Güncelleme Tarihi:
- Yaşanan krizi kısaca nasıl değerlendiriyorsunuz?
 Â
Aslında Roubini söylüyordu da inanmıyorduk. Sistemik bir riskten bahsediyordu ve gerçek oldu. O nedenle piyasalar derin bir krizin içine düştü.
Bu kriz 2007'de subprime ile çıktı, 2008'de de iyice kendini gösterdi. Bankalar 750 milyar doların üzerinde zarar açıkladı, sigorta şirketleri de 250 milyar dolardan fazla zarar etti. Böylece mali kesimin zararı 1 trilyon doları aştı. Buna karşılık, dünya ekonomileri 6 trilyon doların üzerinde paketler açıkladı ve bunları bütün bankalarının itibarını korumak için gerçekleştirdi.
Bankalar savaşta ve barışta toplumların ordularıdır ama maalesef bir tek Türkiye'de anlaşılamadı.
Denizbank'ın CEO'su Hakan Ateş Türkiye'nin en tecrübeli bankacılarından. 29 yıllık kariyerinin 12 yılı genel müdür olarak geçmiş. Eren GÜLER YAZIYOR |
Hem yaşanan krizi hem de bankacılık sektörünü değerlendirmek için konuştuğumuz Ateş, Türkiye'nin önünde tarihi bir fırsat olduğuna işaret etti. Ateş'e göre Türkiye ilk kez enflasyon yaratmadan faiz düşürme şansını yakaladı. İçinde bulunuğumuz krizin bir aşaması daha bulunduğunu söyleyen Ateş'e göre artık asla eskisi gibi bir refah seviyesi de olmayacak. Dünya finans piyasası 2008'i asla unutamayacak...
Hakan Ateş'le yaptığımız kapssamlı röportaj üç gün sürecek...
- Kriz artık sona yaklaştı diyebilir miyiz?
- Nedir onlar?
Birincisi, bilançoların aşırı bozulması, ikincisi de konsolidasyon...
Â
Sonuçta Lehman battı, Merrill Lynch Bank of America ile birleşti, Bear Stearns'i JP Morgan aldı, Goldman Sachs ve Morgan Stanley mevduat toplama yetkisi aldı, Citibank'a ciddi sermaye yardımı yapıldı ve Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde çok büyük hareketler oldu.
Â
- 2009'da ne olacak?
Â
2009'da üçüncü aşamayı yaşayacağız.
Â
- Son mu bu?
Â
Hayır, sondan bir önceki. Sonuncusu yukarı çıkış, yani yükseliş...
Â
- Bahsettiğiniz üçüncü aşama nedir?
Üçüncü aşama ekonomik durgunluk, resesyon ve belki de deflasyon... Bir de son tarife göre deflasyonda durgunluk var ki, stagdeflation deniyor, o daha feci bir durum. Yani fiyat seviyeleri düşüyor ama buna rağmen alışveriş olmuyor.
2009'da dünyanın en önemli merkezlerini durgunluk bekliyor. Bütün ana zone'larda bir küçülme yaşanacak.
- Bu küçülme ne kadar sürecek?
" Krizin henüz ilk iki aşaması bitti, sıra üçüncüde. " |
Dünyanın artık 2008'in başını yakalayabilmesi mümkün değil. Çünkü, risk yönetimleri hiç bir zaman başı boş kalmayacak ve sert kurallar gelecek. Ticaret daralacak ve para yaratma gücü azalacak.
Â
- Bu refah bir daha olmayacak mı?
Â
" 2009'da dünyanın en önemli merkezlerini durgunluk bekliyor. " |
" Suyun altına gireceğiz ve uzun süre nefesini tutabilenler hayatta kalacak. " |
Bizim 48 milyar dolar cari açığımız var. şimdi borçlanacağımız adamlar ortadan kalktı. Sendikasyonların yarısı yenilenince seviniyoruz. Bırakın Türkiye'yi, Avusturya ve İtalya gibi ülkeler eurobond ihracına çıkıyorlar ama para bulamayıp geri dönüyorlar. Böyle bir ortamda yüzde 4 büyüyeceğim derseniz, yurtdışında kredibilite sorunu yaratır.
- Güven sorunu mu yani?
Siz olsanız nasıl düşünürsünüz? Şirket gibi düşünün, siz kredi veriyorsunuz ve krediyi alan şirket 'ben daha da borçlanacağım' diyor. Kreditör olan böyle bir şeyi kabul etmez diye düşünüyorum.
Â
Eğer büyüme sıfırlarda olursa cari açık 20 milyar dolarlara inecek ve bu da kendi kendine bir düzeltme demek oluyor. Açığın düşmesi önemli ve bu arada Türkiye de tarihi bir fırsatı eline geçiriyor.
TARÄ°HÄ° FIRSAT AYAÄžIMIZA GELDÄ°
- Nedir o?
Sıfır büyümeye dünden razı olmamız, bu ortamda büyümeyi pek düşünmememiz lazım. |
" Türkiye, reel faizini cari açığını artırmadan düşürme yönünde tarihi bir fırsat yakaladı. " |
Özel sektör 6-7 yıllık büyümeyi göze alarak büyük yatırımlara girişti. Büyümenin devam edeceğini ve bu yatırımlardan para kazanmayı düşünüyorlardı. Şimdi durumun onu göstermediği açık. O zaman özel sektörün bu problemi aşmasını sağlamak lazım ki ekonomik kapasitemiz 2001'deki gibi yok olmasın.
Â
- Bunu nasıl yapacaksınız?
" Bizim kadar yüksek reel faiz hiç bir yerde yok. Süratle faizleri indirmemiz lazım. " |
Kredi desteğini vereceksiniz. Ayrıca faktör girdilerini, enerji, kira, işçilik, bunları düşürmek zorundasınız ki hayatta kalsın.
Â
Türk ekonomisinin borçlanabilirliğini korumamız lazım. Bizim tasarruf açığımız var, sermaye birikimimiz eksik, o nedenle yurtdışına ihtiyacımız var. Onu kullanarak ülkemizi geliştirebiliriz.
Â
- Bu ortamda yabancı sermayeyi nasıl çekeceğiz?
Â
Yüksek faizle çektiğimiz sıcak paraya artık çok fazla ihtiyacımız yok. Korkunun da ecele faydası yok. Bunlardan çıkanı çıkacaktır. Ama asıl olarak ekonomimizi makro göstergelerin sağlamlığı ve büyüme potansiyelimize göre değerlendirip kredi vereceklerdir ya da doğrudan sermaye yatırımı yapacaklardır. Şirket alacaklar banka alacaklar vs...
Â
- O tarafa mı yönlendirmek lazım?
Â
Şüphesiz. Zaten çok yüksek faiz politikasını terkedersek otomatikman oraya yönlenecek.
Â
- Türkiye'de sıfır faiz mümkün mü?
Â
Biz bunu yaratamayız çünkü birçok açıdan farklı denge bozulmalarına yol açar. Sıfır faizde tasarrufunuzu tutmanızda güç olur. Ayrıca, kıt olan tasarrufunuz da yurtdışına gidebilir. Biz burada rekabetçi kalmak zorundayız. Zaten öyleyiz ama aşırısına da gerek yok. Bu durum bizim kendi ekonomimizi baltalıyor. Niye? Çünkü üretim ölçekleri faaliyet gösteremiyor.
YARIN: Siyasiler bankacılara neden yükleniyor? Kredileri geri çağıranlar var mı? Dexia'nın pozisyonu ile ilgili bir sıkıntı oldu mu? Tarım kredilerine neden özel ilgi gösteriyorlar? Hakan Ateş'in kariyerinin en mutlu anı neydi? Yeni şubeler açılacak mı? Kaç kişilik istihdam yaratılacak?