrafyada olmasına izin veriyorsunuz. Biz özel sektör öncülüğünde bir büyüme modeli önemsedik."
Devletin çok büyük vergi topladığı ve çok büyük para harcadığı bir model istemediklerini belirten Babacan, "Az vergi toplansın, az harcansın ve mümkün olduğu kadar özel sektöre alan açalım ki ülke kaynakları daha verimli kullanılabilsin. Bunu bazı ülkelerin liderlerine söylediğimde şaşkın şaşkın bakıyor. Çünkü bazı ülkelerde 'ekonomi büyüyecekse ben büyütürüm' mantığı var. Biz de zaman zaman vatandaşlara harcama çeki dağıtma fikrinden, ekonomiye can suyu fikirlerine kadar kendi iç mücadelemizi de verdik" diye konuştu.
BYV Mütevelli Heyeti Başkanı Haluk Dortluoğlu ve Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu'nun da katıldığı zirvede, Babacan'a konuşmasının ardından teşekkür plaketi verildi.